“Artık Huzur Yok”: Chinua Achebe | Sedat Sezgin

Ocak 6, 2021

“Artık Huzur Yok”: Chinua Achebe | Sedat Sezgin

İdealist biriyseniz, sadece ülkenin iktidarı ya da muhalefeti değil, bunları var eden toplumun çoğunluğu hatta neredeyse tamamı yozlaşmışsa gerçekte yapabileceğiniz bir şey var mı? Bu iktidarı bir gün değiştirebilme şansınız olsa bile bu toplumu değiştirebileceğinize inanıyor musunuz? Ya da tam tersi, bu yozlaşmış toplumu değiştirmek mümkün olsa bile yine de iktidarı değiştirmek öyle kolay olabilecek mi? Ya da idealist biri değilsiniz diyelim, sadece sıradan bir yaşam sürdürmek istiyorsunuz ve bu sıradan yaşama bile sahip olabilmek için birilerinden yardım almak zorunda kaldınız (örneğin eğitiminiz için burs gibi), bundan böyle hayalini kurduğunuz bu sıradan yaşamınıza sahip olabilecek misiniz? Bu birileri sizden fedakârlık beklemeyecek mi, hele bu yozlaşmış toplumda? Ve belki de en önemlisi, ilk defa havasını soluduğunuz bu dünya hâlâ birçok ilkel geleneği sürdürüyorsa? Kabile, atalar ya da aile denilen bu kurumdan bireysel özgürlüklerinizin birçoğu ya da tamamı kısıtlanıyorsa? Chinua Achebe’nin “Artık Huzur Yok” yapıtını okumuş olanlar ne demek istediğimi az çok anlamıştır.

“Bir ağacın altında uzanmak ne tatlıdır,

Akşam vakti, şen kuşların ve narin kelebeklerin coşkusunu paylaşarak,

Ne tatlıdır dünyevi bedenimizi balçığında bırakıp

Göğün müziğine yükselmek

Sonra rüzgarla usulca yere inmek

Batan güneşin yumuşak ışıltısıyla.”

Ülkesinden uzakta olan Obi Okonkwo’nun hissettiği duyguları çoğu insanın hissedebileceği türdendir.Kişi bildiği, yıllarca havasını soluduğu yeri uzaktayken özler, onun için şiirler de yazar. Nitekim Obi’nin yaptığı da budur, Ülkesi olan Nijerya’dan binlerce kilometre uzaktaki İngiltere’de, Londra’da. Ancak insan yine de ülkesini, birlikte aynı havayı soluduğu insanları tanımayabilir, en azından yeteri kadar… Obi üniversite eğitimini tamamlayabilmek için köylülerinin ya da kabilesinin kurmuş olduğu derneğin bursundan faydalanır. Londra’daki eğitimi bitmiş, evin yolu gözükmüştür. Avrupa’da eğitim, ülkesinde yüksek memurluk ve prestij demektir. Tabii bu doğrultuda beklenti de yükselir. Akrabalara, tanıdıklara hiçbir yardımı esirgememek ve benzerleri…

Obi memuriyetinin daha ilk aylarında ülkesini ve insanlarını yeteri kadar tanımadığı hisseder ya da belki de aldığı bu eğitimi ve gördüğü başka yaşam şekilleri onu başka birine dönüştürmüştür ve geriye dönmek de öyle kolay olmayacaktır artık. Burada yazar ne insanlarını ne de kültürünü küçümser. Ayrıca sömüren ülkenin kendisine de hayran değildir, bunu da belirtmeliyim.

“Halkımız ne der, eğer tepedeki adama hürmet gösterirsen tepede olma sırası sana geldiğinde diğerleri de sana hürmet gösterir.”

Size bilmem ama bu söz bana da hiç yabancı gelmedi. Fakat bizim dildeki karşılığı şu olmalıdır: Halkımız ne der, eğer tepedeki adama bolca yalakalık yaparsan işlerin rast gider, hatta koltuğun daha da yükselir ve tepede olma sırası bir gün sana geldiğinde diğerleri de sana bolca yalakalık yapacaktır. 

Devam ediyorum. Obi’nin ülkesinde yolsuzluğa bulaşmamış bir tek bürokrat kalmadığı gibi rüşvet en sıradan yurttaş için bile normalleşmiştir (hey gidi benzerlikler hey). Hatta fırsat bulduğunda bu olanaktan faydalanmayan kişinin itibarı sarsılma tehlikesiyle karşı karşıya bile kalabilir. Obi bürokrasideki bu yozlaşma ve atalarının dayattığı yaşam biçiminin baskısı altında bocalayıp durur. Kurmak istediği aile yaşamı ve sıradan bir memur olarak görevini sürdürme hayali de bahsi geçen bu engellere takılıp kalır. Kız arkadaşını kaybettiği gibi, memuriyetinden de olur.

“Sence intihar trajediyi mahvediyor yani.”

“Evet. Gerçek trajedi asla çözüme ulaşmaz. Ümitsizce, sonsuza dek sürer. Klasik trajedi çok basittir. Kahraman ölür, bizlerse duygulanmaya zorlanırız. Oysa gerçek trajedi kıyıda köşede, salaş bir mekânda gerçekleşir… Dünyanın geri kalanının bundan haberi bile yoktur.”

Yapıttaki iki karakter arasında geçen bu diyalog bizi bir noktaya ulaştırır: Romanın son sayfasına gelindiğinde bile Obi intihar etmiş değildir, yine de bundan sonra edemeyeceği anlamı çıkmaz. Yani sonuç olarak baştan sona kadar yozlaşmış bir halkı ve bu halkın ülkenin başına getirmiş olduğu bu yozlaşmış bürokratları değiştirmek öyle kolay değildir, kimse ve kimseler için basit değildir. İdealist Obi yaşamak istediği hayatın hayalini kurarken güzeldi, ülkesi ve memleketi için şiirler yazmakta öyle, ancak gerçek burada maalesef acıtıcıdır. Sadece onun için değil bu akıntıda savrulan insanların her biri için gerçek trajedi devam edecektir, galiba bizim için de öyle.

Kaynak: Chinua Achebe, Artık Huzur Yok, Çev: Nazan Arıbaş Erbil, İthaki Yayınları

Sedat Sezgin – edebiyathaber.net (6 Ocak 2021)

Yorum yapın