Dostoyevski’den Ecinniler neden okunmalı? | Erdinç Akkoyunlu

Kasım 29, 2025

Dostoyevski’den Ecinniler neden okunmalı? | Erdinç Akkoyunlu

Edebiyat dersleri veriyor olsaydım okuması gereken yapıtlar arasında Dostoyevski’nin Cinler ya da Ecinniler isimli romanı da olur muydu? Öğrencilerin suskun öfkelerini kazanmak adına Cinler ya da Ecinniler listenin bir yerinde kendine mutlaka yer bulurdu. İyi de listenin neresinde yer alırdı?

Bu sıradan görünen ama bir o kadar da önemli soru Cinler ya da Ecinniler romanı hakkındaki yargıyı belirtmek açısından da kaçınılmazdır.

İsminin Ecinniler olması romanın yapısını düşününce Cinler isminden daha yakın geliyor bana. Ecinniler, bir romancının kendi ülkesini, ülkesinin insanını, insanın hayata bakışını eleştirmesi ve bunu siyasal bir olaydan yola çıkarak yapması bakımından kendi türünün daha açık bir ifade ile psikolojik politik romanın zirvesi sayılır. Ama nasıl bir zirve! Öyle bir yerden söz ederiz ki jilet gibi keskin kayalarla, dibi görünmeyen uçurumlarla, insanı kâğıt gibi bükebilecek güçteki rüzgarlarla, renk değiştirerek çevreyle bir olmuş zehirli ve yırtıcı yaratıklarla dolu gündüzü kavuran, gecesi donduran, aniden yumruk büyüklüğünde dolunun düştüğü, göğün yarılıp döküldüğü yolu, patikası olmayan bir edebiyat zirvesidir orası. Çıksan olmaz, dönsen kabil değil. Elin böğründe, her adımında korkudan çıkan yüreğinin çivisini yerine oturtmaya uğraşarak tık nefes tırmandığın fakat sevildiğini bildiğin bir vücuda sarılmanın hazzını tattığın tarifsiz rotaya benzer Ecinniler. Oysaki çok şey öğrenmeye gelmişsindir. Ve de bu uğurda unuttukların öğrendiklerinin yanında hesabı yapılmayacak bir kayıp hikayesidir. Yine de Ecinniler’i tamamladığında yüzünde tarifi zor bir çarpık gülümseme ile kitaplığındaki boşluğu artık hiçbir zaman o kadar boş kalmayacak şekilde doldurursun.

Düşünüyorum da Dostoyevski’nin Ecinniler’i hakkında bu betimlemeyi tamamlayıp, Edebiyat Haber’i 15’inci yaşı için kutlayarak yazıyı bitirmek kadar akıllıcası yok. Ama şu zirveyi gördünüz siz de. Çıkmasan olmaz şimdi. Neymiş, tehlikeliymiş. Düşsek ne çıkar! Zaten bu yaşam denilen tahterevallide, şükür kalktığımız görülmemiştir!

