Bu öykülerde “insan” var

Şubat 18, 2014

Bu öykülerde “insan” var

yasakkitapYasak Kitap Deniz Faruk Zeren’in ilk öykü kitabı. Her ilk kitabın taşıdığı özgünlükleri taşıyor Yasak Kitap.  Kendi dilini, örgüsünü, kurgusunu, kokusunu, dokusunu arıyor Zeren’in öyküleri. Yer yer buluyor, yer yer teğet geçiyor, arayışına devam ederek farklı deyişlere ulaşıyor.  Hem ustalık, hem çıraklık izlerini taşıyor öyküleri, kendini aşmaya çalışan bir sarmal içerisinde dönenip kendi araçlarını yaratıyor.

Günümüzün, bilinmezci, melankolik, kargacık burgacık, umutsuz içsel dünyaları edebiyatın temel malzemesi haline getirme eğiliminin karşısında toplumcu/sosyalist gerçekçiliğe ve onun estetiğine  sarılıyor Zeren.  Bilinmeyeni bilmeye, görünmeyeni görmeye çalışıyor kendi deyişi ile. İnsansız, olaysız, kurgu yerine fanteziyi, insan yerine belirsizliği, olay yerine bunalımı tercih eden yazın mecrasının dışında, insana, insana ait olana dokunmaya çalışıyor öyküler.

Hayatın dışına itilmeye, ötelenmeye, yok sayılmaya  çalışanların  öykülerine, dünyalarına sızmaya, onların hayatı yaratanlar olduğunu göstermeye çalışıyor  Zeren.  Kavgayı, çocukları, yoksulları, işçileri ve daha farklı dünyaları anlatıyor. Gerçekliğin sınırlarını zorladığı öykülerinde de esasında gerçeğin farklı yüzlerini görünür kılmaya çalışıyor. Kimi zaman elinde bir kamera ile bizi ileri geri götürerek usumuza sahneler, olgular kazımaya çalışıyor.  Birbirinden bağımsız gibi okunan öykülerin birindeki çocuk diğerindeki  işçi oluveriyor, birindeki hamal diğerindeki  çocuk oluveriyor, bir kapıdan geçmek yetmiyor iç içe kapıları aça aça hayatın girift  koridorlarında yürüyüşe çıkarıyor, ayna tutmaya çalışarak. Serin ve soğukkanlı bir anlatımla yersiz abartılara, ağdalı deyişlere girmemeye özen göstererek ördüğü dili ile okuru sarıp sarmalayan öyküler okunmayı ve  değerlendirilmeyi  bekliyor.

Kitaptan:

“Şimdi burada, bu karanlık ve soğuk odada akıbetimi bekliyorum. Bana ne yapacaklarını umursamıyorum. Çünkü biliyorum milyonlarca nüsham şimdi dağlarda, köylerde, işçi evlerinde, öğrenci zulalarında, hapishanelerde iştahla okunuyor ve ben iyi kötü işimi yaptım. Rahatım. Ama bizim oğlanın acı çığlıklarını duydum dün gece. Satır satır parçalandım. Yanında olup ona, merak etme, biz, sen ve ben milyonlarcayız demek isterdim ama o zaten biliyor bunu. Ah keşke şöyle dile gelip şu adamlara hadlerini bildirebilsem…
Neler neler derdim onlara…”

edebiyathaber.net (18 Şubat 2014)

Yorum yapın