Çiziyorsam Sebebi Var: Gül Ezgi Karaman | Ayşe Yazar

Ekim 2, 2021

Çiziyorsam Sebebi Var: Gül Ezgi Karaman | Ayşe Yazar

 Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?

Acaba çocukluk döneminde resim yapmayan, elleri pastel boya ile renklenmeyen var mıdır aramızda? Peki, hala aynı hevesle resim yapmaya devam edenler kimler parmak kaldırsın. Büyüdükçe beğenilme ya da kabul görme isteğimiz maalesef artıyor. Sizce bu isteklerin yarattığı korku ile mi resim yapmaktan vazgeçeriz?

Ben de diğer çocuklar gibi çocukken tanıştım boya kalemleri ile. Birleşik duyu (sinestezi) özelliğim ile renklerin yaşamımdaki yeri ve önemi daha da hissedilir oldu. Renk kartelamın geniş ve sıra dışı olması çizimlerimin ya da tasarımlarımın detaylı, sesli, dokulu ve daha renkli olmasını sağladı. Örneğin; resimlerimi ağaçları, bitkileri tek bir tonda değil; mevsim geçişlerini, rüzgâr yönünü ve güneş ışınlarının etkisini yansıtarak çizerdim. Ağacın dalında şarkı söyleyen kuşu ya da ağacın gövdesine telaş içinde tırmanan sincabı da eklerdim. Masamın üzerindeki artık materyalleri doku oluşturmak için kullanırdım. Hayata rengâhenk* bir objektiften baktığımı fark ettikten sonra sınırlarımın ötesine geçme isteğim daha da arttı.

Coğrafi konumu gereğiyle yeşil alanları bakımından oldukça zengin bir şehirde, dört mevsimi dolu dolu yaşayarak büyüdüm. Her mevsimin kendine özgü güzelliklerini yaşamak bir çocuğun hayal gücünün gelişimi için harika bir etkendir. Doğadan topladığım materyaller ile şekiller oluşturmak (mandala) benim için özel bir zevktir. Eli toprak kokan bir çocuktum. Toprağın farklı katmanlarındaki hayatları merak ederdim. İzler ve şekiller, ağaçların kök yapıları gibi oluşumlar ilgimi çekerdi.

Gözlem yapmayı, araştırmayı, deneyimlemeyi seven ve ekolojik yaşama değer veren bir ailenin ferdi olduğum için doğa ile iç içe büyüdüm. Ekolojik baskı ve boyama (bitkileri kullanarak doğal boyama) ile batik işlemi yapan annem sayesinde doğanın renklerini üzerimde taşıdım. Doğanın seslerini, renklerini yansıttığım “İlk çizimlerim” diye tanımlayacağım karalamalarım o zamanlar bilimsel adını bilmediğim fraktallardan oluşurdu. Bu geometrik şekilleri severim. İlkokulda defterlerimin kenarına yaptığım süslemeler bu sevgimi fazlasıyla yansıtırdı. Fen Bilgisi ve Biyoloji derslerinde kullandığım defterlerde çizimlerdeki ayrıntılara gösterdiğim özen, tamamlayıcı renkleri kullanma isteğim ve doğanın gizemine olan merakım sayesinde Ziraat Mühendisi olmaya karar verdim. Aldığım Perma kültür ve dijital çizim eğitimleri ile kendimi geliştirdim.

Zaman içinde teknik çizimde başarılı oluşum ise beni Proje Mühendisi olarak çalışmaya yönlendirdi. Yaklaşık 10 yıl boyunca bir kamu kurumunda oyun ve rekreasyon alanlarının projelerini çizdim.

Çizer kitaba nasıl hazırlanır?

Çocukken yapılan tüm çizimler eşsiz ve özeldir. Çünkü resimler duyguları, hayalleri ve istekleri en saf halleriyle yansıtan sözsüz iletişim kaynağıdır.