Önceden satılan eserler

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, yaşarken olmasa da dünyada roman bir sanat türü olarak kabul edildikten yani tam olarak Avrupa 2 kanlı savaşla milyonları yitirip de sükût dönemine girdikten sonra, dünyanın en önemli yazarlarından kabul edildi. Bu bakışın dünyada tam olarak yerleşmesi de eni konu 20’nci yüz yılın ortasını buldu. O tarihe dek İngilizler Britanya edebiyatının dünyanın çatısını oluşturduğunu düşünür ve hakimiyeti altındaki ülkelerin resmi eğitim sistemi aracılığıyla bunu öğretilerdi. Ne ki Rusçaya değer veren çevirmenlerin çabası ile dünya Dostoyevski ile daha yakından tanıştı da bu huysuz, kibirli, hasta, soğuk, milliyetçi Rus’un edebiyattaki yerini kavrayabildi. Dostoyevski, yazma sermayesini farklı nedenler silsilesinin sonucunda kumar masasında yitirmiş, bunu çoğu kez insanların kendisi parasız ve muhtaç iken nasıl davranacağını görmek için yapmış, yani kişisel yoksulluğunu beslenme zenginliğine çevirmekle uğraşmış bir yazardı. Öte yandan edebiyat gazeteciliği de yapmıştı ve ağabeyi Mihail ile Vremya ve Epokha isimli iki dergi yayımlamış bir iş insanıydı. Bu da borçlarının katlanmasında ana etkenlerden biri oldu. Böylece gazetelere ve yayıncılara tefrika eserler satmaya başladı. Parasını peşin aldığı metinler için bir oturuşta 20-30 sayfa yazması gerekiyordu ki bu durum sara krizleriyle birleşince ortaya, bugün kitapçıların raflarında dünya klasikleri bölümünde yer alan ama o günün şartlarında ise gelecek vaat eden Rus yazarlar sırasına konulan kitaplar ve satır aralarında farklı edebi ve de politik düşmanlara karşı verilmiş savaşlarla dolu metinler çıktı.

Naçeyev olayının etkileri

Dostoyevski, Ecinniler’i yazdığında Yeraltından Notlar, Kumarbaz, Budala ile Suç ve Ceza gibi yapıtları yayınlanmış; tanınan, izlenilen, eleştirilen fakat o çağda hala hak ettiği değeri maddi ve manevi olarak görememiş bir yazardı. Fakat durum bu yazarın betimlemesindeki kadar da kötü değildi. Fyodor, o güne kadar pek de fena olmayan bir kariyere imza atmıştı. Rus edebiyatının gözde yazarlarından biriydi. Turgenyev ve Tolstoy da öyleydi. Ve burada maddi bir çizgi üç yazarı birbirinden ayırıyordu. Turgenyev de Tolstoy da birer mirasa konmuştu. Toprak ve kira zenginlikleri vardı. Fyodor ise baştan beri nihilizm, ateizm, milliyetçilik ve çar karşıtlığı konusunda yazıyordu. Başta üniversite öğrencileri olarak toplumun yaşama bakışının değişmesinde, burayı kısık sesle okuyalım, toplumun mevcut düzene isyana kalkışmasında savunduğu fikirlerin etkili olduğunu düşünüyor hatta bunu gözlemliyordu. Bu nedenle kendine zorunlu bir sürgünü uygun bulmuş, o dönemde de pahalı bir girişim olan İtalya’nın Floransa şehrinde yaşamaya deneyiminin ardından soluğu sık sık hastalanan yeni karısı ile beraber Almanya’da almıştı. Almanya dediğin o yıllarda Rusya’nın kapı arkası sayılır. Alman şehirlerinden Rusya’daki kuvvetli bir boğaz temizliğinin sesini duymak da mümkündür. Bizimki de böyle yaptı. Dostları, yayıncıları ve düşmanları vasıtasıyla memleketinden sürekli haberdar oldu. Öyle ki yaşanan Naçeyev Olayı’ndan sonra bugünkü yazımızın konusu olan Ecinnileri de böylece yazmaya karar verdi.

