Derrida okumaları: “Yeni Bir Bakışla: Derrida”│İhsan Kurt

Mart 20, 2023

Derrida okumaları: “Yeni Bir Bakışla: Derrida”│İhsan Kurt

“Bir sanatçı ya da yazar, kendi işinin gelecek nesiller ya da başkaları tarafından nasıl okunacağı, alıntılanacağı, aktarılacağı ya da kullanılacağı konusunda kontrol sahibi değildir.” Derrida

Bu kitap adından da anlaşıldığı gibi Derrida’yı “yeni bir bakışla” ele almaktadır. Kitabın giriş bölümünde niçin yazıldığına ilişkin bilgiler veriliyor. Okuyucu kitabı tamamen okuduğunda bu bölümün kitabın içeriğinin bir özeti gibi olduğunu fark edecektir. Derrida’nın çalışmaları görsel sanatlara ilişkin temel metinler üzerinden on alt bölüm içerisinde inceleniyor. Bu kitabın Derrida ile ilgili yazılan diğer kitaplardan en önemli farkı “yapıbozum”, “körlük” gibi kavramlara  daha ağırlıklı olarak yer vermesi, “çerçevelemek” kavramından bahsetmesi, Derrida’nın Gramatoloji kitabının yanında bazı makalelerini de dikkate alarak onun düşüncelerini kısa paragraflarla açıklamasıdır. Bu kitap K. M. Richards’ın da yazdığı gibi okuyucunun Jacques Derrida’nın çalışmalarıyla karşılaşmasına az da olsa önayak olabilme umudunu taşıyor. 

K. M. Richards kitabında Derrida’nın eserler konusundaki düşüncesine dikkat çeker. Daha sonra kendisinin de açıklamalarını ve yorumlarını dayandırmış olduğu temel fikri aktarır: “Derrida’ya göre eserler, onları yeni yorumlara ve yeni bağlamlara yerleştirilmeye açık bırakan bir sahiplenme imkanına sahiptir” der.

Richards’ın “yeni bir bakış” getirdiğini yazdığı kitabında Derrida’nın eserleri ile ilgili (daha çok Gramatoloji) düşünceleri özet olarak aktarılmıştır. 

Richards kitabında Derrida’nın, J.J. Rousseau’nun İtiraflar’ını okumasıyla birlikte Gramatoloji’yi bu eserin klasik bir örneği olarak ilişkilendiriyor ve adlandırıyor. Ayrıca aykırı bir edebi biçim olarak İtiraflar, yapıbozum işlemi için potansiyel bir alan olarak Derrida’nın ilgisini çektiği de belirtiliyor. Richards, Derrida’nın yapıbozum kavramına atıfta bulunarak açıklamalar ve yorumlar getirmekle kalmıyor onun bazı makalelerinden ve Gramatoloji’den de benzer örnekler de aktarıyor.

Yazar, kitabında Derrida’nın makalelerinin dışında kitap olarak daha çok Gramatoloji ve bu kitabın ağırlıklı konusu da olan konuşma, yazı/yazma üzerinde açıklamalar da getiriyor.

Derrida’nın bütün eserlerinin yapıbozum projesinin bir yönünü ifade ettiğini işaret ediyor. Gramatoloji’nin de dilbilimini konu edinen ayrıntılı bir çalışma olduğu ifade edilir. Richards’a göre bu eser Derrida kuramının önemli bir bölümünü, felsefe ve edebiyat gelenekleriyle nasıl ilişkilendiğini formüle eder. Hatta bu metinler konuşma ile yazı arasındaki ilişkinin analizini sunar. Konuşma üstün olarak görülür ve yazının konuşmaya ilave olduğu ifade edilir. Çünkü biri kendisiyle konuşulduğunu canlı olarak duyar. Richards’a göre Derrida yazının karşısında konuşmaya öncelik verme konusunu incelerken, metafizik denen Batı felsefe geleneğinde önemli bir role sahip başka karşıtlık serileri de fark etmiştir. Dolayısıyla Derrida konuşma ve yazıda potansiyel olarak iletişimin daha geniş bir alanını belirten sesin fiziksel bir   işaret olarak maddeselliğine dikkat çeker. Ayrıca konuşmanın da yazının da fiziksel bir işareti gerektirdiği, ses ya da işaret olarak bir dil sistemine bağlı olduğu görüşü de aktarılır.

