Çiziyorsam Sebebi Var: Resul Ay | Ayşe Yazar

Aralık 25, 2021

Çiziyorsam Sebebi Var: Resul Ay | Ayşe Yazar

Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?

Resim ile olan ilişkim herkes gibi benim de çocukluk yıllarımda başlamıştı. Bu konuda oldukça yeteneksiz biriydim açıkçası. Okul yıllarında hazırladığım resimler vasatın bir tık üstünde olabilirler diyebilirim. Herkes gibi benim de başarılı olduğum bir alanda vardı tabi. Mesela gazetelerdeki kadınlara veya sakalsız erkeklere bıyık, tek-kaş, sakal vs. yapma konusunda müthiştimJ. Bunlar dışında bir de fazla duyarlı biri olarak yetiştim veya yetiştirildim. Tabi bu durum ailemin baskısı ile mi oldu yoksa ailem farkında olmadan mı beni duyarlı bir birey olarak yetiştirdiler bilemiyorum henüz. Yani kısacası kendimi bildim bileli çevremdeki her şey ile ilgili olduğumu şiddetle belirtebilirim. Özellikle sokak hayvanları, ağaçlar, çevre vb. konularda fazlasıyla hassastım. Karşılaştığım tüm sorunları sözel olarak dile getiren ancak bir türlü dilediği etkiyi yaratamayan bir çocukluk yaşamıştım.

Kağıtları karalamak, boyamak, olmayınca yırtıp atmak gibi tüm duygu karmaşalarını liseye başlamadan birkaç ay önce yoğun bir biçimde yaşıyordum. Dertliydim ve dertlerimi birşekilde açığa çıkarma açlığı hissediyordum. Ta ki liseye, grafik bölümüne başlayana kadar derdime derman olamamıştım. Lise de müthiş bir eğitim almıştım. Bursa Necatibey Meslek Lisesi Grafik Bölümü. İnanın gururla söylüyorum her ortamda her fırsatta. O yıllarda hocalarım sayesinde tanıdım Mengü Erteli, İhap Hulusi Göreyi, Yurdaer Altıntaşı. Tanıdım ve belli bir süre taklit de ettim. Sonrasında hissettiğim bazı şeyleri görselleştirebilmenin yöntemlerini kemdimce keşfedebilmeye başlamıştım. Ardından 4-5 yıl kadar ulusal ve uluslararası reklam ajanlarında görsel tasarımcı olarak çalışmaktaydım ki askerlik kağıtlarım evime gönderilene kadar. Tabi ben askere gitmeyi istemiyordum çünkü kurduğum tüm hayallerim, planlarım ne varsa sekteye uğrayacaklardı. O sırada Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Grafik Bölümü yetenek sınavı ilanını görmüştüm, hemen başvurmuştum ve yetenek sınavını kazanarak üniversite eğitimime başlamıştım. Üniversite yıllarımda sosyal içerikli görsel çalışmalar yapmamın yanında aynı zamanda okul masraflarımı karşılayabilmek için bazı firmalar ile uzaktan çalışıyordum. Biraz geç oldu benim için belki ama çok yoğun olmuştu Nazım Hikmeti, Yaşar Kemali, Cemal Süreya’yı tanımak üniversite yıllarında. Adı geçen yazarların ve diğerlerinin etkilendiğim dizelerini görselleştirmeye çalışıyordum fütürizm akımıyla tanıştığım aynı dönemlerde. Metinleri dilsel bağlamın dışında görsel olarak da yansıtabilmenin tekniklerini çözmeye çalışıyordum. Başarılı da olmuştum. Türkçedeki yabancılaşmanın önlenebilmesini amaçlayan tipografik afiş çalışmaları hazırlamıştım tamamen fütürizmin etkisiyle. Ve daha sonra asıl dönüm noktası üniversite son sınıfta Gürbüz Doğan Ekşioğlu ile tanışmam ile başlamıştı. Gürbüz hocam ile Mimar Sinan Üniversitesi tarafından düzenlenen Grafist etkinliğinde atölye çalışmalarımız olmuştu. Daha önce hiç görmediğim, bilmediğim bir yaratıcı düşünebilme ve yaratıcı üretebilme tekniklerinden bazılarını öğrenmiştim ondan. O gün bugündür aldığım tüm bu temellerin üzerine inşa ediyorum yapabildiğim ve yapabilmeye çalıştığım her şeyi.

Çizer kitaba nasıl hazırlanır?

Bir grafik sanatçısı/tasarımcısı öncelikle işleyeceği konuyu derinlemesine çözümlemeye başlar. Araştırma süreci için inzivaya çekilir burada bu konuda neyi nasıl anlatması gerektiğini analiz eder ve kullanacağı görsel araçları belirlemeye başlar. Örneğin bir akbabanın ölümü, beyaz güvercinin barışı temsil ettiğini içselleştirmiştir tasarımcı ve her objenin, nesnenin, imgenin vb. görsellerin neleri temsil edebilme konusunda kullanılabileceğini bilir ve çalışmalarını bu materyaller üzerinden kurgulayarak oluşturur.