Kitapların bol olduğu ve değer gördüğü bir ortamda büyüdüm. Dergi ve kitap kokuları arasında çokça zaman geçirdim. Babam dergi okumayı çok sevdiği için birçok dergiye aboneydi. Onun biriktirip, özenle cilt yaptırdığı dergilerden gizlice kestiğim resimlerle kolaj çalışmaları yapardım. Bu çalışmaları kitaplarımı ve defterlerimi kaplamak için kullanırdım. (J) Bir süre sonra yoğunluğun beni yorduğunu fark ettim. Tasarım yaparken, estetik ve uyumu yakalamanın dışında azla yetinerek sadeliği ve sakinliği de yansıtmak iyi olma halim, hedonik denge durumum için daha doğru bir seçim oldu.

Annem kitap okumayı ve kitap hediye etmeyi çok sever. Bana aldığı, hayatımı etkileyen kitaplardan en önemlisi Küçük Prens oldu. Küçük Prens kitabında kullanılan renkler ve suluboya tekniği çizimlerimde farklı bir dil kullanmama vesile oldu. 24 yıldan beridir Küçük Prens kitapları biriktiriyorum. Bu kitabın farklı çizerler tarafından yorumlanmasını seviyorum. Bu kitaplardan birini de kendim çizmiş, üçünün de kapağını tasarlamış olmak gurur verici.  Fakat Küçük Prens dışında hayatıma giren tüm resimli kitaplar bakış açımı şekillendirdi.

Anne olduktan sonra Armin için seçtiğim resimli kitaplarda (bireysel olarak seçim yapamadığı dönemlerde) öncelikle renklerin kullanımına ve çeşitliliğine bakarım. Kitabın görselleri ile metnin uyumu benim için önemli bir diğer unsurdur. Bir resimli kitaptan beklentim ayrıntılarda gizlenen objelerin fazlalığı ve görsellerin her okurda farklı bir tat ve algı oluşturmasıdır.

4 yıldır birçok dergide çizer olarak yer aldım. Çizimlerimi tasarlarken öncelikle yazarın profilini incelerim. Daha sonra çizimin yapılacağı metni birkaç kez okurum. Metnin içinde geçen (varsa) karakterleri incelerim. Derginin o ayki temasını ve renk yoğunluğunu da göz önünde bulundurarak, genel olarak metni yansıtan, bir çizim tasarlarım. Çizimlerimi ya çok geç ya da çok erken saatlerde ama genel olarak güneşin daha doğmadığı ya da battığı zamanlarda yaparım. Gördüğüm, duyduğum şeylerin diğer duyularımı da harekete geçirmesi nedeniyle olabildiğince sessiz bir ortamda çalışmayı tercih ederim. Ritim Rutin ve Ritüeller… Bu üçlüyü severim. Çalıştığım ortamda aradığım birkaç şey vardır. Bunlar; bitkiler, buhurdanlık ve gökkuşağını içinde saklayan köpüklü bir kahve.

Kitap kapağı çizer ya da tasarlarken kitabın tamamını okurum. Metin iyi hissettiriyor ve iyi enerji veriyorsa projede içinde görev alırım. Yazar, editör ve varsa diğer tasarımcı ile görüşürüm. Çizime başlamadan önce düşünmek için kendime zaman tanırım. Eskizle çalışmam gerekiyorsa farklı birkaç örnek hazırlarım. Bu örnekler üzerinden notlar alarak ilerleme sağlarım. Kitapta emeği geçen herkesin hayalini yansıtacak, beklentilerini karşılayacak ve kitabı benzerlerinden farklı kılacak bir çizim yapmaya çalışırım.

Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?

Tasarımını yaptığım kitapların yazarı ya da editörü ile ön görüşme yaparım. Bu görüşmede benim için önemli olan görüşme sonunda aklımda oluşan taslağı kâğıda dökebilmektir. Bu taslak üzerinden ilerlemeyi ve üzerine düşünmeyi tercih ederim. Aklıma takılan her konuyu sorarak ilerleme kaydederim. Son olarak da tasarımcı ile görüşüp çizimi tamamlarım.