Gramatoloji, Derrida’nın Batı geleneğindeki metinleri parçalayarak, dildeki araştırmalardan bazı değişmezlerin ortaya çıktığını gözlemlemiş ve bu eseriyle rotasını çizmiştir. Konuşma varoluşu, şeffaflığı, otantikliği, biricikliği uyandırır; yazma ise yokluğun işareti ve sahteciliğe meyilli olan, kopyalanan, yoruma ve okunmaya ihtiyaç duyulan bir şey olarak görülüp asılsız yere suçlanır. Derrida yazıyla konuşma arasındaki bu ilişkiyi bozmak için bu düşünce yumağının ipini çeker. Konuşmayla yazı arasındaki ilişkinin nasıl kendisini yapıbozuma uğrattığını sayısız örneklerle gösterir.  Bu da yazının konuşma karşısında övüldüğü, iki terim arasındaki ilişkinin tersine çevrildiği örnekler bulunarak yapılır. 

Kitap içerisinde yer verilmiş olan yapıbozum, çerçeveleme, körlük, iz gibi bazı kavramların Derrida tarafından nasıl açıklandığı, yorumlar getirildiği veya nasıl anlaşılması gerektiği de yazar tarafından ifade edilmiştir.

Derrida’ya özgü olan yapıbozum kavramının hedefi Batı kültürünün tamamında işleyen düşünme anlayışını, yazara göre bu düşünme mantığındaki temelsizliği ve çelişkileri ortaya koymaktır. O kendine özgü kavramları sadece edebiyat, görsel sanatlarla ilişkilendirerek değil toplumsal düşünceyi oluşturan anlayışlara da eleştirel bir düşünce getirir. Bunlardan sadece bir örnek verilecek olursa, denebilir ki; “Derrida Batı geleneği düşüncesinde olumlu değerlerin çoğunlukla erkek kimliğine atfedildiğini, olumsuz değerlerin genellikle kadın kimliği ile ilişkilendirildiğini göstermiştir. Derrida’ya göre bu ataerkil sistemi çökertmek, sadece sistemin değerlerini tersine çevirip anaerkil bir toplumu onun yerine koymakla değil, düşünme biçimimizle dünyaya empoze ettiğimiz hiyerarşik yapılara meydan okumakla mümkündür.”(s.109)

Kitabın yazarı Richards’ın da ifade ettiği gibi Derrida düşüncesinde “yapıbozum” kavramı ağırlıklı bir yer tutar. Derrida’nın, öncelikli olarak yapıbozum kavramını M. Heidegger’den aldığı bir pasajı çevirirken bu metinden etkilendiği, bu metinle ilişkilendirerek ortaya çıkardığı yazılmaktadır.   Richards bu bilginin ardından da Derrida için Heidegger’in yapıbozum (Destruktion) kavramı sadece olumsuz yok etme eylemini değil, aynı zamanda artık kullanışlı olmayan bir şeyi ortadan kaldırmak gibi olumlu bir eylemi de ima ettiğini işaret eder. 

K. Malcom Richards,Yapıyı bozmak” terimini Derrida’ya atıfta bulunarak açıklar:  “bir yapının ya da objenin havada asılı kalmış, askıya alınmış, bütün parçalarının görünür olduğu bir imgeyi çağrıştırır. “Yapıbozum” aynı zamanda yıkılmakta olan, yok olmamış ama parçalanıyor olan her şeyin, hatta bir yıkıntının imgesini çağrıştırabilir. Bir “yapıyı sökmek”, bir şeyi parçalarına ayırma işleminin, yeni bir şeyi anlamaya yönelik bir ilk adım olduğu fikrini ortaya atar.” Ancak yazar kitabında “yapıbozum” teriminin sadece akademik alanda değil popüler kültürde, televizyonda, internette, sinemada rastgele kullanıldığına işaret etmektedir .

