Can Gürses’in romanları ve çevirisini yaptığı eserler, Ayrıntı Yayınları’nda

Ağustos 24, 2023

Can Gürses’in romanları ve çevirisini yaptığı eserler, Ayrıntı Yayınları’nda

Can Gürses’in En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın (2014), Kırık Beyaz (2015), Ölüyordum, Geçerken Uğradım (2017) ve Bir Ömrün Takvimi (2022) adlı romanlarını okurlarla Ayrıntı Yayınları buluşturuyor. Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Ursula K. Le Guin’in Günün Geç Vakitleri veJames Joyce’un Sanatçının Yeniyetme Halleri adlı kitaplarının çevirilerinde de Can Gürses’in imzası bulunuyor. 

Tanıtım bülteninden

Yazar Can Gürses, bir yandan kaleme aldığı romanlarla sağlam bir okur kitlesi edinirken bir yandan da önemli eserlerin çevirilerine imza atarak edebiyat dünyamıza katkı sağlamaya devam ediyor. 

En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın

Can Gürses

Vasiyetimi okumaya başlasam bırakır mısınız kavgayı? Odamda, yatağımın yanındaki çekmecede. Şarkıyı falan bırakıp, getireyim, okuyayım mı? Keyfinizi kaçırayım, yemekleri çöpe atayım mı? Ne kadar yazık ediyoruz zamana. Bir daha niye gelesiniz bu eve? Buradayız, evimizde. Hep birlikteyiz. Koza bile burada. Eskisi gibi. Daha da kalabalığız. Ne güzel. Ne gerçek. Aile dediğin kalabalık bir sofradır. Daha ne?

En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın, içinden sanat, müzik, tarih, İstanbul ve en çok da tüm halleriyle insanın geçtiği Can Gürses romanlarının ilkidir. Yazıldıktan üç yıl sonra 2014’te yayımlanan, usta işi ilk romanı En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın sadece Deryadil ailesini değil, hepimizin ailesini anlatır. Dupduru Türkçesi, derin bir anlatım yordamı ve kalıp yargıları kıran nevi şahsına münhasır tekniğiyle yazar, 2007’nin güneşli bir Ocak gününde Deryadil ailesini, Edibe’nin hazırladığı sofra başında toplar. Edibe, 12 Eylül’de yurtdışına kaçan kızı Koza’nın 27 yıl sonra ülkesine dönmesiyle aileyi nihayet bir araya getirmiştir. Sofra başındaki herkes, birbirlerini diğerinin sevmediği yemek üzerinden anlatır. Aile tarihini bir de ailenin yıllanmış yakın tanıkları olan eşyalar dile getirir. Uçlardaki ve diplerdeki duygularla dolu geçen bu akşam yemeğiyle yazar, esasında “ben ve ötekinin, biz ve onların tohumunun atıldığı yer” olarak gördüğü aileyi ve okuru ertesi gün alacakları habere hazırlamaktadır.

Kırık Beyaz

Can Gürses

ben insanın alınyazısı kadar karayken

sen Tanrı’nın el yazısı kadar beyazsın

nasıl olsa zamanımız bir, 

bırak, vücutlarımız iki kalsın

Can Gürses, En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın’ın ardından kaleme aldığı ikinci romanı Kırık Beyaz’da Kuzgun’un masalını anlatır. Can alıcı bir karar almak üzere olan Kuzgun, karşısına çıkıveren gökkuşağının her bir renginde hayatının bir dönümünü görür. Okur da Kuzgun’la beraber kendisini gerçekçi bir masal diyarında bulur. Bu diyar okuru en çok da “son Beyoğlu”na çıkarır. Anlatılan tarih 1990’lar olsa da Beyoğlu’nun son güzel demlerinde geçen roman, uzak bir hayal hissi yaratır. 

Can Gürses’in bütün romanlarında olduğu gibi Kırık Beyaz’da da üslup en az hikâyenin kendisi kadar hayatidir; cesur, bambaşka ve çokseslidir. 

