Kıyamet Park: Alper Kamu’nun yeni yolculuğu | Didem Görkay

Ekim 4, 2021

Kıyamet Park: Alper Kamu’nun yeni yolculuğu | Didem Görkay

Küçük Prens’in fil yutmuş boa yılanıyla ilgili bölümünü okuduğumda yaşadığım şaşkınlık, Alper Canıgüz’ün Kıyamet Park romanının ilk bölümü için de geçerli. Burada yapılan göndermenin -Çocuk Kalbi- kendinden eminliği, soğukkanlılığı ve diyalogun yalınlığı, romanın olay örgüsünün akıcı ve dilsel açıdan dinamik bir yapıya sahip olduğuna dair sağlam bir ipucu veriyor.

Canıgüz’ün romanlarındaki kelime oyunları, psikolojik çözümlemeler, siyasal ve toplumsal göndermeler, karakterler üzerinden yapılan eğretilemeler, çözülmeyi bekleyen giriftlikler ve bütün bunlar olurken ritmi hep canlı tutan ironik anlatım bu romanda da okurların dikkatini hemen çekecek. Kıyamet Park’ı önceki romanlarından Oğullar ve Rencide Ruhlar’la ilişkilendirip karakter ortaklığı kuran yazar, bu iki roman arasında olay örgüsü anlamında bir yakınlık olmasa da karakter, düşünce ve duygu açısından bir bütünlük yaratarak bir nevi seri roman çizgisi yaratıyor. Gerek Oğullar ve Rencide Ruhlar’da gerekse Kıyamet Park’ta psikolojik çözümleme, psikoloji disiplinine yapılan atıfların derinliği ve bu çözümlemelere eklemlenen polisiye kurgu ve içerik okurun romanla bağını güçlendiriyor.

Canıgüz’ün okuru bazen güldüren bazen sarsan ama hep gerçekliğe yaptığı göndermelerle çoğu zaman sinir uçlarını uyaran okuma süreci bu roman için de geçerli. Tarihe, toplumsal olaylara, kişilere ve sorunlara atıfları kurgunun salt kurgu olarak kalmasına izin vermiyor. Çocuk karakteri Alper Kamu’nun üstlendiği bu görev, okurun ister istemez edebiyatın işlevi üzerine kafa yormasına da neden oluyor. Reel gerçekle bağ kurmak zorunda kalan okur, kendini salt kurgunun akışına bırakamıyor ve eleştirel bakışı da canlı tutmak zorunda kalıyor. Kurgudan çıkıp gerçeğin sularına girmişken Canıgüz, okuru yine rahat bırakmayıp bu kez de kurgunun içinde üst gerçek diyebileceğimiz bir boyut yaratarak zihinleri farklı bir katmanda açıyor. Alper Kamu karakteri ile yarattığı hayali arkadaşlar, tam da buna karşılık geliyor.

Canıgüz’ün kurgu oyunlarına dahil ettiği filozofların tarihsel karakterlerle yoldaşlığı, dinî tabulara dair ironik yaklaşımı, Almanya ve Çin üzerinden Türkiye tarihiyle kurduğu bağı, günümüzün öne çıkan olaylarıyla aynı potada işlemesi kurgusal kıvraklık olarak yorumlanabilir. Kurgu zenginliğine ek olarak başarılı bir biçimde yaratılan dil ve anlatım, yazarın öne çıkan öteki önemli özelliği. İçerikteki olayların bağlamına göre oluşturulan anlatım, kimi zaman günümüz dilsel yapılarını barındıracak kadar güncel kimi kez de Türkçenin derin anlamsal yapısını gösterecek kadar köklü bir nitelik taşıyor.

Roman boyunca birinci tekil kişi anlatıcı kullanımı, ana karakterin -Alper Kamu- iç dünyasını derinlemesine gözlemleme olanağı sunuyor. Karakterin olaylar hakkındaki duruşu, bilişsel yönü ve kestirimlerine tanıklık etmekle kalmayıp onun kırılmalarını ve kritik eşiklerini de anlamaya katkı sunuyor. Bu tanıklıklarda özellikle baba kimliklerine olan hassasiyet dikkat çekiyor. Kamu, kendi babasını tanımlarken ona duyduğu sevgi ve verdiği değer kendini açıkça belli ederken, anne imajı daha toplumsala dönük ve tanıdık. Nitekim bu baba-oğul ilişkisi romanın öteki baba-oğul ilişkilerinde de önemli. Kamu, bunlara dair görüşlerini kurgusal akış içerisinde okura anlatıyor. Romanda Kamu’nun öteki iki arkadaşının baba figürü anne kimliğine oranla daha baskın ve sevgi dolu.

Kıyamet Park’ın öteki Canıgüz romanlarından farklı olarak Kamu’nun yanında yarattığı diğer ana karakter Altan da çocuktur ve yazar romanda bu yolla çift akış yaratır. Yaşanılan olayları çözmek için girişimlere başlayan iki çocuk karakter, iki farklı felsefe ve bu felsefelerin doğurduğu farklı eylemler üzerinden yol alır. Bu iki uç arasında zaman zaman çatışmalar olsa da genel olarak kesişmeler yaşanıyor ve bu farklılardan doğan özgünlükler okunuyor satırlar ilerledikçe. Her iki karakter de dominant ve olayların çözümlenmesinde ipi ilk göğüsleyen taraf olmak istiyor. Bunun yarattığı gerilim kimi zaman kopuşlar yaşanmasına yaklaştırsa da yazarın kurgusu bu iki başat öğenin güçlerini birleştirmesi ve işin tatlıya bağlanmasını sağlıyor. Bütün bu üst  bilişsel durumlar olurken nihayetinde bu karakterler için çocukluğa özgü oyun arkadaşlığı, dostluk ve oyuncaklar –mesela Alper’in kılıcı- öncelikli nesne ve değerler olarak ön plana çıkıyor.

Kıyamet Park’ta okurun dikkati çekecek bir diğer yön de yapılan edebî göndermeler. Gerek polisiye gerek diğer kurgusal metinlere yapılan göndermeler, Canıgüz’ün güçlü ve dikkatli bir okur olduğunun da göstergesi. Satrancın kitabın başından beri kurguda yer alıp karşılıklı hamleler yapılması ve dünya satranç tarihine yapılan atıflar kitabın içerik ve kurgu zenginliğini besleyen yönlerden biri. Romanın sonunda sadece satrancın işlenmesi ve böyle bitmesi, kuşkusuz tematik olarak zekâyı işleyen bir kurgunun başarılı biçimde sonlanmasına katkı sağlıyor.

Dil, içerik, kurgu, karakterler arası ilişki ağının çok yönlülüğü açısından bakıldığında Kıyamet Park romanıyla birlikte Alper Canıgüz üslubu nitelikli yolculuğunu sürdürüyor. Canıgüz’ün üslubuna ve önceki külliyatındaki karakterlerine aşina olanlar için, yazarın bu son romanında dil ve anlatımına dair temel nitelikleri daha da pekiştirdiğini ve geliştirdiği göze çarpıyor.

edebiyathaber.net (4 Ekim 2021)

Yorum yapın