K. M. Richards kitabında Derrida metinlerinin çok farklı yaratıcı ve entelektüel araştırma alanlarını kesiştirdiğini, buluşturduğunu belirtir. Dikkat edilirse bu kitapta Derrida sadece felsefe ve edebiyat açısından değerlendirilmiyor bunlardan farklı olarak “görsel sanatlarda” da önemi işaret ediliyor. Derrida’nın yazdığı gibi kısaca “biri kendini nerede bulursa oradan başlarYapıbozum bir esere uygulanan bir metot değildir, böyle anlaşılmalıdır.

Derrida çevre ve çerçevenin sanat veya edebiyat yapıtına etkisi olduğu görüşündedir. Kitabın değişik sayfalarındaki ifadelerden de anlaşılıyor ki Derrida sanatı sanat olmayandan ayıran tek şeyin çevresi olduğunu vurguluyor. Sanat yapıtının çerçevenin bizzat kendisi derken bu kavrama önemli bir anlam yüklüyor. Çerçeveleme, kişinin okuduklarına, gözlemlediklerine o an ki bakışta, algılamada, tutumda, görüşte, okumada gelişen değerlendirme. Yani o an kişiyi etkileyen olgularla konuyu çerçevelemek. Richards’a göre Derrida çerçevenin alışılagelen kullanımımızdan gelen anlamını çok daha kapsamlı olarak ele alır. Nitekim herhangi bir ifadenin ya da eserin kendini içinde bulabileceği olası bağlamlarda herhangi bir sınırlama söz konusu değildir, düşüncesine örnekler vererek açıklamalar da getirir. Kişiyi kurumlar gibi dış yapılar, faktörler çerçevelediği gibi deneyim, kendisini nasıl gördüğü, algılaması, belki beklenti ve umutları gibi olgular da çerçeveler. Kişi dış yapılar ve iç yapılar arasında gidip gelirken, bir yol arayışı içindeyken çerçevelenmiş durumda olur. Richards’ın aktardığına göre Derrida çerçevenin işlerliğini, özneyi bir arada tutmada düzenli olarak bir andan ötekine giderek her yerde ve her zaman var olan olarak göstermiştir. 

Richards, Derrida’nın “körlük” kavramına ilgisini onun arkadaşı da olan Paul de Man’ın Türkçe’ye de çevrilmiş olan “Körlük ve İçgörü” eserindeki görüşleriyle ilişkilendirir ve açıklar. Örneğin De Man’a göre “bir yazarın metinlerinin kör noktaları, o metnin en önemli içgörü imkanlarını barındırır… De Man tarafından sunulduğu biçimiyle yapıbozum, bir yazarın kavramsal kör noktalarında içgörü bulur.” Buradan hareketle denilebilir ki Derrida “körlük ve otoportre” imgelerine odaklanarak, görünenle görünmeyen arasındaki sınırı sorgulayabilmektedir. Bunun için sanatçı otoportre yaparken gördüğü şeyi hatırlamak için belleğe, biçimlenen anılar dizisine güvenmek zorundadır. Derrida’ya göre inançla da ilgisi olan körlük, kör inanç sadece teoloji yapılarının ve kurumlarının istediği bir şey değildir. Körlük aynı zamanda kültürel ve entelektüel kurumlar tarafından da istenir.

Derrida, Maurice Merleau-Ponty’in “Görmek inanmaktır, ama inanç görmemize izin verse bile körleştirir” fikrinden hareket ederek körlük kavramına açıklamalar getirir. Göz kırpmanın bütün görmelerin kalbindeki körlüğün sembolü haline geldiği işaret edilir. Hatta Derrida  bazı anlarda gözlerimizle değil, hatırladıklarımızla, belleğimizle gördüğümüzü ifade eder. Çünkü görme bellekle yakından ilişkilidir. Kişinin kim olduğunu tanımlayan içsel bir güçtür. Ancak her zaman saf bir görmeden de bahsedilemez. 

