Balzac penceresinden Türk bayrağını mı görüyordu? | Metin Celâl

Şubat 16, 2025

Balzac penceresinden Türk bayrağını mı görüyordu? | Metin Celâl

Serin bir kış günü, Balzac’ın müze haline getirilen evini bulmak için bir ara sokaktan yürüyorum. Birden sokağın yüksek taş duvara asılı adı dikkatimi çekti; “Rue D’Ankara”. Buralarda Türkiye ile ilgili bir şeyler olmalı diye düşünürken sol koldaki büyük ve görkemli demir kapının üzerinde ayyıldızlı armayı gördüm. Burası Türk Büyükelçiliğiydi. Herhalde güvenlik nedeniyle, haritada bulunan ve üst caddeye ulaşması gereken sokak aynı duvarla kapatılmış.

Balzac’ın evi hemen yukarıda ama ulaşmak mümkün görünmüyor. Sevdiğim bir yazarın, Marcel Proust’un adı verilmiş sokaktan yürüyüp, merdivenleri tırmanıp Balzac’ın evinin olduğu Rue Raynouard’a ulaşıyorum. Tahmin ettiğim gibi Balzac’ın müze evi Türk Büyükelçiliğini hemen üstünde.

Balzac’ın evi küçük bir bina. Yüksek bir yamaçta olduğu için girişin bulunduğu sokağa göre aşağıda kalıyor. İki kat yüksekliğinde merdiven inerek bahçeye ulaşılıyor. Gizli, saklı bir yapı. Honoré de Balzac alacaklılarından kaçmak için 1840’tan 1847’ye kadar bu evde “Mösyö Breugnol” takma adıyla yaşamış. Ev, Rue Raynouard ve Rue Berton olmak üzere iki farklı sokakta iki girişe sahip olma avantajına sahipmiş. Yani alacaklılar bir kapıyı çalınca borçlu Balzac’ın diğer kapıdan kaçması mümkün.

Balzac’ın yaşadığı dönemde evin bulunduğu Passy, Paris’in dışında bir köymüş. Üzüm bağları varmış ve çoğunlukla şarap üreticileri yaşarmış. Zamanla görkemli konaklarla dolmuş. 1 Ocak 1860’ta Paris şehrine bağlanmış. Kentleşmenin de bu yıllarda başladığı anlaşılıyor. Öncesinde Paris dışında bir köy, günümüzde ise evin bahçesinden baktığınızda Eyfel’i görebiliyorsunuz.

Küçük, mütevazı bir ev. Aslında bir konağın müştemilatıymış. Bir yemek odası, bir oturma odası, bir çalışma odası ve bir yatak odasından oluşuyor.  Önemi Paris’te birçok yerde ikamet etmiş olan Balzac’ın günümüze kadar ulaşan tek evi olması. Ev, 16 Mayıs 1908’de müzeye dönüştürülmüş. Evin müze olarak kabul edilmesi içinse uzun yıllar mücadele edilmesi gerekmiş. 1949’da Paris Şehri müze olarak kabul etmiş ve sahiplenmiş.

23 Temmuz 2019’da müze kalıcı sergi de geliştirilerek yeniden açılmış. Müzenin girişi olarak kullanılan küçük bir bina eklenmiş. Altında da küçük bir kafe var ve müze bahçesi halkın kullanımına açık, banklarda kitap okuyanlar görülüyor. Diğer köşedeki ev ise oldukça küçük.

Aslında Balzac’tan geriye pek bir şey kalmamış ama yazarı anımsatacak belge ve bilgilerle donatılarak edebiyatseverler için çekim merkezi haline getirilmiş. Balzac’la ilgili sergiler de düzenleniyor. Ben ziyaret ettiğimde Balzac’ın 1829-1850 yılları arasında yazdığı 90 eserden oluşan, “La Comédie Humaine”  İnsanlık Komedyası için o dönem çizilmiş gravürlerden “Uyumsuz Evlilik” adlı bir sergi vardı.

