“Ay Batarken”, askeri bir işgalin hikâyesini iki farklı yönden anlatıyor

Temmuz 22, 2016

“Ay Batarken”, askeri bir işgalin hikâyesini iki farklı yönden anlatıyor

ay-batarkenJohn Steinbeck‘in “Ay Batarken” adlı romanı, Aslı Biçen çevirisiyle Sel Yayıncılık tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Geçimini madencilikle sağlayan ve uzun yıllardır savaş görmemiş huzurlu bir kasaba, askeri bir birlik tarafından apansız işgal edilir. Savaş nedir bilmeyen kasabalının beklenmedik şekilde karşı karşıya kaldığı bu olay, dışarıdan gelen düşmanın yanı sıra içlerinden çıkan hainlerin de keşfi anlamına gelmiştir. Sakin, sıradan ama bağımsızlığına da düşkün bu insanların zamanla hararetlenen sessiz mücadelesi, bardağı taşıran son damlayla, gözüpek bir meydan okumaya, öfkeli bir direnişe dönüşür.

John Steinbeck’in en önemli eserlerinden biri sayılan ve Nazi Almanyası’nın çizmesi altında ezilen Avrupa’nın pek çok ülkesinde illegal olarak basılıp milyonlara ulaşan Ay Batarken, askeri bir işgalin hikâyesini iki farklı yönden anlatıyor. Zor ve baskı karşısında insanların özgürlük talebinin ve yaratıcılığının önünde sonunda galip geleceğini ustalıklı ve kıvrak diliyle anlatan Steinbeck, bu eseriyle direnişçilere hem umut vermiş hem de ilham kaynağı olmuştur. Zorbalığın olduğu yerde direnişin ve özgürlük mücadelesinin en doğal hak haline gelişi Ay Batarken’de evrensel bir kurala, günümüze de ışık tutan bir gerçekliğe dönüşüyor.

JOHN STEINBECK, babası Prusya, annesi ise İrlanda göçmeni ırgat bir ailenin çocuğu olarak, 1902 yılında Kaliforniya’nın Salinas kentinde doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca okul dışındaki zamanını Salinas Vadisi’ndeki çiftliklerde çalışarak geçirdi. Eserlerinin çoğunda da mekân olarak burayı seçti. Erken yaşlarda yazar olmaya karar veren Steinbeck, 1919’da girdiği Stanford Üniversitesi’nde yalnızca yazarlığına katkısı olacağını düşündüğü derslere katıldı. Öğrenimini sürdürdüğü altı yıl boyunca tezgâhtarlık, ırgatlık, marangozluk, laborantlık, boyacılık, kapıcılık gibi pek çok işte çalıştı. Steinbeck’in ilk romanlarından başlayarak emekçilerin yaşam koşullarını ve ilişkilerini başarıyla yansıtabilmesinde bu yaşam deneyimi etkili oldu. Üniversiteyi bıraktıktan sonra New York’a giderek gazetecilik yapmayı denedi ancak yazılarının büyük kısmını yayınlatmayı başaramayarak Kaliforniya’ya döndü. İlk romanı Altın Kupa (1929) fazla ilgi görmedi. Yazarlık yeteneği 1935 yılında Yukarı Mahalle’nin yayınlanmasının ardından dikkat çekti. Bu eserini her biri birer klasik sayılan Bitmeyen Kavga (1936), Fareler ve İnsanlar (1937) ve Pulitzer Ödülü kazanan Gazap Üzümleri (1939) takip etti. Kitaplarında işçi sınıfının gündelik ilişkilerini, yaşam koşullarını ve mücadelelerini, döneminin ve çağımızın en temel toplumsal meselelerini tüm insani ayrıntılarıyla resmetti.

Sardalye Sokağı, Cennetin Doğusu, Al Midilli ve daha pek çok başyapıt veren yazar 1962 yılında edebiyata katkılarından dolayı Nobel Edebiyat Ödülü ile onurlandırıldı. Eserleri edebi değerleri kadar güncellikleriyle de övgü alan ve birçoğu sinemaya da uyarlanan Steinbeck, 1968 yılında öldü. Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar (çev. Ayşe Ece, 2012), İnci (çev. Tomris Uyar, 2012) ve Tatlı Perşembe (çev. Dost Körpe, 2013) ve Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında (çev. Aslı Biçen, 2014), Kaygılarımızın Kışı (çev. Berrak Göçer) adlı romanları ve Uzun Vadi isimli öykü kitabı Sel Yayıncılık tarafından yayımlanmıştır.  The Moon is Down, Burning Bright ve diğer eserleri ise Sel Yayıncılık yayın programındadır.

edebiyathaber.net (22 Temmuz 2016)

Yorum yapın