Richards’ın kitabında kısa da olsa Derrida’da “iz” kavramına bir açıklama getirilmiştir. Yazar kitabının sonuna eklediği “sözlük” bölümünde iz kavramını tanımlamıştır. Derrida görsel olarak bu karakteristik ya da izi “kor” ya da “kül” gibi bireysel düzeyde kültürel kaybı ifade eden başka kelimelerle ilişkilendirmiş. Ona göre çağdaş sanat aracılığıyla bu kavram daha fazla düşünülmelidir. İz, bir bakıma imzadır, kimliktir. Çünkü kimlik, başkası tarafından tekrar edilemeyen, tekrarlanabilir işaretler serisinden kurulur. Derrida’ya göre her işaret, bir iletişim yapısının parçası olma potansiyeline sahip fiziki bir izdir.

Richards, buraya kadar yazılanların dışında  Derrida’nın değişik düşüncelerine de dikkat çekmiştir. Yazara göre Derrida’nın düşüncesi sadece metinlerin öteki metinlere açık olduğunu iddia etmez, aynı zamanda imgelerin de başka imgelere açık olduğunu savunur. Buradan hareketle denebilir ki Derrida’nın kavramları da başkaları tarafından üretilmiş olan kavramlara açıktır, yani onlarla ilişkilendirilebilir. Örneğin boş kâğıdın sanal bir ortam olduğunu iddia eden Derrida’nın düşüncesi, John Locke’un ortaya attığı “boş levha” (Tabula rasa) önermesini hatırlatır veya işaret eder.

Kendi düşüncelerini parçalanmış ve çelişkili olarak sunan Derrida, kendisiyle ilgili çelişkili fikirlerini tartışarak ve itiraf, otobiyografi, sanat eleştirisi, felsefeyle edebiyat çalışmaları arasındaki sınırları kırarak, yazılarını akademik söylemin ötesine taşıyan hikayeler anlatan biridir. Derrida, yapıbozumun etkilerini harekete geçiren bir araç olarak edebiyat türleri ya da çeşitleri arasında geçişi onaylar. Çağdaş edebiyatın bilinen özelliklerinden biri de Derrida’nın bu düşüncesine dayanır.

Kitabın tamamı okunduğunda anlaşılıyor ki Derrida düşüncelerini kendine özgü veya kendisinin anlam yüklediği kavramlar temelinde açıklamıştır.

Kitap, Derrida’nın düşüncelerini oluşturan veya fikirlerinin doğmasına sebep olan düşünürlerden, filozoflardan bahsetmesiyle diğer kitaplarla ortak tarafını oluşturur. Örnek verilecek olursa K. M. Richards, Bergson ve Jean-Paul Sartre’ın çalışmalarının Derrida’nın felsefeyle daha ciddi anlamda ilgilenmesi konusunda ilham verdiklerini yazmaktadır. Ayrıca zaten var olan edebiyata ilgisinin -bazı yazarlar kabul etmese de- James Joyce’un eserlerini okuyarak tekrar ortaya çıktığı da vurgulanmaktadır.

Simon Glendınnıng’ın “Derrida” adındaki kitabında da işaret edildiği gibi bu kitapta da 1992 yılında Cambridge de fahri doktoraya aday gösterilmesiyle gelişen “Derrida” veya Cambridge Olayına da işaret edilmiştir.

K. Malcom Richards bu kitabını Derrida’nın fikirlerine bir “giriş” olarak nitelendirmekte. Ayrıca Derrida’nın düşüncelerinin daha iyi anlaşılması için küçük parçalara ayırdığını, dolayısıyla okuyucuya yardımcı olacağı umudunda olduğunu da açıklama ihtiyacı hissetmiştir.

Kaynak: K. Malcom Richards. Çev. Zeynep Talay. 2.Baskı. Kolektif Kitap 2020

edebiyathaber.net (20 Mart 2023) 

Yorum yapın