Beynin cinsiyeti hayatımızı nasıl etkiliyor? | Şule Tüzül

Nisan 14, 2020

Beynin cinsiyeti hayatımızı nasıl etkiliyor? | Şule Tüzül

“Beynin cinsiyeti var mıdır?” sorusuna en basit, en anlaşılır şekilde cevap veren bir kitap Kadın Beyni Erkek Beyni. Doktorasını Fizyoloji Anabilim Dalı’nda “beyin cinsiyeti” üzerine yapmış olan Serkan Karaismailoğlu tarafından kaleme alınan kitap, kadın erkek ilişkilerinde hemen herkesin deneyimlediği birçok olay ya da soruna bilimsel açıklamalar getiriyor. Yazarın mizahi dilinin de katkısı ile eğlenceli ve keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz kitap boyunca.

Kadınlar olarak çok sık bizi çileden çıkaran durumlar: Erkekler neden bu kadar gamsız ve duyarsız? Beni hiç anlamıyor, anlamak için çaba da harcamıyor. Yaş günümü unuttu yine. Evlilik yıldönümümüzü de.

Erkekler neden kadınların dırdırından şikâyet eder? Gerçekten bu kadar dırdır ediyor muyuz? Kadınlar hiçbir şeyden memnun olmaz mı? Kadınları mutlu etmek çok mu zor?

Hemen her birini deneyimlediğiniz bir kitap dolusu örneği bu kitapta bulabilirsiniz. Bulmakla da kalmayacak hem kendinizi hem de karşınızdakini daha iyi anlamaya başlayacaksanız, çünkü tüm bu sorunların ve sorunların son derece bilimsel cevapları da bu kitapta.

Kadın ve erkek beyninin farklı oluşuna dair ilk bilimsel söylemler 1860’larda dile getirilmiş. Dile getirilmesi pek işe yaramamış çünkü uzun yıllar bu konuda elde edilen bilimsel bulgular maalesef erkek egemen bilim dünyasının erkeklerin kadınlardan üstün olduğu yönündeki tezleri için kullanılmış. Türcü de olan bilim dünyasının ileri gelenleri (tabii ki hepsi erkek) kadın beynini goril beynine daha yakın bulduklarını söylemişler örneğin. Bense insan türüne ait olmaktansa dünyanın en masum ve en iyi kalpli canlısı bir goril olmayı tercih ederdim. İlginç olansa, bugün hala beyin ile ilgili birçok çalışma ve makalede tek beyin türü anlatılıyormuş: tabii ki erkek beyni!

Kitapta yer verilen bence en önemli tespitlerden biri: sadece insanlarda değil, tüm canlılarda erkek ve kadın beyninin farklı oluşu.

Hemen belirtelim; beynimizin sahip olduğu cinsiyet, biyolojik cinsiyetimizden bağımsız. Cinsiyet hormonları, özellikle hamilelik döneminde beynin gelişimini etkileyip cinsiyete özgü bir beyin yapısının oluşmasına neden oluyorlar. Bu beyin gelişimi sırasında çeşitli hormonların birtakım etkileri olmasına rağmen asıl etki gösteren hormon testosteron. Hamilelik döneminde testosteron beynin sol yarıküresinin gelişimini geciktiriyor. Dolayısıyla doğum sırasında maruz kaldığımız testosteron beynimizin sol yerküresini ne kadar etkiledi ise beynimiz kadın ya da erkek beyni özelliklerini o kadar taşıyor, biyolojik cinsiyetimizden bağımsız olarak.

Karaismailoğlu, farklı cinsel yönelimleri kitabın içeriğinin özellikle dışında tutmuş, çünkü kitabın konusu biyolojik cinsiyetimiz değil, beynin cinsiyetinin biyolojik cinsiyeti ya da cinsel yönelimi her ne olursa olsun insan davranışlarını ve yaşamını nasıl etkilediği.

Kitaptan öğreniyoruz ki doğada seçici olan dişiler. Yani erkekler hep kadınların peşinde koşacak, kadınlar peşlerinde koşan bu erkeklerden birini (belki daha fazlasını) seçecek.

Hani kadınlara detaycı derler ya, bilimsel olarak da durum bu: detaycılık, beynin sol yarıküresinin baskınlığı ile ilgili ve tipik bir kadın beyni özelliği. Doktorumuz diyor ki “Erkekler kadınların söylediği şeyleri düşünürken kadınlar erkeklerin söylemediği şeyleri düşünür.”

