Selçuk Demirel’den Bir Varoluş Anlatısı: Gökyüzüyle Yüz Yüze

Aralık 6, 2025

Selçuk Demirel’den Bir Varoluş Anlatısı: Gökyüzüyle Yüz Yüze

Selçuk Demirel’in Gökyüzüyle Yüz Yüze adlı kitabı Okuyan Us Yayınları tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden:

Dünyaca ünlü çizer Selçuk Demirel’in notları, mektupları, aforizmaları ve anıları ilk kez bir arada okurlarla buluşuyor. Gökyüzüyle Yüz Yüze, Demirel’in ağzından kişisel bir varoluş anlatısı.

Okuyan Us Yayınları, ünlü çizer Selçuk Demirel’in uzun yıllar boyunca biriktirdiği not defterlerinden, aforizmalarından, mektuplarından ve daha önce yayımlanmamış söyleşilerinden derlenen çok özel bir kitabı okurla buluşturuyor: Gökyüzüyle Yüz Yüze. Kişisel bir varoluş anlatısı olan kitap, Demirel’in bütünüyle yazılarından oluşan ilk kitabı, yalnızlık, zaman, sanat, çizgi ve yaşam üzerine düşüncelerini; Paris’e taşındığı ilk yıllardaki zorluklarını, memleket özlemini ve yeni-eski dostluklarını samimi bir üslupla aktarıyor. Kitap sayesinde, okuyucu, sanatçının şimdiye dek pek bilinmeyen iç dünyasına ilk kez bu kadar yakından tanık oluyor.

Paris’e taşındığı ilk yıllarda yaşadığı zorluklar, memleket özlemi, yeni bağlar ve eski dostluklarla zenginleşen anlatılar; Demirel’in iç dünyasına açılan samimi bir kapı niteliği taşıyor. Gazete ve dergilerde yayımlanan söyleşilerden, yıllar içinde biriken mektuplara ve not defterlerine kadar farklı dönemlerden parçalar, ünlü çizerin hem bireysel hem de sanatsal evrenini bütüncül bir şekilde sunuyor.

1980’ler ve 90’lardan şiirler, denemeler, aforizmalar ve okuma önerileri

Kitap, Demirel’in defterlerine yazdığı şiirleri, kısa denemeleri ve çeşitli yazarlardan derlediği aforizmaları da içeriyor. Edebiyat ve sanat severler için gerçek bir ilham kaynağı niteliğindeki bu notlar, aynı zamanda dönemin düşünce ve duygu iklimine ışık tutuyor.

Kitap, unutulmaz dostlukların izini sürüyor

Gökyüzüyle Yüz Yüze, yalnızca kişisel bir anlatı değil; aynı zamanda Türk ve dünya sanat çevrelerinin büyük isimleriyle kurulan derin ilişkilerin de izini sürüyor. John Berger, Ferit Edgü, Abidin Dino, Komet, Yaşar Kemal, Latif Demirci gibi usta isimlerle paylaşılan dostluklar, anılar ve mektuplar aracılığıyla sanat dünyasının arka planına dair benzersiz bir pencere açıyor.

Demirel’in John Berger’le 30 yılı aşan dostluğunun ilk gününe dair anıları, Paris’te Komet’le tanışma hikâyesi ve Orhan Pamuk’la yollarının kesiştiği kısa ama unutulmaz anlar, kitabın en dikkat çekici bölümlerini oluşturuyor.

Gökyüzünü Seyre Davet

Selçuk Demirel, annesinin ölümünden sonra bulduğu kendi mektuplarından yola çıkarak bir “arkeolojik” çalışma yapar. Bu kitap, dağınık defterler, eskizler, mektuplar ve anılardan oluşan kişisel bir arşivin edebi bir esere dönüşmüş halidir. Bu haliyle, kişisel tarihi kayıt altına almanın ve geleceğe taşımanın önemli bir örneğidir.

