Bir Jon Fosse oyun metnine bakış | Gamze Haklı Geray

Ekim 10, 2023

Bir Jon Fosse oyun metnine bakış | Gamze Haklı Geray

Jon Fosse’nin “ölümvaryasyonları” (deathvariations- birleşik ve ilk harfi küçük) isimli oyununun, Norveççe’den İngilizce’ye yapılmış çevirilerinden birini tekrar okudum. Oyunlarda ve şiirlerde başka dillere “tam çevrilemeyen” ifadeler yer alır. Deathvariations çevirmeni Sarah Cameron Sunde de aynı şekilde düşünmüş. Metnin sahnede kendini gerçekleştirebildiği durumdan “kelimelerin altında yatan eylemin” çevirisinden söz etmiş. Anlatıdaki kültürel inceliklerin önemini vurgulamış. Jon Fosse yirmi yıl boyunca kaleme aldığı tiyatro eserleriyle aslında yepyeni bir ses yarattı. Daha önce duyduğumuz seslere benzemeyen bir yankı bu. Örneğin “deathvariations” sade bir dille kaleme alınmış, kısa diyaloglardan oluşan şiirsel bir metin. Ritim ve tekrarlar sanki kaderin kaçınılmazlığını vurgulamak için metne dahil edilmiş. Cümlelere törensel bir anlam katmış. 

Fosse “Gecenin içindeki aydınlıktan, kusurların hüküm sürdüğü yerden” söz ediyor. May-Brit Akerholt ise çevirisinde aynı ifade için “Şeffaf bir bağlantı. Yetersizliğin hüküm sürdüğü yer” diyor.

Cümleleri Türkçe düşünüyorum öte yandan. Kelimelerin sesini, seslerin tınısını hissetmeye çalışıyorum. Çevirilerin ortak noktalarını, benzerliklerini, farklarını.

Fosse’nin mistik bir anlatımı var. “Yazmanın adeta dua etmek” gibi olduğunu vurgulamış bir söyleşisinde. Hayatta bizi alt üst eden duygular dile getiremediklerimiz çoğu zaman. İfade edebildiklerimiz edemediklerimizin yanında sıradan kalıyor. Fosse’nin eserinde, yaşamın belirsizliği, acımasızlığı, kader, ayrılık, yalnızlık, ikilem gibi muğlak kavramlar metinlerin derinliklerine sızıyor. Alt metin ve sezdirme sanatını ince bir ustalıkla gerçekleştirmiş. Sadelik hakim oyununda. Yavaşlık. Kısalık. Basitlik. Ağıt gibi, hiçlikle heplik arası, çaresizlik, sanki ölümle umut gibi yan yana. Özle kopan bağlantı ve içe bakış bir anlamda. Ancak sahnede kendini gerçekleştirebilme becerisine sahip öyle kırılgan bir metin.

Nobel ödüllü Fosse, çağdaş Norveç edebiyatının pek çok türüne kuşkusuz önemli katkılarda bulundu. Uzun yıllar tiyatro metinleri yazdı. Oyunlarında minimalist yazım tarzı kullanarak varoluşçuluk, kimlik ve insanlık durumu gibi temaları derinlemesine inceledi. 

Norveççe deyince akla iki ana lehçe gelmeli. Bokmål ve Nynorsk. Halkın yaklaşık yüzde onu tarafından kullanılan Nynorsk, dilbilgisi açısından eski batı iskandinav diline Bokmål’dan daha yakın. Fosse eserlerini ülkenin batısında, kırsalında konuşulan Nynorsk lehçesiyle kaleme aldığı için yöresel Norveç kültürünün de temsilcisi. Dünyada en çok performans sergileyen ikinci Norveçli oyun yazarı. Le Monde tarafından “Yirmi birinci yüzyılın Beckett’i” olarak adlandırılmış. Beckett’in eserleri de döneminin ötesine geçmişti. Sanatı geleneksel beklentilerden uzaktı, anlamsız görünen şeyin aslında tek anlam olduğunu gösterdi. Kendini inkârla onaylama arasında kalan paradoksları işledi. Fosse’nin dili özgün şekilde kullanışı tiyatro sahnesine aynı şekilde yenilik getirmiş. Ana dilinden başka dillere çevirisini kimi zaman zorlaştırmış elbette. Kısa cümlelerden zamanla uzunlara geçmeye karar vermiş yazar. Üç romandan oluşan hacimli bir esere de imza atmış. Tek uzun bir cümleyle koca bir kitap yazmaya girişmiş. Heidegger ve Wittgenstein’nın felsefelerinden etkilenmiş. Norveç kışlarının kasvetli karanlığındaki şiirselliği onu sanki aynı karanlığın içinden çıkarmayı başarmış gibi. Kendi ifadesiyle “kişisel dramının dramını” yazıyor, çelişkileri dile getiriyor. İki binli yıllarda Norveç’te yeni tiyatro oyunlarına ilgi orta düzeydeymiş. Drama, düzyazı ve şiirin gölgesinde kalmış. Jon Fosse bu anlamda istisna bir isim. Doksanlardan sonra İbsen’den bu yana hiçbir Norveçli oyun yazarına kısmet olamayan uluslararası beğeniyi kazanmış. 

Atmosferin ve ortamın yazarları, sanatçıları ve sanatla uğraşanları nasıl biçimlendirdiğini düşündüm. İster istemez bulundukları bağlamın etkisiyle üretiyorlar. Önemli olan o etkiyi eserlerinde nasıl işledikleri, hangi özgün dille kaleme aldıkları. İşte geleceğe kalabilen ve kendi hikâyesini şekillendirebilenleri farklılaştıran öğe de bu. 

edebiyathaber.net (10 Ekim 2023) 

Yorum yapın