Renklerden geçtikçe siyaha sürüklendiğimiz bu dünyada beyaz kalmanın, iyiliğin, saflığın mümkün olup olmadığını sorgulayan Kırık Beyaz’a Ekin Urcan, metinlerle ruhdaş tondaki çizimleriyle yoldaşlık ediyor.

Ölüyordum, Geçerken Uğradım 

Can Gürses

Âşıkların bir günü on yıla bedeldir, düşüncesinden yola çıkan roman, 1932 Ekim ayının on gününde geçiyor. Zamanın akrep ve yelkovanı âşıklar olunca, bu on günde okur yüzyıllık bir gezintiye çıkıyor. Şehir, kültürü ve diliyle, sokağı ve siyasetiyle, sanatı ve mimarisiyle akıl almaz bir hızda değişirken, âşıkları dünyadan soyutlayan aşksa büyük bir inat, tutku ve acıyla değişmemekte direniyor. Aşkın değişmezliği, İstanbul’un yüzyıllık değişimini gölgede bırakıyor. 

Aşkın tarihinin tıpkı ülkenin tarihi gibi zaman denen kısır döngü içinde kendini tekrar edişini anlatırken yazar Can Gürses, önceki romanlarında da kendine mesele ettiği Türkçenin yüzyıl içindeki evrimini de ustalıkla “dil”e getiriyor. Aşkın gerçeküstülüğü, ülkenin gerçekleriyle bir arada okununca ortaya hayata dönüşmüş edebiyat çıkıyor.  

Bir Ömrün Takvimi 

Can Gürses

Fotoğraflar, hatıralarımızı geçmişten kurtarıp sonsuzluğa ait kılar. Ne geçmiş bize gelebilir ne de biz geçmişe dönebiliriz. Oysa sonsuzluk hep bizimledir. Sonsuzluk, şimdiye en yakın yerdir. Ne gemi ne tren kalkar sonsuzluğa. Sonsuzluğa gitmek için bir fotoğrafa bakmak yeterlidir.

Görünmez Adalı fotoğraf sanatçısı Mimo, ütopyalardan bile güzel memleketinde geçen çocukluğunun, görünen dünyanın savaş yıllarında Leningrad’da ve İstanbul’da geçen gençliğinin, Avrupa’nın isyankâr vakitlerinde Londra’da ve Paris’te geçen olgunluk çağının, daima özlediği, aradığı, sadık kaldığı ve fakat her dönüşünde biraz daha yalnız bırakıldığı evinde geçen ihtiyarlığının en hayati karelerini bir araya getirerek ömrünün takvimini çıkarır. 

Ne yaşarsa yaşasın mutlulukta, iyilikte, güzellikte, dürüstlükte direten Mimo’nun hayat hikâyesi görmek, görünmek, eşitlik, özgürlük, vatanseverlik, aidiyet, adalet, sanat, zaman, aşk ve sevgiyi yeniden tanımlamamıza bir davet. Duru dili, ince üslubu, delişmen kurgusuyla tam anlamıyla Can Gürsesçe bu roman, okuruna şöyle sesleniyor: Gülümseyin! Mimo, mutluluğun fotoğrafını çekiyor. 

Günün Geç Vakitleri

Yazar: Ursula K. Le Guin, Çevirmen: Can Gürses

Uluslararası yazın çevrelerince 20. yüzyılın “bilimkurguya edebiyat saygınlığı kazandıran” seçkin yazarları arasında ilk sıralarda anılan Ursula K. Le Guin; edebiyat yaşamının başından beri şiire özel bir yer ayırmış, şiirlerini belirli aralıklarla, bağımsız bütünler ve yer yer de özel seçkiler vasıtasıyla okura sunmuştur. Roman ve öykülerinde kurduğu benzersiz dili derinden akan bir su gibi izleyip belirlemiş olan Le Guin şiirinin son örnekleri Late in the Day adıyla 2016 yılında yayımlanmıştı. Günün Geç Vakitleri, bu şiir toplamını Le Guin’in kendi yazmış olduğu önsöz, sunuş, sonsöz ve ek metinlerle birlikte Türkçeye aktarıyor: İnsancıllığın ölümünün vahşî törenlerle kutsandığı bir çağda kâh eşyanın, kâh mitolojik kahramanların, kâh doğanın insancıllığına sığınan, okuyana hem son hem sonsuzluk hissini aynı kuvvette duyuran ebedî bir zaman’ın şiirleri…