Küçük, loş bir odada Balzac’ın çalışma masasını görmek ise etkileyici. Balzac bu evde sürekli yazma fırsatı bulduğu verimli bir dönem geçirmiş. İnsanlık Komedyası’nı oluşturan birçok romanı burada kaleme almış. Romanlarının dizgilerini düzeltip yayına hazırlama çalışmalarını da bu evde yapmış. Bu belgeler müze arşivinde bulunuyor. Müzede ayrıca sürekli kahve içmesiyle ünlü Balzac’ın cezvesi ve ünlü turkuaz bastonu da sergileniyor.

Odalardan birinde duvarları kaplayan camekanlarda İnsanlık Komedisinin romanlarında, yer alan karakterlerin kitaplardaki çizimlerinin klişeleri yer alıyor. Bir odada da Balzac’ın büstleri yer alıyor. Bunların arasında Rodin’in yaptığı ve Balzac’ın çok şişman gösterdiği için övüyor mu yeriyor mu diye tartışılan heykelinin küçük bir kopyası da yer alıyor. Ayrıca Balzac’ın sahip olduğu tablolar da sergileniyor.    

Müze koleksiyonunda Balzac’ın kendi el yazısıyla yazılmış bazı eserler (el yazmaları, yazışmalar, notlar ve düzeltilmiş provalar) ve Colette, Bourdelle, Gautier, Dumas gibi yazarlardan mektuplar ve el yazmaları da dahil olmak üzere geniş bir el yazması koleksiyonu, La Comédie humaine için çizimler ve 19. yüzyılın ilk yarısındaki yaşam üzerine çalışmalardan oluşan 4.500 gravür ve 225 çizim, 300 eski fotoğraf, Balzac’ın kitaplarının ilk baskıları, resimli baskılar, yayıncılık da yapan Balzac tarafından yayınlanan kitaplar bulunuyormuş. Ama bunların çoğunu sürekli sergide görmek mümkün değil. Müzeye bağlı olarak kurulan kütüphanede bu eserleri incelemenin mümkün olduğu söyleniyor.

Balzac’ın evi ayrıca Balzac’ın yazar arkadaşı Théophile Gautier’in arşivleri, el yazmaları ve eserlerinden oluşan bir koleksiyona sahip.

Evin bahçesinden Paris manzarasına bakarken hemen aşağıda Türkiye Büyükelçiliğini ve dalgalanan bayrağımızı görünce Balzac’la büyük elçiliğimiz komşu muydu, diye düşünmemek elde değil. 

Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa’nın ilişkileri 1483’te başlamış. Fransa İstanbul’da 1536 yılında Büyükelçilik açmış. Fransa’da sürekli Büyükelçiliğimiz ise 1797 yılında açılmış. Elçilik binası Hôtel de Monaco’muş. Yani başka bir bina. Balzac’ın evine komşu olunması ise daha geç bir tarihte Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği olarak 1946 yılında olmuş.

Paris büyükelçiliğimizin internet sitesinde yer alan bilgilere göre “Hôtel de Lamballe” adlı binanın tarihçesi 15. yüzyıla uzanıyor. 1783’te Kraliçe Marie-Antoinette’in eski nedimelerinden Prenses Lamballe’e satılmış ve o günden bugüne Hôtel de Lamballe olarak anılıyormuş. 1825’te akıl hastalıkları kliniği olarak kullanılmak üzere Doktor Sylvestre Esprit Blanche’a kiralanmış. Klinikte Gérard de Nerval, Charles Gounod ve Guy de Maupassant gibi dönemin ünlü sanatçıları uzun süre tedavi görmüş, Maupassant burada ölmüş. Yani Balzac burada yaşarken bina akıl hastalıkları kliniğiymiş. (T.C. Dışişleri Bakanlığı – Paris Büyükelçiliği – Büyükelçilik Tarihi ve Önceki Büyükelçilerimiz).   

Yorum yapın