Çiziyorsam Sebebi Var: Hıdır Murat Doğan | Ayşe Yazar

Mart 19, 2022

Çiziyorsam Sebebi Var: Hıdır Murat Doğan | Ayşe Yazar

Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?

Fazlasıyla klişe bir söylem olacak ama çizimle olan ilk ilişkim çocukluk yıllarına dayanır. Belki tam da tipik bir erkek çocuğu gibi çocuk yaşta merak duyduğum otomobilleri çizer veya kendimce tasarlardım. Bu bakımdan çevremdeki yetişkinlerin övgüyle bahsettiği çizimlerim vardı. O yaşta çeşitli yarışmalara katılır, bu tasarımlarımla başarılar kazanırdım. Ne yazık ki çizimle ilgili hiçbir eğitim almış değilim.

Processed with Focos

Ancak çocuk yaşta tasarımlar, teknolojik gelişmelere duyduğum merakla gelişim sağladığımı düşünüyorum. İlk bilgisayarımla akranlarımın o günlerdeki ilgi alanlarındaki oyun dünyasına rağmen çeşitli çizim ve görsel tasarım programlarını deneye yanıla çözmeyi tercih ettim sanırım. Elbette bu merak sadece bir bilgisayar ekranından ibaret kalmadı. Kağıtlara, tuvallere kadar uzadı.

Çizer kitaba nasıl hazırlanır?

Ben aslında bir öğretmenim. Sanırım pedagojik bağlamda öğrenmenin kalıcılığını sağlamak için görselliğin önemini bir öğreti olarak yaşamıma uyguladım. Öğretmenliğimin yanında edebiyat dünyasıyla da ilişki içerisindeyim. Yıllardır çeşitli yayın organlarında öykü ve denemeler yazmaktayım. Yetişkinler için öykü kitaplarım var.

Ancak bir çizer olarak daha önce çeşitli çocuk kitapları için çizimler yaptım. Sanırım birkaç yüz kitap kapağı tasarladım, çeşitli yayın organları için illüstrasyonlar hazırladım. Bir öykücü olarak sözcüklerimin yetmediği noktalarda çizdiklerimin imdadıma yetiştiğini biliyorum. Her resim bir öyküdür çünkü. Bir öykü gibi derinlik verebilirseniz geçmişini ve geleceğini de anlatırsınız.

Ben çizimlerimin öykü gibi birer anlatısının olmasını isterim. Önce o öykünün içine girmek, onu yaşamış gibi kabullenmek isterim. Yalnızca kapağını tasarlamak için beş yüz sayfalık kitapları okuduğum oldu. Beyaz kâğıt bir sis perdesidir, o sisin içindekileri tasvir etmek çizerin işidir. Bir yazar ve çizer olarak çoğunlukla yerli veya yabancı yazın dünyası öyküleri okumayı tercih ediyorum. Hem yazar hem çizerken tasvir evrenimi genişlettiğini düşünüyorum çünkü.

Elbette kâğıt üzerinde çalışmak benim için en mühimi. Hatta beni çocukluğuma götüren bir duygu dünyası. Dilimi ağzımın kenarından çıkarıp, sekiz yaşındaki halimle bir şeyler çizmeyi çok seviyorum. Ancak yeni çağ bazı şeyleri elimizden alıyor. Dokunsallık da bunlardan biri. Ne yazık ki yeni çağla birlikte çizimlerimin çoğunu bilgisayar ortamında yapmak durumunda kalıyorum artık. Yine de bundan oldukça çok zevk duyuyorum.

Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?

Genellikle çalışmaları okuduktan sonra yazarların da fikirlerini alıyorum. Elbette bizler okuduklarımızla bir şeyler anlıyoruz. Ancak yazarın da sözcüklerinin eksik kaldığını düşündüğü noktaların var olabileceğini düşünüyorum. Tasvir etmesini istiyorum.

Elbette tamamen bir tasvire dayalı çalışmayı da uygun görmüyorum. Kendi sanatsal yaklaşımıma göre yorumlayabileceğimi ve çizimlerime bunu yansıtabileceğimi düşünüyorum. Yani aslında yazarla dengeli bir anlaşma yapıyoruz.

Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?

Edebiyat dünyasıyla yalnızca çizime dayanmayan yoğun bir ilişkim olduğundan edebiyat dergilerini oldukça çok takip ediyorum. Ne yazık ki resim sanatına veya tasarım alanına dair ülkemizde yayın eksikliğinin olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen elimden geldiğince hem sanatsal trendleri hem de bu alana dair bütün sanatsal faaliyetleri elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.

 Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?

 Fazlasıyla zorlu bir süreç. Yazmak başlı başına bir zorlayıcılığa sahipken çizmek bir anlatının en zorlayıcı imgeleme hali sanırım. Hele hem yazmayı hem çizmeyi bir arada yapıyorsanız işiniz daha zor hale geliyor. Perdeye döktüklerinizden uzaklaşıp “bu böyle mi anlatılmalı?” diye kendinize sormanız, bu soruyu bir değil iki defa yanıtlamanız gerekiyor.

Bugünlerde yayınlanan “Çayko’nun Turuncu Otobüsü” isimli kitabımda tam da bunu yaptım. Hayatımda ilk kez kendi öykümü çizdim. Öğretmenlikten aşina olduğum çocuk zihnine çizimlerle yolculuk yapma çabası oldukça korkutucuydu benim için. Çocuklar birer gurmedir belki de. Her şeyi sevmeyebilirler.

Çayko’nun Turuncu Otobüsü için kendi öğrencilerimden hayallerini çizmelerini istedim. Ustam bu kez onlardı. O yolculuğa onların öğretileriyle çıktım. Hikâyeyi onlar şekillendirdiler.

edebiyathaber.net (19 Mart 2022)

Yorum yapın