Sanatçının Yeni Yetme Halleri 

Yazar: James Joyce, Çevirmen: Can Gürses

Konuştuğumuz dil benden evvel onun dili. “Ev”, “İsa”, “bira”, “usta” sözcükleri onun ağzında ve benim ağzımda nasıl da başka! Ben bu sözcükleri bir ruh huzursuzluğuna kapılmadan ne konuşabilirim ne de yazabilirim. Onun böylesine tanıdık ve böylesine yabancı dili benim için daima sonradan edinilmiş bir söyleyiş olarak kalacak. Sesim koyda tutuyor onları. Ruhum, onun dilinin gölgesinde kendisini yiyip bitiriyor. 

Ruhu, Joyce’un hem en kıymetli varlığı hem de edebiyatının sonsuz konusudur. Öyle ki 1900 senesinde kaleme aldığı A Brillant Career (Parlak Bir Meslek) adlı ilk tiyatro oyununu “hayatımın ilk gerçek eserini kendi ruhuma adıyorum” diye yazar. Elinizdeki roman içinse Yeats’e, “Ruhun hareketlerini yansıtacak kadar akıcı bir üslup yakalayabilirim” der: gene ruhudur üslubunu şekillendiren. Ruhunu, kendi köküne ait olmayan İngilizcenin gölgesinden gene İngilizce aracılığıyla kurtaracaktır Joyce. Joyce’ça bir İngilizceyi keşfedişidir işte elinizdeki bu roman. Hâl böyleyken, Joyce’ça bir Türkçeyle çevrilmeye gayret edilmiştir. 

CAN GÜRSES HAKKINDA

6 Temmuz 1989’da İstanbul’da doğdu. Yatılı okuduğu VKV Koç Özel Lisesi’nden Cervantes’in Don Kişot’u, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı ve Bulgakov’un Usta ile Margarita’sı üzerinden ironi-yazar-toplum ilişkisini tartıştığı tezinden tam not alarak, International Baccalaureate (Uluslararası Diploma) ile mezun oldu. İngiltere’de The University of Kent’te Karşılaştırmalı Edebiyat ve Film Bölümlerini Krzysztof Kieslowski’nin Aşk Üzerine Kısa Bir Film, Mavi ve Veroniqué’in İkili Yaşamı filmleri üzerinden gerçekliğin kurmacalığını tartıştığı tezi ile en yüksek ikinci dereceyle 2010’da bitirdi. İskoçya’da The University of Edinburgh’ta Karşılaştırmalı Edebiyat dalındaki yüksek lisans eğitimini, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale ve Amin Maalouf’un Afrikalı Leo romanları üzerinden kimliğin Doğu-Batı ve ben-öteki parçalanmasını çözümlediği teziyle 2011’de tamamladı. Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi.

Romanları 

En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın (2014), Kırık Beyaz (2015), Ölüyordum, Geçerken Uğradım (2017), Bir Ömrün Takvimi (2022) 

Küçük ve Büyük Çocuk Romanları

İnce ile Uzun 1 – Acıbadem Kurabiyesi (2015), İnce ile Uzun 2 – Büyümüş de Küçülmüş Deniz Kızı (2015), İnce ile Uzun 3 – Kazablanka (2015) 

Sinema Senaryoları

Zamanın Ötesindeki Diyar (2019), Pastoral Senfoni (2021)

Çevirileri 

Günün Geç Vakitleri (Late in The Day) – Ursula K. Le Guin (2019), Sanatçının Yeniyetme Halleri (A Portrait of the Artist as a Young Man) -James Joyce (2020)

Ödülleri

Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) Roman Ödülü – Ölüyordum, Geçerken Uğradım (2019)

Bilgi için: ayrintiyayingrubu.com

instagram.com/ayrintiyayinlari

twitter.com/AYRINTIYAYINEVI

facebook.com/ayrintiyayinevi

edebiyathaber.net (24 Ağustos 2023)

Yorum yapın