Gökyüzüyle Yüz Yüze’de yer alan ve 1979’dan 2024’e uzanan metinlerde bir sanatçının içsel yolculuğuna, dostluklarına, kayıplarına ve çizgiyle kurduğu dünyaya tanıklık ediyoruz.

Selçuk Demirel, çizgilerinin ardındaki düşünce dünyasını, sanata ve insana bakışını bu kitapla bir kez daha görünür kılıyor. Gökyüzüyle Yüz Yüze, hem sanatseverlere hem de yaşamın derinliklerini keşfetmek isteyen tüm okurlara yeni bir bakış açısı sunuyor.

Kitaptan alıntılar

*Çizgide, resimde ne kadar yazıdan uzaklaştıysam günlük hayatımda yazıya, edebiyata, şiire o kadar yaklaştığımı hissediyordum. Derinlerdeki bu yalnızlık duygusunu yazarak dile getirmeye çalışmıştım

*Çocukken anneme ne zaman doğduğumu sorduğumda her seferinde “Oğlum sen bahar çocuğusun,” derdi. Doğum günümün böyle tanımlanmasını ve bahar çocuğu olmayı çok sevmiştim. Bugün 70 yaşıma girdim. Kendimi hâlâ bir bahar çocuğu gibi hissediyorum. Umarım bu duygu hiç kaybolmaz.

*Kötülük bulaşıcıdır.

 Elinizi, yüzünüzü,

  ruhunuzu kirletir.

*Yazarak, çizerek özgürleşmek. 

 Yazarak, çizerek özgürleştirmek. 

*Koklayarak, 

dokunarak 

bir de bakarak bilmek. 

Sonunda, 

dervişler gibi 

sezerek yaşamak. 

*Bu yazdıklarım, belki bir günlüğe yazılan yazılar gibi olması gerekirken, öyle olmuyor işte. Geçen günler… Akıp giden saatleri, zamanı, birikip yiten anıları, düşünceleri yakalamak mı? Kaybolmasınlar diye kayıt altına almak mı?

*Benim için memleket, yazar ve şairlerdir; onların yazdıklarıdır. Memleket Yaşar Kemal’dir, Orhan Veli’dir, Turgut Uyar’dır.

*Ona buna bela okuyacağınıza,
yolculuk rehberleri okuyun.
Gezmek şart değil. Lokanta menüsü okuyun.

Yemek şart değil ama mutlaka Oğuz Atay okuyun!

Kafka okuyun, Sevgi Soysal okuyun,
Tomris Uyar
 okuyun,

Nâzım Hikmet okuyun.

*Yazmak bir derya deniz. Yüzere karşı kıyıya da ulaşmak mümkün. Yolun ortasında yorulup boğulmak da. Bu yüzden fazla açılmamalı. Ama kendine sınırlar da koymamalısın. Yazmaktaki amaç kendini açmak, kendini tanımak, bu yüzden kendi kendinle dürüst olmalısın.

*Çizerken, hep bakacak olanın gözlerine, yüreğine güvenerek çalıştım. Desenimi kâğıt üzerine aktarırken, bakanı da bu oluşa katmak, olup bitene ortak etmek istedim. “Bak, anlatıyorum” diyen, yazıyla, dipnotla, üst notla dolu, açıklamalı desenler bana hep uzak kaldı. Desenlerim, yazının dışında; yazısız oluştu hep. Ama bir yanım da hep yazmak, çizgisiz yazmak isterdim…

*Bize ayrılan bu boyutun, ömrü sonuna kadar insan gibi. Doğayla ve bizimle yaşayan, etrafımızdaki bütün canlılarla, toprağın altındaki solucandan dağdaki kurda, denizlerin altındaki binlerce canlıya, sokaktaki kedi ve köpeklere, kuşlara, martılara kadar empati içinde yaşamalıyız.

*Hayat devam ediyor.
Sonuna kadar hayat!
Yaşasın hayat! Hayatımız
Çok yaşasın ölülerimiz!

Yorum yapın