İsa’nın doğumunu milat kabul eden takvime göre Meryem isimli bakirenin Doğu’ya giderek oğlan dünyaya getirmesinin üzerinden 1869 yıl geçtiği kaydedilirken, Rusya Çarlığı büyük bir olayla sarsılmıştı. Sergey Naçayevisimli sıkı Dostoyevski okuru çarlık karşıtı devrimci bir genç önderliğindeki gizli örgüt, korkunç bir olayla ismini duyurmuştu. Örgütte kendisine yeterince ilgi gösterilmediği ve önemli bir görev verilmediğini göne süren İvanov isimli bir öğrenci katledilmiş, cesedi de havuza atılmıştı. Aslında Rusya gibi büyük bir ülkede hemen her gün birkaç kez yaşanan cinayet vakasının bu denli toplumsal olaya dönüşmesinin ardında “gizli örgütlenme”, “çar karşıtlığı”, “öğrenci hareketleri”, “edebiyatçıların aşıladığı fikirler” vardı. Mesele göz açıp kapayıncaya dek zembereğinden boşaldı: Rusya’da çar karşıtı örgütün nihilizm, sosyalizm ve ateizm değerlerinin farklı fay hatlarını tetiklemesine yol açtı. Bugün sosyal medyada bir olayın toplumsal bam teline basılarak büyütülesi ve sosyal vakaya dönüşmesinin benzeri elektriğin, otomobilin olmadığı ortalama yaşam süresinin 35 yaş olarak kayıtlara geçtiği  2 asır önce de benzer tepkilerle karşılanıyordu. Fyodor Dostoyevski, bunu uzun süre kamuoyundan gizlemiş yalnızca dostlarına gönderdiği mektupların satır aralarında büyük bir pişmanlıkla dile getirmiş olsa da Sergey Naçayev’in fikirlerini kendisinin tetiklediğini düşünüyordu. Sonunda Rus toplumu derinden sarsan siyasal bir olaydan yola çıktı ve İvanov cinayetini roman gerçekliğine dönüştürerek Ecinniler’i yazmaya başladı.

Roman gerçekliği nedir

Buraya gelmişken “roman gerçekliği” üzerinde durmadan olmaz: Yaşamdaki herhangi bir figürün, nesnenin, varlığın, olayın romana nakledilmesi onun roman gerçekliği haline gelmesini sağlar. Tanım bu kadar basit. Fakat işler o kadar basit değil. Yaşam gerçeği roman gerçeği haline gelirken, yazarın duyguları, düşünceleri ve yazı kalitesinden etkilendiği için ister istemez değişir ve dönüşür. Hiçbir yaşamsal varlık ya da imge bir edebi metne yaşamdaki hali ile aktarılmaz, zaten aktarılırsa, o, edebi metin olmaz. İşte bu değişim ve dönüşüm ki miktar az yahut çok olabilir, roman gerçekliğini doğurur. Söz konusu Dostoyevski gibi bir yazar olduğunda ise roman gerçekliğinin kalitesinin 24 ayar altına eş değer olduğunu söylemeye gerek yok. Daha açıklayıcı ifadesiyle, Dostoyevski Ecinniler romanında Naçayev olayını metnin merkezi haline getirir, çar karşıtlığı, nihilizm, ateizm gibi unsurları da bunun sac ayakları yapar. Ecinniler’deki roman gerçekliği yani tıpkı çarlık Rusya’sına benzer. Ama o da ne! Bu kurmaca bir metin ve bu olaylar gerçekle ne denli benzeşirse benzeşsin F.M.Dostoyevski’nin zihnindeki kurgudan ibarettir!

Üzerinde hayli uzunca durduğumuz gibi Ecinniler, Dostoyevski’nin Rusya’da çok konuşulan politik olayı gazetede uzun süre boyunca yayınlamasıyla ilerleyen roman. Fakat Dostoyevski’nin diğer romanlarıyla da uyum sağlamayan ve sadece tür olarak (politik taşlama) değişik olmanın ötesinde biçimsel özellikleriyle de farklılık gösteren bir metin aynı zamanda.

Ecinniler hakkında yorum yapan okurlardan genellikle şu ifadeleri duyarsınız:

‘Romana başından itibaren nüfuz edemedim.”

‘Roman iklimine hakim olamadım.”

“Karakterlerle bir türlü bağ kuramadım.”

“Olaylar çok karışık ve karmaşık geldi.”