Çizimini yaptığım dergi yazılarında ise yazar ile görüşme içinde olmadan ilerlerim. Zaten derginin oluşum süreci genel olarak bu şekilde ilerler. Sadece editör ya da tasarımcı ile iletişim halinde olurum. Böylelikle yazar, metnine ait çizimi baskı sonrasında görmüş olur. Bu tarz çalışmaların dezavantajı yazarın görselden etkilenmemesi olabilir. Böyle bir durumla karşılaşmadığım için bu tarz çalışmaları heyecanlı ve duygularımı geliştirici bulurum.

Bir kitabın tamamını resimlemek ve bu süreci çizer olarak yürütmek zor bir iş. Metne sadık kalarak metni yorumlamak ve ekibin beklentilerini karşılamak gerekir. Ayrıca çizim süreci içinde ya da sonunda yapılacak değişimlere, eklemelere açık olmak kitabın gelişimi için önemlidir. Yazarı olduğum kitaplarda da çizerlerden beklentim bu yönde olur.

Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?

Çizim tekniklerini kavrayan birçok kişi için çizim yapmak ve gördüğünü olduğu gibi aktarmak kolaydır. Fakat duyduğunu ya da tattığını çizmek ise farklı bir eylem. Yaşadığın duyguların sesi, rengi ya da dokusu olması çalışmalarımı fazlasıyla etkiler. Hatta mevsim geçişleri bile çalışmalarımı şekillendirir. Örneğin; Kandinsky’ın çizimlerini sonbahar aylarında severken, Matisse’nin çizimlerini ilkbahar aylarında severim. Picasso’nun çizimleri bana dürüst olmayı yansıtırken, Dali’nin çizimleri kızgınlığı yansıtır. Gerçekleri görmek istediğim zamanlarda Picasso’nun eserlerini inceler ya da kızgın olduğum bir anımda Dali’nin çizimlerinde kendimi bulurum.

Yumurtaya çizimler yapan ve kahvaltı sofralarımızı renklendiren, evdeki cam eşyalarımıza vitray çalışmaları yapan ve çizim konusunda beni ve kardeşimi destekleyen ilk kişi annem diyebilirim. Babamın origamiden yaptığı şekiller üç boyutlu görme yeteneğimi, problem çözme becerilerimi destekledi. Çocukken origami ile tanışmış olmak bana perspektif kazandırdı. Hatta sanatsal farkındalığımı da arttırdı.

Ormanda ya da deniz kenarında olmak, ayaklarımın toprağa temas etmesi ve gürültü kirliliği olmadan etrafı dinlemek ruhumu onarır ve çalışmalarımı besler. Makrome yapmak, desenler oluşturmak beni dinlendirir. Sanatçıların hayatlarını okumak, izlemek ya da yaşadıkları yerleri görmek beni motive eder. Oğlum Armin’in gün içindeki ilgi alanları, sorduğu sorular ve onunla tecrübe ettiğimiz şeyler ise beni şekillendirir.

Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?

Bir kitabın mutfak süreci heyecanlı bir süreç. Kitabı elinize alana kadar geçirdiği her değişim bir bebeğin gelişim evreleri gibidir. Her bir evre bir sonraki evre için önemli bir etkendir. Bu nedenle de titizlikle çalışmak ve etkileşim halinde olmak önemli. Bana göre bu sürecin en zevkli kısmı çizim aşamasıdır. Kitabın hitap ettiği kitle ve yaş grubuna göre çalışmak önemli unsurlardan biridir.

Bir kitabın rafta yer aldıktan sonra çizerin okur üzerinde bıraktığı etki bir sonraki çalışmalar için önemli olmaktadır. Ancak bu süreç sonunda çizerin geri planda kalması ve genel olarak yazarın değerlendirilmesi çizerin gelişim sürecini olumlu yönde etkilemediğini düşünmekteyim.

Sosyal paylaşım ağlarında yapılan kitap paylaşımları ya da bazı dergilerde yapılan kitap eleştirileri ya da tanıtımlarında çizerden, editörden, matbaadan ya da görsellerden bahsedilmesi, okurun ya da koleksiyonerin mutfak ekibine değer verdiğini hissettirmesi umut vericidir. Çünkü gelen olumlu ya da olumsuz her yorum mutfaktaki diğer çalışmalar için destekleyici olacaktır.

edebiyathaber.net (2 Ekim 2021)

Yorum yapın