1964- 1992 yılları arasında yazılan toplam 288 mektup ve eklerini içeren ‘Brandt-Grass Mektuplaşması’[1] adlı kitap, anılan yazar ve politikacının 1961’de başlattıkları gerilimli işbirliğinin ürünüdür. İşbirliği gerilimlidir; çünkü sanat, özgürlükle olanaklıdır. Politika ise, güç ve erki ele geçirmeyi amaçlar. Bu nedenle, sanat ve politika sürekli karşıtlaşır. Mektuplar, bu gerilimin ve verimli işbirliğinin de belgeleridir.
O dönemde Berlin Eyalet Başbakanı olan Brandt mektubunda (Mart 1964) ‘genel ve kültür politikasına ilişkin sorunları, seçkin bir çevrenin katılımıyla derinlemesine görüşmek’ isteğini dile getirir. Yine aynı ay içinde yazdığı bunu izleyen mektubunda, Grass’a sanatsal katkıları için gerekli ‘telif ücretinin’, Berlin eyalet yönetimince ödeneceğini, ilk ürün için belirlenen miktarı uygun bulup bulmadığını bildirmesini rica eder. Brandt ayrıca Grass’tan, birlikte çalışma yöntemini ve yapıtlarının kullanımı ve katkılarının karşılığı olan telif hakkının ödeme biçimini de belirlemesini ister. Brandt, sanat politikasını, sanatçıların katılımıyla ve sanatçının emeğinin karşılığının ödenmesinde titizlik gösterir. Bu iki duyarlı insan, dış etmelerin, birlikte çalışmalarını ve ilişkilerini zorlaştırmasına izin vermez.
Brandt bir başka mektubunda (23 Mart 1965), Grass’a Münih’te yaptığı ‘Anayurt ve Avrupa’ konulu konuşmanın metinini eleştirel değerlendirmesini ister. Çünkü ‘anayurt’ Hitler döneminde siyasal amaçlar için kötüye kullanılan ve gerçek içeriğinden uzaklaştırılan bir kavramdır. Bu nedenle, gerçek yurtseverler bu kavramı, ırkçılık için kullanılan politik bir araç olmaktan çıkarmak ister. Brandt’ın titizliği buradan kaynaklanır. Avrupa, başta Thomas Mann olmak üzere, evrensel insanlık değerlerini önemseyen Grass ve Böll gibi yazarlarca öne çıkarılır. Bu yazarlar, Avrupa’nın Almanlaşmasını değil, Almanların Avrupalılaşmasını önemser.
Grass’ın (mektup, 3 Nisan 1965) izlenimleri ve eleştirel gözlemleri uyarınca, Brandt ‘doğaçlama’ konuştuğunda çok daha fazla etkileyicidir. Brandt’ın seçim konuşmalarını, 4-5 uzmandan oluşan bir ekibin hazırlamasının verimi artırabileceğini vurgulayan yazar, seçim kampanyasında ‘dilin ne denli çabuk aşındığını’ ve ‘değerini yitiren söz malzemesinin gerçeği’ etkisizleştirdiğini, ‘devlet adamı’ edasıyla yapılan konuşmaların halkta pek yankı bulmadığını belirtir. Brandt, ‘konuşma metinlerinin hazırlanmasına’ katkıda bulunacak bir ekibin oluşturulması önerisini yararlı bulur. Seçimlerde başarıyı artırmak için, yazarlar, ‘Alman Yazarların Seçim Desteği’ girişimini kurar. Bu eleştirel girişim, özgürlük, çoğulculuk, tolerans ve sosyal adalet kavramlarının yaygınlaşmasına kalıcı katkı yapar.
Susmak Hızla Suça Dönüşebilir
Brandt 21 Eylül 1965 tarihli yanıt mektubunda, Grass’ın katkılarını, seçim desteği verecek yazarların girişimini önemli bulduğunu, bir ‘sanat kurulu’ kurulmasını, parti yönetiminin düşünmesi gerektiğini vurgular. Brandt’a göre, partinin kültür politikalarını belirleyecek ‘sanat kurulu’, ‘partisiz’ sanatçılardan oluşmalıdır. Çünkü partiye bağlı olmamak, eleştiri özgürlüğü için önemlidir. Grass’ın sürekli gündeme getirmesine ve Brandt’ın bu olumlu yaklaşımına karşın, söz konusu ‘sanat kurulu’ hiçbir zaman kurulamaz.
