Bir tohum hikayesi: “Tek Başına” | Ekin Türkantos

Ocak 19, 2024

Bir tohum hikayesi: “Tek Başına” | Ekin Türkantos

Bir çekirdekten tohuma, fidandan ağaca uzanan döngüde büyüme sancısını konu alan ve çocuklara doğayla ilgili güzel mesajlar verenTek Başına’, asla yalnız olmadığımızın bu döngüde herkesin önemli bir yeri olduğunu anlatıyor…

Hepimizin en temel varoluş merakıyla, ‘Ben bu dünyaya nasıl geldim’ sorusuyla başlıyor ‘Tek Başına’. Bir tohum hikayesi sunuyor minik okurlarına. Her ne kadar kitabın adı olsa da tek başına, bu dünyada birbirimizle çoğalarak bir bütünün parçası olduğumuzu ve aslında ne kadar kalabalık olduğumuzu anlatıyor yazar Dr. Gülay Çelikel Çubukçu. Dünyaya nasıl geldiğini sorguluyor minik fidan, önce karıncaya sonra karşısına çıkan sincaba… Başlıyor sincap anlatmaya: Günlerden bir gün keçi bir armut yemiş, karınca yuvasına götürmüş, geyik gübresini bırakmış, yağmur toprağı sulamış ve tohum çimlenmiş, filizlenmiş gün ışığıyla buluşmuş. 

Doğanın bu güzel döngüsü, hayvanların bu müthiş imecesi bir tohumun filizlenmesine neden olurken çocukları da bu harika büyüme hikayesiyle buluşturuyor. Çizimlerini Rüya Erkan Öcek’in üstlendiği kitap İthaki Çocuk etiketiyle okurlarla buluşuyor.

Bir tohum büyürken yaprağının altında başka bir canlıya yuva oluyor, dalına bir kuş konuyor ve ağaç olduğunda her tarafı muazzam hayvanlarla çevreleniyor. Solucan büyümesine yardım edeceğini, fare gövdesine yuva kuracağını söylüyor. Bu büyüme hikayesini okurken mutlaka çocuğunuzla birlikte bir tohum ekin. Kitabın ilerleyen sayfalarında gelişecek tohum ile siz de bir limon çekirdeği filizlendirebilir ya da bir minik zeytin fidanını önce saksıya sonra bahçenize ekebilirsiniz.

Hikayede fidan hızla büyürken yaşam boyu karşılaşılan dostluklar, yardımseverlik, birbirine özen göstermek, beklemek, birbirine komşuluk etmek gibi kavramlar da hikayede kendine yer buluyor ve çocuklara güzel mesajlar veriyor. Hayatın müthiş planı çerçevesinde hiçbir şeyin tesadüfi olmadığı, doğanın döngüsüne güvenmek gerektiğinin altı çiziliyor.

Bir armut fidanı büyürken kuş yuva yapmak istiyor bir dalına. “Çiçek aç” diyor arı, “Bal yapalım çocuklara.” Fidan sabırla büyümek zorunda olduğunu bilse de dayanamayıp kelebeğe soruyor ne zaman kocaman olacağını… Yaprağına konan çekirge bir dostluk ve büyüme şarkısı mırıldanıyor. Fidan karşılaştığı canlılardan sevildiğini ve desteklendiğini anlayınca güvenmeyi öğreniyor. Tıpkı sevgiyle desteklenen, büyüyen çocuklar gibi minik fidan da kendi ritminde büyüyor, gelişiyor ve büyüme sancıları, endişeleri yok oluyor. Hayvanlarla arkadaşlık ederken, onlardan öğrendikleri de büyümesine eşlik ediyor. Aynı bitmek bilmeyen sorularıyla çocukların ebeveynlerini gözlemlemesi gibi… Gübre böceği fidana gübre taşıyor, böylelikle destekleniyor fidan her anlamda. Solucan toprağını havalandırırken bu esnada hızla gelişiyor armut fidanı ve boy atıyor, köklerini aşağıya doğru uzatırken. Bu esnada ayı, en sevdiği meyvenin armudun yolunu gözlüyor heyecanla. Salyangoz yaprağından tırmanmaya çalışırken güldürüyor fidanı. Bu yönüyle baktığınızda da bahçede bir sürü tanıdık oyun keşfedeceksiniz. Kim bilir belki malta ağacının gövdesinden yaprağına doğru ilerlemeye çalışan salyangozun ağacı büyümek için cesaretlendirdiğini düşüneceksiniz. Dikkatinizi salyangoza verince bahçenin onun için de ne zengin bir yer olduğunu göreceksiniz.

Fidanın yaprakları arasına örümcek ağ kurup bahçedeki diğer hayvanlar da gölgesinde dinlenirken bu bana kendi bahçemde gözlem yapma imkanı tanıyor. Bu keyifli siesta zamanlarında bahçedeki asmanın altında kış güneşine doğru sere serpe yatan bahçe kedilerini ve bahçemizin köpeği Beyaz’ı gördüğümde minik fidanın hikayesi geliyor aklıma.

Fidan artık büyüyüp ağaç olduğunda akşamları bir baykuş konuyor dallarına. Gündüz, gece yanına gelen dostlarıyla güçleniyor, lezzetli meyveler veriyor armut ağacı. Bir çekirdekten tohuma, fidana ve ağaca dönüşen armut ağacının çevresi zamanla başka armut fidanlarının da eklenmesiyle iyice genişliyor. Onlarla arkadaş olup, onların büyümesine tanık olurken aslında tek tohumun ne kadar da büyük olduğunu anlıyor. Küçücük gördüğünüz bir tohum zamanla ağaçlarla çevrili bir alana dönüşebilir. Doğanın bu konuda ne kadar cömert olduğunu öğrendiğinizde, heyecanla ona dikkatinizi vermeye başlayacaksınız. Çocukların bu hikayeyle birlikte bir meyve ağacı olmasını sağlayabilirsiniz. Başta oyun olarak başlatacağınız bir tohum ekme ritüeli, zamanla onun yaşamının bir parçası haline gelebilir. Doğadaki her döngüyü çocuklarla paylaşmalıyız ki gelecekte kendi bahçelerini, kendi ormanlarını yaratabilsin, olanları da koruyabilsinler.  

edebiyathaber.net (19 Ocak 2024)

Yorum yapın