Adana Kitap Fuarı’nda yayınlama özgürlüğü tartışıldı

Ocak 19, 2014

Adana Kitap Fuarı’nda yayınlama özgürlüğü tartışıldı

DSC_0336Adana 8. Kitap Fuarı kapsamında Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından düzenlenen ve AB ve Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu Programı kapsamında düzenlenen “Yayınlanma özgürlüğü yolunda” isimli panele Yazar Oya Baydar, Evrensel Basım Yayının sahibi Songül Özkan ve Yazar İsmail Saymaz konuşmacı olarak katıldı.

Türkiye Yayıncılar Birliği sekreteri Kenan Kocatürk’ün moderatörlüğünde gerçekleşen panelde ilk sözü Oya Baydar aldı.

Sansür oto sansür olarak sürüyor

Yayın hayatı üzerindeki baskının sansür ve oto sansür olarak kendini gösterdiğini ifade eden Baydar, “Son bir haftada Charlie Hebdo’ya düzenlenen saldırı ve Charlie Hebdo dergisinin bir kısmını yayınladığı için hedefe konan Cumhuriyet Gazetesi’nin yaşadıkları ifade özgürlüğünün durumunu ortaya koyuyor” diye konuştu. Hebdo’nun kendi mizah anlayışına hitap etmediğini belirten Baydar, ifade özgürlüğü açısından Charlie Hebdo’nun yanında olduğunu dile getirdi. “Oto sansür içimize işledi” diyen Baydar, iktidarların baskılarının sinsi bir şekilde yayın dünyasının üzerinde karabulut gibi dolaştığının altını çizdi. Türkiye’de her iktidar döneminde yayın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan uygulamaların olduğunu söyleyen Baydar, ideolojilerin devlete hakim olduğu yapılarda ifade özgürlüğü üzerinde baskınında olduğunu belirtti.

Geçmişten bugüne sansür sürüyor

Daha sonra söz alan Evrensel Basım Yayın sahibi Songül Özkan ise 1933 yılında Kazım Karabekir’in İstiklal Savaşımız adlı kitabının yayınlanmadan yasaklandığını ve kitabın 34 yıl sonra okuyucu ile buluştuğunu aktaran alıntısı ile başladığı konuşmasında Türkiye’de yayınlanma özgürlüğü üzerindeki baskının geçmişi hakkında bilgi verdi. 80 darbesinde de benzer baskıların yaşandığını dile getiren Özkan, yazarların yayıncıların DGM’lerde yargılandığına dikkat çekti. 88 yılında kurulan Evrensel Yayınevinin bu tür baskılara yıllarca maruz kaldığını, kitaplarının yasaklanarak, dergi sorumluları ve yazarlara cezalar verildiğine dikkat çeken Özkan, “2011 yılında Ahmet Şık’ın hazırladığı kitabı yayınlanmadan yasaklandı. Yayınevi basıldı, bilgisayarlara el konuldu. Ahmet Şık bu yüzden cezaevine gönderildi. Baskı biçim değiştirerek devam ediyor’ dedi.

Yayınevleri birlikte hareket etmeli

2011 yılında Aram Yayınlarının bazı kitaplarına davalar açıldığını hatırlatan Özkan, son olarak yazar Aziz Tunç’un Beni sen öldür kitabının arka kapak yazısını yazan gazeteci Nedim Şener’in ifade vermek zorunda kaldığının altını çizdi. “Okullarda okutulan, ödev olarak verilen eserlerin bazı bölümlerinin yasaklanması sansürlenmesi ise baskının başka bir çeşidi” diyen Özkan, tüm bu baskılara karşı yayınevlerinin birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Demokrasi vaadi yeterli değil

Son olarak söz alan Gazeteci İsmail Saymaz, ‘Türkiye geçmişten beri böyleydi’ demenin ve ‘Komünist ülkelerde de benzer baskılar oldu’ demenin son 10 yılda Türkiye’de yaşananları açıklamayacağını dile getirdi. AKP-Gülen ittifakının askeri vesayeti kaldırma söylemi ile ortaya çıktığını söyleyen Saymaz, hem sosyal hem de kamusal alanda tasfiyenin başlatıldığını belirtti. 2011 yılında Mersin’de duvara ‘Uyuşturucuya hayır’ yazan gençlerin komünizme hizmet ettikleri için ceza aldıklarını dile getiren Saymaz, son 10 yılda insanların demokrasi vaadi ile kandırıldığına dikkat çekti.

Kitapla darbe olmaz

Bu söyleme inanan insanların çok fazla olduğunu ifade eden Saymaz, insanların kitapla darbe yapılacağına inandığını dile getirdi. Cemaati eleştirenlerin terörist ilan edildiğini aktaran Saymaz, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın bu yüzden cezaevine gönderildiğini söyledi. Türkiye’de son dönemde yaşananların 12 Eylül zihniyetinin bile aklına gelmeyecek işler yaptığını belirten Saymaz şunları söyledi; “Adana’da bir davada savcı zafer işareti yapan bir gence ceza istemiş buna gerekçe olarak da ‘sözde zafer işareti yaptığı için’ sözlerini kullanmıştır. Dünyada evrensel olarak zafer işareti olarak kabul edilen işaret savcı için sözde olmuştur. Bu kafa kendisi dışında herkesi terörist ilan etti”

Gazetecilerin ve Gazeteciliğin üzerindeki baskı sonrasında polis fezlekelerinin ve polislerin hazırladığı haberlerin el değmeden gazetelerde yayınlandığını vurgulayan Saymaz, “Yarın köşesini okuduğunuz yazarı, haberi okuduğunuz muhabiri yerinde bulamayabilirsiniz. Bunu da size demokrasi diye yutturabilirler” dedi.

edebiyathaber.net (19 Ocak 2015)

Yorum yapın