Connor Boyack: “Çocukları, kendilerine dayatılan bilgiyi kusan robotlar olmaya programlıyoruz!”

Mart 16, 2023

Connor Boyack: “Çocukları, kendilerine dayatılan bilgiyi kusan robotlar olmaya programlıyoruz!”

Söyleşi: Burak Soyer

Amerika’daki düşünce enstitüsü Libertas Institue’un kurucusu ve başkanı olan ve siyaset, ekonomi, din, eğitim gibi konularda araştırmalar yapan, yazılar yazan Connor Boyack’ın Pedagoji Yayınları’ndan Gökçe Sarıhan çevirisiyle çıkan “Tutku Odaklı Eğitim”, özel, devlet, “ev” okulu fark etmeksizin, tüm eğitim sistemini alaşağı ederek, çocukları tek tipleştirilmiş eğitimin bir “üretim bandı” olmaktan çıkarmak üzerine yazılmış “radikal” bir kitap. Boyack’la kitabı ve standart eğitim sistemi üzerine söyleştik. 

Sonda soracağımı başta sormak isterim: Kitabı okuyanlar nasıl tepkiler verdi? 

Kitap öncelikle çocuğuna devlet okuluna da, özel okula da gönderse ya da evde eğitim verse de sürekli onları nasıl daha iyi eğiteceklerini düşünen, küçük çocuğu olan aileler arasında popüler oldu. Bu kitabı sayısız eğitim konferansında bu konuda konuşmalar yapıp tutku odaklı eğitimin nasıl işleyeceğine dair daha fazla öneri ve örnek isteyen ailelerden gelen sorular üzerine yazdım. İşin sırrı biraz teoride biraz pratikte saklı. Kitap ailelere hem işin teorik yanını anlatıyor hem de bu teoriyi nasıl uygulayacaklarına dair ipuçları sunuyor.

“Tutku Odaklı Eğitim”in “tutkusu” tam olarak ne anlama geliyor? 

Tutku bir insanın her şeyden çok ilgilendiği ve belli bir zaman diliminde bütünüyle odaklandığı her şey olabilir. Özellikle çocuklar olgunlaştıkça bu tutkular da sık sık değişir. Demek ki biz ebeveynlere düşen çocukların ilgilerinin değişmesine uyum sağlayıp anne babalık görevimizi duruma uydurmak ve odaklandıkları konuda eğitim almalarını sağlamak. Onların ilgi alanlarını onlara verdiğimiz eğitime kattıkça onların daha meraklı, saygılı davrandıklarını ve söylediklerimizin onlarda heyecan uyandırdığını göreceğiz. 

Kitap ilk bakışta devlet okullarının müfredatına karşı duruyor gibi okunabilir ama özel okullar, evde eğitim veren ebeveynlere de eleştirilerini yöneltiyor. Bu üçünün birbirinden farkını bir de sizden dinlemek isterim. 

Birçok özel okul ve ev okulları devletlerin uzun süreden beri yaptığı gibi, yüz elli sene önce kurulan otoriter Prusya modeline dayalı bir sistemi takip ediyor. Burada etrafına bilgelik saçan bir otorite vardır: öğretmen. Çocukların sessizce oturup adları söylendiğinde konuşmaları ve kurallara uymaları beklenir. Hepsine aynı bilgiler, akranlarıyla birlikte aynı şekilde öğretilir. Bu kullanışlı bir “üretim bandı”dır ve birçok özel okul ve ev okulunda bu otoriter üretim bandı yaklaşımı tekrarlanır. Tek fark mekândır. Bu kayda değer bir fark değildir. Bu yeni bir model değildir. Yapılan, aslında farklı olmayan bir şeyi makyajla farklı göstermekten ibarettir.

Her özel okul ve ev okulu böyle değildir. Çocukların ilgi alanlarını keşfetmelerine imkân veren, çok daha özgürlükçü bir yapıya sahip pek çok okul da vardır. Daha açık olan bu okullar, toplumun kendilerinden ve diğer çocuklardan yapmalarını beklediğini yapmaları ve emirlere uymaları yerine kendi kendilerini yönetmeyi öğrenmeleri için çocukları “direksiyon başına” oturmaya teşvik eder.

“Tutku Odaklı Eğitim”in bana göre en vurucu yerinin, hatta özetinin Erica Goldson’ın yaptığı konuşmada saklı olduğunu düşünüyorum. Katılır mısınız bu görüşüme ve o konuşmayı biraz açabilir misiniz? 