2 Ekim 1966’da Grass’ın öncülüğünde aydın ve yazarlar, Brandt’a yazdıkları ortak bir mektupta, 2 Ekim’de Papa VI. Paul’un bütün devlet adamlarına yönelttiği ‘Artık barış olmalı!’ açıklamasını, ‘Vietnam’da savaşa son verilmelidir’ çağrısına dönüştürmenin gerekliliğini vurgular. Yazarlar adına Grass, Nazi dönemini ‘tarihsel suçunu ve sürüp giden sonuçlarını’ yakından bilen Brandt’ın, ‘hukuka inanan bütün dünya yurttaşlarını, politika ile ahlak arasında giderek büyüyen uçurumu görme ve bunu aşma’ konusunda uyarmasını diler. Ayrıca, mektupta ‘Gerçekten barış isteyenler bir araya gelmeli, görüşmelerle yeni bir düzenleme yapılmalıdır’ görüşüne yer verilir. Yazarlar ve aydınların ortak istemi, Hitler faşizminin düşünsel tortularından arınmaya ve özgürlük ve demokrasinin önkoşulu olan ‘barışı’ egemen kılmaya yönelik etkin çalışmalar yapılmasıdır. Brandt, Almanya’da ‘artan huzursuzluk ve Vietnam Savaşı’na ilişkin yaygınlaşan tartışma nedeniyle, barışı öne çıkaran bir tavır takınmalıdır. Yazarların deyişiyle, ‘Biz suskunluğa sığınamayız; çünkü tarihsel deneyimlerimiz, susmanın ne denli hızla suça dönüşebileceğini’ kanıtlamaktadır.
Vietnam Savaşı’na Karşı Kesin Tavır Alınmalıdır
1960’in ikinci yarısında bütün Avrupa’da, dolayısıyla Almanya’da da ’68 Devinimi’ olarak adlandırılan devrimci gençlik ve sendika eylemleri giderek yaygınlaşır. Grass, Willy Brand’a (mektup, 3 Ekim 1966) şunları yazar: ‘Gençlik salt Berlin’de değil bütün Almanya’da, hatta bütün Batı dünyasında protesto eylemlerine’ yönelmiştir. Yazar ayrıca Brandt’tan ‘barış çağrısını’ desteklemesini, ‘sınırlı parti politikasını aşarak, alttan alta yürütülen ve her an denetimden çıkabilecek Vietnam tartışmasını, politik bir eyleme’ dönüştürmesini ister.
Grass ile Brandt arasında ilk gerilim ve görüş ayrılığı, Sosyal Demokratlarla Hıristiyan Demokratların kurduğu ‘büyük koalisyon’ konusunda belirginleşir. Bu yazar, (mektup, 26. 11. 1966) Brandt’ı büyük koalisyonun ‘yanlış uyumunun baş sorumlusu ve tanığı’ olmaması için uyarır. Böyle bir koalisyonun kendisini ve arkadaşlarını ‘sol bir köşeye sıkışmaya zorlayacağını’ ve tek-tipleşme nedeniyle, SPD’yi ‘bir seçenek olarak’ savunamayacaklarını, düş-kırıklığı yaşanacağını belirtir. Grass, sosyal demokrasiye ve Brandt’a yönelik ‘eleştirel sempatisi’ nedeniyle, bu düşünceleri ‘açıkça söylemeyi’ görev saydığını ve bu mektubunun partinin grup toplantısında ‘okumasını’ ve böylece kamuoyuyla paylaşılmasını diler.
