Aydınlanma değerleri | Feridun Andaç

Ağustos 31, 2021

Aydınlanma değerleri | Feridun Andaç

Fransız Devrimi’nin açtığı ufuk, insanlığa kazandırdıkları bir çağı değiştirmenin ötesinde, varlığını günbegün  toplumsal yaşamda sürdürme ivmesidir de aynı zamanda.

Bunu “aydınlanma” olarak tanımlarsak, toplumsal hak ve özgürlüklerin geliştiği iklimi de daha iyi anlarız. 

Politika, devrimin varoluşunda biçimleyici öğeydi elbette. Burjuvazinin iktidarı devrimin yasalarını da işler kılmıştır bu süreçte. Halk duyarlığı ise, yaşanan ivmenin dalgası olarak, bir ayrışma kavşağını yaratmıştır denilebilir. Ki, iktidar mücadelesi de, sınıfların saflaşmasıyla bundan sonra hızlanmıştır.

1789 Devrimi’nin anlamı biraz da budur.

Karl Marx’ın Almanya ve İngiltere’de öngördüğü devrim bir türlü gerçekleşemiyordu! 1848 Komünü ertesinde gelişen olayların sürüklenişiyle ortaya çıkan kitlesel dönüşüm, Fransa’da İkinci Cumhuriyet’in yolunu açar, 1871’deki kısa süren sosyalist iktidar ne yazık ki beklenen “devrim” dalgasını getiremez….

Gene de, Fransız aydınlanması etkisini sürdüreduruyor. 1917 Ekim Devrimi’ni ateşleyen ruh, bu dönüşümün ışığıyla 20. yüzyıla damgasını vuruyor.

“Kemalist Devrim” olarak nitelendirebileceğimiz Ekim 1920, bunun ardılı 1923’te  ilan edilen Cumhuriyet, Türkiye’nin bu aydınlanma dalgasından payını alma eylemidir.

 “Eylem” diyorum, devrimci ruhun varoluşunda eylem adamları hep olagelmiştir. Onların öncülükleri tarihi dönüştürür, hatta yapar.

Danton’suz, Robespierre’siz, Saint Just’süz Fransız devrimini okuyup anlayamayacağımız gibi; Lenin’siz  Ekim devrimi, Mustafa Kemal’siz “Kemalist Devrim” çok da anlaşılamaz.

Türkiye’yi geri kalmışlıktan kurtaran, en azından bunun önünü açan bir adımdır “Kemalist Devrim”. Başlayan…süren…

Aydınlanmanın değerleriyle inşa edilmeye başlayan kesintisiz sürecin sekteye uğratılması Türkiye’nin bugün yaşadığı temel sorunların nedenlerini oluşturmaktadır.

Cumhuriyet’in inşa süreci Türkiye toplumunun kurtuluş/kuruluş felsefesini de ortaya çıkarmıştır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş bu temel düşüncenin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

                                                  ***

Bugün yaratılan çatışma kültürünün özünde aydınlanma ile karşıtı düşüncelerin mücadelesi yatmaktadır.

Bir yanda aydınlanma değerleri, toplumu çağdaşlaştırma çabası; öte yanda da din odaklı bir devlet yapılandırmasını öngören, laiklik karşıtı örgütlenmelerin egemenliğini yaygınlaştırma.

Bu iki temel olguyu görmezden gelemeyiz. Ayrıca bunu Doğu-Batı açmazı, ilericilik-gericilik kavgası biçimine de indirgeyemeyiz.

Bugün ABD güdümünde egemen kılınan küresel kuşatma, “yeşil kuşak” olarak adlandırılan proje, Doğu Bloku’nun yıkılması sonrasında ortaya çıkarılan dalganın av sahasındaki Türkiye’nin yeniden biçimlendirilmesini içermektedir.

Doğrusu, şu günlerde, Türkiye’nin sıcak gündemine bakarak Alpaslan Işıklı’nın “Said Nursi Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları” (*) kitabını okurken; o küresel kuşatmanın ne anlamlar içerdiğini, Türkiye’nin nasıl/niçin yeniden biçimlenmek istendiğini daha iyi anlayabiliyordunuz.

 Türbanı inanç özgürlüğü adına savunur görünerek, çatışma ortamı yaratma; ardından gelen siyasal dayatmalar, demokrasi havarisi kesilerek taşeron zihniyetiyle Türkiye’nin inanç/duygu/ahlak dokusunu bozma girişimleri…”Biz”, “öteki” ayrımını belirgince ortaya koyan  “açılım” savsatası giderek güdümlü  ve bağımlı  siyasal duruşların komplo teorileriyle ortalığı bulandırma çabaları…Politik yozlaşmanın geldiği nokta…

Tümüyle bunlar Türkiye’nin aydınlanma kazanımlarını ortadan kaldırmaya dönük eylemlerdir.

Siyasal geleneği oluşamayan bir parlamentonun “tek ses”e mahkum olması, muhalif duruşu bile kaldıramayan siyasal iktidarın demokrasi kültüründen uzak hali…

Türkiye’yi yol ayrımına getirebilecek siyasi manevraların “takiye” zihniyetiyle egemen kılınması, toplumu sıkıştırarak germesi tepkisiz kitleler yaratmak için doku aşısı olmuştur neredeyse…

İşte bu  aşamada da, var olan muhalefetin sesini yükseltebileceği bir olay gündeme gelmiştir. Gelinen noktadaki tıkanmanın, çözümsüzlüğün, arayışın bir süre sonra Türkiye’nin geleceğinin işaret fişeği olabilecek bu muhalif rüzgâra yönünü dönebileceği ihtimalini hiç de yabana atmamak gerekir sevgili okurum.

Türkiye’nin geleceğinden, aydınlanma değerlerinden yanaysanız eğer; bu değişimin ne anlama gelebileceğini doğru okumanız gerekir.

Modern Türkiye’nin kuruluşun harcını oluşturan milli kurtuluş savaşını Lozan Antlaşması perçinlemiştir. Osmanlı’nın Batı ile bağlarının da tasfiyesidir bu aynı zamanda. Bağımsızlığa giden yolun ilk adımı.

Bugün ise ülkeyi bağımlı kılmak isteyen zihniyetin nelerden umar beklediğini hatırlamak için yakın tarihi okuma bilincine yüzümüzü dönmeliyiz…

Işıklı’nın kitabının hemen yanıbaşına Taner Timur’un “Türk Devrimi ve Sonrası” ile Doğan Avcıoğlu’nun dört ciltlik “Milli Kurtuluş Tarihi”ni koyarak okumalıyız derim.    

Yurtseverlik bilinci aydınlanma düşüncesinin getirdikleriyle bilenir, anlamlanır, değer kazanır.

____

(*) Said Nursi Fetullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları,  Alpaslan Işıklı, 2010, Kaynak Yay., 110 s. 

Feridun Andaç – edebiyathaber.net (31 Ağustos 2021)

Yorum yapın