Kitapta Erica’nın hikâyesini paylaştım çünkü sözlerinin bende büyük yankısı oldu. Mükemmel öğrenci “örneği” olan, çok çalışmış çabalamış, kendisine söylenenleri yapmış, fazladan başarı elde etmek için yapmadığını bırakmamış bir kız Erica. Bütün bunların sonunda, hayatın ne olduğunu bilmediği için kendisini sığ ve güvensiz hissetmiş. Kendisine söylenen her şeyi yapmıştı ama kendisini keşfetme özgürlüğüne sahip olacak zamanı bulamamıştı. Akademik bakımdan arkadaşlarının ilerisinde olsa da yeteneklerini ve ilgi alanlarını keşfedip geliştiren akranlarıyla karşılaştırıldığında onların gerisinde kalmıştı.

Bu hikâyenin okul sisteminin nasıl ters etki yarattığını gösterdiğini düşünüyorum. Bütün çocukları aynı şeyi, aynı biçimde, diğerleriyle aynı yaşta öğrenmeye çalışmaya zorlayarak onları özgürlüklerinden ve benzersiz bir varlık olarak kendilerini keşfetme fırsatından mahrum bırakıyoruz. Zihinlerini asla kullanmayacakları bilgilerle dolduruyoruz. Onlar için bir önemi olmayan şeyleri ezberletiyoruz. Onları, kendilerine dayatılan bilgiyi kusan robotlar olmaya programlıyoruz. Üretken ve gönençli insan böyle yetiştirilmez! 

Kitapta sunduğunuz “alternatifler” aslında akla gayet yatkın çözümler. Bu çözümler insanlara neden radikal ya da ütopik olarak görünüyor? Eğitimin “sistematikliğine” olan alışkanlığımızdan mı? 

İnsanlar bilmediklerinden korkarlar. Birçok insan bu tür bir eğitim tecrübesine sahip değildir. Tek bildikleri çocukken gördükleridir. Çocuğunuzun, başka herkesin yaptığından farklı bir şey yaparak “geri kalmayacağına” inanmanız gerekiyor. Oysa tarih bize birçok büyük düşünürün ve iş insanının okulda zorluk çektiğini ama kendi özgün yollarından gitme şansı veren alternatiflereyse dört elle sarıldığını açıkça göstermektedir. Çocuklarımıza da bu özgürlüğü sağlamamız gerektiğine inanıyorum.  

Öğretmenler sizin sunduğunuz eğitimin neresinde durmalı? Onlara nasıl görevler düşüyor ve en önemlisi öğretmenlerin bu eğitim sistemini değiştirebilecek gücü var mı?

İnsanlar başka insanlardan eğitim alır. Yaşamımız boyunca öğretmenlerimiz olur: kitaplar, internet, işverenler, meslektaşlar, medya vb. kanallar aracılığıyla eğitim alırız. Öğretmenlerin eğitimde her zaman yeri olacaktır ama öğrenme süreci öğrencinin kontrolünde olmalıdır. Ne öğrenmek, neye odaklanmak istediklerini öğrenciler belirlemelidir. Biz anne babalar ve öğretmenlerse öğrettiklerimizi onların ilgi alanlarına göre şekillendirmeliyiz. 

Birçok ülkede öğretmenler, farklı yollardan öğretmelerine imkân verecek esneklikten yoksundur. Çoğunlukla sistemin gerektirdiği standartlarla uyumlu, sınırları kesin olarak çizilmiş bir müfredat doğrultusunda ders vermek zorundadırlar. Bu durum yaratıcı bir birey olan öğretmenleri birer robota dönüştürmekte ve bu yüzden hayal kırıklığı yaşayan birçok öğretmen mesleği bırakmaktadır. O hâlde okulların işleyişine yönelik kökten bir reform yapmamız gerekiyor ki öğretmenler bu sınırlamalarından kurtulup öğrencilere daha yararlı olmaları için yenilenip denemeler yapabilsinler.

Son olarak “Tutku Odaklı Eğitim”de maddiyat nasıl bir rol oynuyor? 

Tutku odaklı eğitim en iyi sonucu ev eğitimi ortamında verir. Bu her ülkede yasal değildir ve birçok aile de hem anne hem baba ailenin geçimini sağlamak için çalışmak zorundadır. Tamamen çocuklara özel bir eğitim vermek için bir ebeveynin (bu genelde anne olur) evde kalmasını seçmek ekonomik bağımsızlığa sahip olmayı ya da bundan vazgeçmeyi gerektirir. İdeali budur ama tutku odaklı eğitim öğretmenler tarafından sınıfta ya da çocuk okuldan döndüğünde, anne babalar tarafından evde uygulanabilir. Özü itibariyle tutku odaklı eğitim, süreci çocuğun bireysel ve biricik ilgi alanlarına göre özelleştirmeye ve düzenlemeye yönelik bir öğretim modelidir. 

edebiyathaber.net (16 Mart 2023)

Yorum yapın