Bu eleştiri ve kaygıları kabul etmekle birlikte, büyük koalisyonu tek seçenek olarak gören Brandt (mektup, 28. 10. 1966), Grass’a “ülkemizde çok sayıda insan dile getirdiğiniz endişeler ve kaygıları paylaşmaktadır’; ancak iç ve dış görevler bir başka yol bırakmamaktadır” şeklinde yanıt verir. Ayrıca SPD, bütün gücüyle, söz konusu kaygıların gerçekleşmemesi için çalışacaktır. ‘Hatalar ve ihmallerin üstü örtülemeyecek, tek-tipleştirme’ olmayacaktır.
Yanıt mektubunda “SPD’nin vicdanı, partinin dışında bir yerde etkinleşemez” diyen Brandt’a göre, bu ‘yeni başlangıç’, Almanya’nın tarihine ‘yeni öğeler’ katacaktır. SPD, “tinsel/düşünsel Almanya’yı, diyesi, yazarları, sanatçıları, aydınları ve bilimcileri düş-kırıklığına uğratmayacaktır.” Brandt mektubunu ‘bundan sonra da sürdürmemiz gereken açıklık ve bağlılık için teşekkür ederim’ sözleriyle bitirir. Burada dikkat çeken öğeler, yanlışların üstünün örtülmeyeceği, demokratik sol ilkelerden ödün verilmeyeceği, eleştirel gençler, yazarlar ve aydınların önemseneceği, işbirliğinin, açıklık ve bağlılık ilkesine dayanması gerektiği sözüdür.
Grass: ‘Ben Uyarımı Yaptım; Siz de Uyarıyı Onayladınız’
Grass aynı gün yazdığı yanıt mektubunda, ‘ben uyarımı dile getirdim; siz de uyarıyı onayladınız’ diyerek, Brandt’ı uyarır. Uyarıyı şöyle sürdürür: Yazarlar ve aydınlar, “politik kararların dışında durmaktadır” ve bu nedenle, ‘bu olumsuz gelişmeyi önleme gücünden yoksundurlar.’ Yazarlar ve aydınların “yapabileceği tek şey, düşüncelerini yazmak; söz söylemektir.” Politikacı Brandt ise, bu gelişmeyi önleyebilir. SPD, en güçlü, en büyük ve kendi içinde ‘bütünlüklü’ partidir. Bu nedenle, ‘seçenek programını’ gerçekleştirecek ve ‘politikanın ilkelerini’ belirleyecek durumdadır. Hiç olmazsa, bunlar ‘açıkça’ dile getirilmelidir. Örneğin, parlamento ve halka ‘yalan söyleyenler’, yeniden ‘bakan’ yapılmamalıdır. Brandt, görüşmeleri aceleye getirmemeli, ‘olası olumsuzlukları gereğinden fazla zorlamamalıdır.’
Mektubunda ‘Güven, güveni gerektirir’ diyen Grass, SPD’nin özsel niteliklerini yitirme olasılığını anımsatarak, ‘eleştirel aklın egemenleşmesi için’, Brandt’ı göreve çağırır. Bütün bu uyarılara karşın, Hitler dönemini sürgünde geçiren Willy Brandt ile Nasyonal Sosyalist Parti’nin üyesi olan CDU Genel Başkanı Kurt Georg Kiesinger ‘büyük koalisyon’ hükümetini kurar; üstelik halka yalan söyleyen J. Strauss maliye bakanı olur.
Grass, (mektup, 23 Şubat 1967) eleştirel düşünceli yazarların ve aydınların artık SPD’yi bir dayanak olarak görmediklerini, bu partinin ‘durumdan rahatsız olan sadık yandaşlarını yitirme aşamasında olduğunu’, koalisyonun politik parçalanmaya yol açtığını yazar. Bu yazar, aradan yaklaşık iki yıl geçtikten sonra (mektup ve ekinde, 9. 5. 68) ‘büyük koalisyonunun, parlamenter demokrasinin sağlamlaşması bakımından olumsuz sonuçlara’ yol açtığı görüşünü yineler.
[1] Yayıma hazırlayan: Martin Kölbel (2013): ‘Willy Brandt und Günter Grass: ‘Der Briefwechsel- Mektuplaşmalar’; Steidl Verlag, Göttingen,

