Tüm bu sürecin gelişimi görsel okumalarla gerçekleşebiliyor aslında. Yani bir film, bir sokak tabelası, bir kıyafet tasarımı veya bir ağacın anatomik özellikleri gibi birçok etken bu gelişimi etkileyebiliyor. Dolayısıyla gerek tipografik gerek illüstratif çalışmalarımda tamamen gözlemleyerek beslenen biriyim. Bir çocuğun sokakta oyun oynama tarzı dahi çalışmalarıma yansıyabiliyor. Örneğin çocuk kitaplarında tipografi kullanımı, tipografik ifade çalışmaları hazırlarken tamamen bu ve benzeri durumlardan bilinçli veya farkında olmadan etkilenebiliyorum.

Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?

Görselleştirme sürecinde görselleştirmem istenen konu ile ilgili olarak net ve anlaşılır bir kısa-bilgi (brief) istiyorum. Şu ana dek bu konuda oldukça başarılı şahıslarla çalıştığım için herhangi bir aykırı diyalog yaşamadım.

Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?

Sürekli olarak güncel çalışmaları inceliyorum. Özellikle uluslararası tasarımcıların, reklam ajanslarının vb. çalışmalarını inceliyorum. İncelemekten kastettiğim yavan bir inceleme değil tabi. ‘Bu çalışmayı ben olsam nasıl yapardım’ sorusunu kendime sorduktan sonra üzerinde başka fikirler geliştiriyorum. Böylece hem görsel kültür hem de yaratıcı yaklaşabilme bağlamlarında kendimi iyi derecede besleyebildiğimi düşünüyorum.

Archive, grafik tasarım vb. basılı yayınları bir dönem çok sıkı inceliyordum ancak günümüz dijital devrimiyle birlikte internet üzerinden çok daha farklı ve zengin mecralar ile tanıştım. Özellikle Pinterest, Behance gibi platformlarda fazlasıyla vakit geçiriyorum.

Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?

Her şeyde olduğu gibi bir görsel mesajın da oluşturulma sürecinde başlangıç, gelişim ve sonuçlandırma adımları birbirlerini takip etmektedir. Tabi tüm bu süreçler o anda içinde bulunduğunuz veya sizi çevreleyen her şeyden etkilenebiliyor. Dinlediğiniz bir müzik, tartıştığınız bir arkadaşınız veya karşılaştığınız herhangi iyi/kötü olaylar çalışmalarınıza yaklaşımlarınızı fazlasıyla değiştirebiliyor. Bu süreçte öncelikle hazırlanacak görsel mesajın taslak çalışmalarını hazırlıyorum ki bu taslaklar bazen 1-2 adet olabilirken bazı durumda 10-20 adet olabiliyor. Bütün mesele duygusal kapsamda tamamen tatmin olabileceğim yaratıcılığı yakalayabilmekle ilgili. Beni mutlu edebilen bir farklı yaklaşımı, yani daha önce düşünülmemiş bir görsel metafor geliştirebildiğimde onu sayısal ortama aktarmaya başlıyorum. Bu süreçte hazırladığım taslakların fotoğrafını çektikten sonra bilgisayar ortamında bazı programlarda sayısal bir veriye dönüştürüyorum ve sonrasında sosyal medya hesaplarımda paylaşıyorum. Aslına bakılırsa özel sektörlere yönelik hazırladığım çalışmaları sosyal medya hesaplarımda yayınlayamıyorum bazı yasal kısıtlamalardan dolayı. Ancak kendim için hazırladığım; karşılaştığım sosyal sorunlar, adaletsizlik, gelir dağılımı bozukluğu veya dinlediğim bir şarkı, hüzünlendiğim bir sorun, heyecanlandığım bir durum gibi konular için ürettiğim eserleri doğrudan sosyal medya üzerinden paylaşarak farkındalık oluşturmaya çalışıyorum.

Çalışmalarımı yayınladıktan sonra insanların bu çalışmaları hikayelerinde paylaşmaları, profil fotoğraflarında kullanmaları veya tişörtlerine bastırmaları beni şuana kadar fazlasıyla mutlu eden bir süreç olmuştur. Bunun yanında çalışmalarımın dünyanın birçok farklı ülkesinde, saygın müzelerde sergileniyor olmaları, ayrıca bu çalışmalarım ile katıldığım uluslararası yarışmalarda şuana dek kazanmış olduğum 30’un üzerinde uluslararası başarı, derece ve sergileme ödüllerinin bana yaşattığı mutluluğu tarif edebilmek gerçekten çok zor.

edebiyathaber.net (25 Aralık 2021)

Yorum yapın