Kadınların kendini daha iyi ifade ettiğini gösteren birçok çalışma varmış ama dilden dile dolaşan “Kadınlar bir günde 20.000 kelime kullanırken erkekler sadece 7.000 kelime kullanır” tezinin bir şehir efsanesi olduğunu da öğreniyoruz.

Kadın ve erkek davranışlarının toplum ve kültürle değil de (elbette etkileri olmakla birlikte) fizyolojik nedenlerle oluştuğunu, dolayısıyla beynin de bir cinsiyetinin olduğunu çocuklara bakarak gözlemleyebiliyoruz. Erkek çocuklar hiyerarşik bir dil kullanırken, kız çocuklar konuşma ve oyun davranışlarında genelde eşitlik kurmaya yönelikler. Rekabet ve üstünlüğe dayalı oyunları daha çok erkekler tercih ediyorlar. Dünyada neden savaşların bir türlü bitmediği ve savaş sektörünün dünya çapında neden bu kadar büyük olduğu konusunda bu gerçeklerin payı olsa gerek diye düşünmeden edemiyorum.

Erkeklerin yalan atmak ve saklamak konusunda nasıl bu kadar yeteneksiz olduklarını hiç anlayamazdım.  Meğerse maharet kadınlardaymış: Dişi beyin yüz okuma ve ses analizi konusunda tek kelime ile mükemmelmiş. Ayrıca kadınlar empati konusunda erkeklerden çok önde. Kadınlar aynı anda hem bir işle ilgilenip hem de çok başka şeyleri düşünebiliyorlar, erkeklerse bir şey ile ilgilenirken asla başka bir konuya ilgi gösteremiyorlar. Televizyonda maç izleyen ya da gazetesini okuyan bir erkeğe ne söyleseniz nafile, kızmayın, darılmayın, söylediklerinize ilgi göstermesi elinde olan bir şey değil.

Aslında doktorumuz özetle diyor ki; ey kadınlar, erkekler sizi anlamadığında, dinlemediğinde, özel günlerinizi hatırlamadığında üzülmeyin, anlayış gösterin. Çünkü durum tamamen fizyolojik. Ama doktorcuğum, kitap boyunca anlattıklarınıza bakarak rahatça söyleyebilirim ki hangi kadın, bilimsel bile olsa, bu durumları kabul edebilir ki!

Doktorumuz diyor ki: “Bir erkeği mutlu etmek istiyorsanız yapacağınız şey çok basit, ona açabileceği bir kavanoz verin.” Aslında kadınları mutlu etmek de çok kolay ama bunun için o kadının adet döngüsünü takip etmeniz gerekiyor, çünkü bu döngünün belirli günlerinde ne yapsanız kadınları mutlu edebilirsiniz.

Sevgili Serkan Karaismailoğlu’na kitabını severek okumuş bir okuru olarak iki eleştirim olacak. Kitabın bir yerinde “Sonuçta bir insana maymun demek neyse sıçana da fare demek odur.” şeklinde bir ifade geçiyor. Bu şekilde türcü ifadeleri dilimizden temizlemek konusunda tüm doktor ve yazarlardan hassasiyet bekliyorum. Karşılaştırmaya kalkarsak ne maymun ne başka bir canlı türü, takdir edersiniz ki insandan daha aşağı konumdadır. Hatta dünyanın şu haline bakarsak sadece insanın tüm olası olumsuz sıfatları hakkettiğini söylemek hiç de yanlış bir ifade olmayacaktır.

Diğer eleştirim de kitapta geçen hayvan deneyleri konusunda. Hayvanların tıp ya da başka bir alanda denek olarak kullanılmasının yanlışlığı neyse ki son yıllarda birçok bilim insanı tarafından dile getiriliyor. Hayvan deneylerinin kaçınılmazlığına inanan bir doktoru benim burada aksine ikna etmem elbette imkânsız. Ama hayvan deneylerinden bahsederken, en başta bu canlılara sonrasında benim gibi hayvan hakları konusunda hassas okurlara karşı saygı ve hassasiyet gösterilse ne güzel olur.

Kadın Beyni Erkek Beyni’ni okuduğumuzda hem kendimizde hem de çevremizde tanık olduğunuz birçok davranışın sebebinin beynin cinsiyeti olduğunu görmek, hayatı daha iyi anlamamız ve olduğu gibi kabul edebilmemiz konusunda oldukça etkili oluyor…

Şule Tüzül – edebiyathaber.net (14 Nisan 2020)

Yorum yapın