Edebiyat metni için pek de hoş sonuçlar yaratmayan sorunlarından yakınılması Ecinniler için cinlerin tepemize çıkmasına neden olur. Ama gerçek biraz daha ileride bulunur: Bu yorumların çoğu 900 sayfalık hacimli romanın ilk 400 sayfasındaki sabır sınavı yenilgisinin eseridir. Ecinniler yalnızca Rus ahlakçılığı, toplumculuğu ile siyasetine meraklıları etrafında toplamaz aynı zamanda okurdan Eyüp Peygamber sabrını da talep eder. Romanın ilk bölümleri paraya yani neşredildiği gazetenin çok satılmasıyla büyük okur ilgisine muhtaç bir yazarın daha fazla okuyucuya ulaşmak için kolaylaştırıp tatlılaştırdığı bir üslup ile teknikle ilerlemez. Her şey dağınıktır. Sanki Ecinniler’in dünyasına bir göktaşı çarpmıştır da bir kazazede bu karışık zihniyle yarı sayıklar biçimde bize her lafı açtığında çok büyük olaylardan bahsedeceği vaadini savurarak bizi hiçbir sonuca vardırmayan labirentlere götürüp bırakmış gibidir. Ecinniler’in hem diğer Dostoyevski hem de Rus edebiyatı yapıtlarından farklı olmasında, yazarın bu metni ülkesini ve toplumunu eleştirme aracı olarak kullanma arzusu yatar. Ki bu nedenle anlatması gereken birbirinden farklı amaçlarla donanmış her biri tekinsiz çok sayıda karakter ile çok sayıda olay bulunduğundan Ecinniler’in ilk yarısı tam olarak şekerci dükkanındaki raflar önünde nereden başlayacağını bilemeyen toraman bir yeni yetmenin dizginlenemeyen iştahına benzer. Tatlar birbirine karışır ve hiçbirinin önemi kalmaz. Bu nedenle de en çok başlanan ve bitirilemeyen romanlardan da biridir.  Çünkü bir amaç için yazılmıştır.

Bir hesaplaşma başlıyor

Roman bir yazar tarafından amaç değil de araca dönüştürüldüğünde, ortaya yine edebiyat çıkar çıkmasına fakat bu hiçbir zaman edebiyatın amaç olduğu zamanki tadı vermez. Ecinniler’in tadını alabilmek için okurun keçiboynuzu kemirmeye benzer çabaya girişmesinde çok alametler var. Bu çabanın ardında Dostoyevski’nin ‘Diğer romanlarım parasının karşılığını hızlı bir olay örgüsü ve kolay anlaşılır bir karakterle almak isteyen okurlarım için, fakat Ecinniler benim hesaplaşma alanım’ anlayışının olmadığını kim söyleyebilir?

Ecinniler’in yazıldığı 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında yani 1872 yılında Rusya’da soyluların evlerinde düzenlenen partilerde gazeteciler, edebiyatçılar yani romancılar, yayıncılar, kentin ileri gelenleri bir araya gelir ülkede olup bitenleri konuşur, yeni yayınlanan romanları öyküleri okuyanlar yazarını kendi sosyal çevrelerinden biri değilse ölümüne eleştirir hatta hakarette bulunur ve bu sözler dedikodu gazetesi vasıtasıyla mutlaka muhatabını bulurdu. Dostoyevski’nin rakibi günümüzde her ne kadar Tolstoy olarak gösterilse de o dönemde Dostoyevski, kendini Rus edebiyatının kurucu babası olarak gören Turgenyev ile savaş halindeydi. Turgenyev, ilk metninden itibaren bu yoksul ve hasta Rus’u bulduğu her yerde eleştiriyor, okurların algısını yöneten edebiyat eleştirmeleri üzerinde bir Dostoyevski yargısı oluşturmaya uğraşıyordu. Bizimkinin eli de armut toplamıyor elbet. Cinler, yarattığı karakterler ve olay örgüsü üzerinden Dostoyevski’nin Turgenyev’e başlattığı ağır bombardıman sahasıdır.

