Deniz Eldam’ın öykülerinde psikolojik öğeler ve anlatılanın ötesi | Gamze Haklı Geray

Eylül 9, 2022

Deniz Eldam’ın öykülerinde psikolojik öğeler ve anlatılanın ötesi | Gamze Haklı Geray

Vücutta gözle görülmeyen ama sürekli kanayan her şeyden daha derin yaralar bulunur. Yarayı iyileştirmek için ona dokunmayı bırakmak gerektiği söylenir. Kurmaca karakterleri bu deyişlerden nasiplerini alırlar elbette. Deniz Eldam’ın Notos Kitap tarafından geçtiğimiz aylarda yayınlanan öykü kitabındaki kahramanlar da eksikliklerini, yaralarını, incinen taraflarını saklayamıyorlar. “Bunu Kimseye Anlatma” anlatılanın ötesindeki yaralara dokunan bir ilk öykü kitabı. 

Eldam’ın öykülerini sadece yaşadıkları deneyimlerle incinmiş, hırçınlaşmış kadınların hikâyeleri olarak nitelendirmek kanımca metinlerdeki potansiyeli kısıtlar. Özünde insanın örselenmişliğini, içine düştüğü çukurlardaki çırpınışları kurcalayan pek çok öykü var kitapta. Eldam, karakterlerin geçmiş travmalarını kimi zaman açık açık çoğu kez de sezdirme yoluyla dile getirir, sürprizli metinler kurgular. Bireyin fiziksel yaraları, hastalıkları, eksik uzuvlara ve ruhsal yaralara ait travmaları karakterlerin diyaloglarında ustalıkla anlatılır. Öykülerin bütünselliği hemen farkedilir. Eldam’ın dili rahat, doğal ve akıcı, hayatın içinde yaşayan, ruhu olan bir dildir.

Bedensel eksiklik bireyde öz değersizlik duygusunu doğal olarak tetikleyebilir. Böylece çocuklukta, gençlikte, yetişkinlikte travmatik süreçlerden geçmiş ve hâlâ geçmekte olan yaralı karakterlerin geliştirdiği savunma mekanizmaları kitaptaki öykülerin merkezine yerleşmiştir. Yazar, travmatik deneyimin patolojik olarak kimliği böldüğü düşüncesini bir metafor olarak kullanabilir. Okur, karakteri derinden anlamak, onunla empati kurmak, kimi zaman ona acımak, zihninde romantize ederek iyileştirmek hayalleri arasında gidip gelebilir.

“Bon Jovi Posteri Sende Kalsın” öyküsünde olduğu gibi aslında metinlerdeki tüm kahramanlar yaralıdır. “Kim daha hasta” diye satır arasında sorar yazar. “Ayça’ya ilik, anneme ruh, babama dil nakli lazım” (s:16). Acı hissetseler bile karakterler kahkahaya, gülmeye sığınırlar.  Zira en olumsuz koşulda bile mizah kurtarabilir mevcut durumu. Herkes hastayı iyileştirmek için bir görev üstlenir. Bu öyküde babasıyla içki sofrasında sohbet eden kadın karakter vardır. Öte yandan “Şimdi “Felicità” Çalsa Herkes Mutlu Olur” öyküsünde babasıyla yaşadığı yıkıcı sürecin tortularını, izlerini bedeninde taşıyan, kurban psikolojisini içselleştirmiş öfkeli başka bir karakter. Felicità zaten mutluluk demektir. Deniz Eldam’ın karakterleri için savunma mekanizmaları kurtarıcıdır. 

Kimi zaman öfkeleri, acıları, bastırılmış duyguları, pişmanlıkları türlü şekillerde dile getirir, baş kaldırır, yön değiştirme, yansıtma, kaçınma, hayal kurma gibi mekanizmalara yönelirler.

Eksiklik durumunun yarattığı öz değersizlik ve eziklik duygusu “Neon Tanrılar Karanlık Köşeleri Sever” ve “Musa’nın Eli” öykülerinde farklı şekillerde karşımıza çıkar. Neon Tanrılar öyküsündeki sembolik anlatım R.D. Laing’in “Bölünmüş Benlik” kitabındaki “kendisinin ve başkalarının gerçekliğini, canlılığını, özerkliğini, kimliğini kabul edemeyen” ve sonuç olarak kaçınmak için stratejiler icat eden kişinin deneyimini akla getirmez mi? Çaresiz bir yalnızlık, soyutlanmışlık içinde olan, belki de bedene ince şekilde bağlanmış hisseden zihnin durumudur söz edilen. İki veya daha çok benliği deneyimlemek gibidir bu. Karakterimiz öyküde kendi deyimiyle “gayet ölüdür”. Ama aynı zamanda canlı. Aslında hayata tutunmak ister.

“Kertenkele” öyküsü (OKB) obsessif kompulsif bozukluk kavramına dokunur. Okudukça derinlere nüfuz eder, “pul pul dökülen derinin” nedenini de çözeriz. Öykülerinde renk sembolizmine yer verir Eldam. Özellikle kırmızı renk oldukça baskındır. Karakterlerin “kırmızı ojeli tırnakları, ateş kızılı saçları, kırmızı rujları” göze çarpar. İki başlı ejderhanın kırmızı neon kuyruğu vardır örneğin. Kitabın kapağı da aynı şekilde kırmızı. Kırmızı, tutku, kıskançlık, heyecan, kuvvet, yükselen yoğun duygular demektir. Annenin rahmine geçen tırnaklar kanatır. Kan kırmızıdır. Öfkenin de, ateşin de, aşkın da şehvetin de rengi kırmızı. Bu duygular yoğunlaştıkça bireyi tüketebilir. Eldam’ın öykülerinde kırmızı renk, karakterlerin katlandıkları acı veren yara izlerini gösterir bize. Kırmızı elbette aynı zamanda olumlu şeylere de karşılık gelir. Ruhumuzu yükseltir, coşku yükler. Manyetik enerjisi ve yadsınamaz canlılığıyla göz alıcı davetini kabul eden herkesi büyüleyebilir.

Michelle Balaev’e göre travma, kişinin ilişkisel kimliğini ve bakış açısını değiştiren yıkıcı bir deneyim.  J. K. Rowling’in dediği gibi, belki de bazı yaralar iyileşmek için çok derinler. 

Kaynaklar

Deniz Eldam. Bunu Kimseye Anlatma. Notos Kitap. Temmuz 2022

R.D Laing. Bölünmüş Benlik. Çeviren: Selçuk Çelik. Kabalcı Yayınevi. 1993

edebiyathaber.net (9 Eylül 2022)

Yorum yapın