Bunca sözden sonra Ecinniler’in olay örgüsünden söz etmeden olmaz. Roman şu cümle ile açılır: “Pek yetenekli bir yazar olmadığım için, bugüne dek hiçbir olayla öne çıkmamış olan kentimizde bu yakınlarda olup biten tuhaf olayları anlatmaya biraz geriden başlayarak, üstün yetenekli ve saygıdeğer Stepan Trofimoviç Verhovenskiy’in yaşamöyküsünden bazı ayrıntılara gireceğim. Bu ayrıntılar, anlatmayı düşündüğüm öykünün girişi yerine geçsin, asıl öykü sonra gelecek.”

Bu saygıdeğer ve yetenekli yazar size de bir yerden tanıdık geliyor mu? Babalar ve Oğullar romanı ile kendini Rus edebiyatının atası sayan ve geleceğe kesinlikle kendisinin kalacağına inanan Turgenyev, Stephan Trofimoviç Verhovenskiy karakteri ile Ecinniler’in hem merkezi hem de hicvedilen kişisi idi. Sen misin Fyodor M. Dostoyevski ile uğraşan!

Ecinniler, Rusya’da bir şehre taşınan ünlü yazar Verhovenskiy’in etrafında gelişen ve kendini bir anda içinde bulduğu nihilist Çar karşıtı gizli örgütün her bir ayrı bir dünya olan karakterlerinin başından geçen olayları anlatır. Dostoyevski burada basit bir anlatı yerine bu politik hicivde Turgenyev’i bir daha kendisiyle uğraşamayacak hale getirmek için karakterlerin olaylardan çok önceki psikolojik değişimlerine kadar inerek, konuyu tam olarak köklerde halletmeyi seçer.

Herkes bu büyük yazara hayrandır, fakat bu Batı hayranı büyük yazar geldiği şehirden ve uğraşması gereken işlerden hiç de hazzetmez. Hikâyeye her biri ulaşılması güç, anlaşılması imkansız, varlıkları problemli evlerden ırak karakterler Maria Timofeyevna Lebyadkina, Kirilov, Yulia Mihaylovna, Liputin, Virgnsky, Şatov ve Liza ile diğerleri girer. Kimi keskin ahlakçı, kimi sosyetik, kimi devrimci, kimi nüfuzlu yaşlı kadındır. Hepsi de romanın yazıldığı dönemin Rus toplumunun temel taşlarını oluşturur. Roman gerçekliği açısından içinden çıkılması güç bir gerçeklik yaratırlar.

900 sayfalık koca bir romanın Dostoyevski gibi yazı dehası tarafından sırf Turgenyev’i yermek doldurduğunu düşünmek mümkün değil. Roman gerçekten hayli zorlu ruhsal yapıya sahip karakterlerin insanı hayretler içinde bırakan gelgitleri ile dolu. Beni en etkileyen kısımlardan biri Rus sosyetesinin kendilerinden biri olmaya çalışanla ya da bu sınıfın kıyısında dolaşan erkek veya kadınların onurlarını hiçe sayarak onlarla alay etmesi, onları safra olarak görmesi ve eğlenceye dönüştürmesiydi. Dostoyevski burada okura ‘Aslında kurtarılacak kimse yok. Herkes kendi başının çaresine baksın’ mesajı da vermiyor değil.

Kim bir ülkeyi etkileyecek güce sahip ki

Okurlar bilir ki romanların geniş özetlerini yayınlamam. Bu metin de Ecinniler hakkında bir akademik metin değil. Öte yandan 20 yılı aşkın edebiyat eleştirisi hayatımda benden pek çok alıntı yapıldığını bir Google aramasıyla gördüm. Metin İklimi, Büyük Öğretici Yazar, Sadeliğin İhtişamı gibi bugün çok kullanılan edebiyat terimlerinin yaratıcısıyım; fakat hiçbir edebi metin incelemesinde bu yazının ilgili kitaba dair tüm sırları sayıp döktüğünü öne sürmem. Aynı zamanda bu yazılar kitabı okuyun tavsiyesi de değildir. Ki bugün bir değişikliğe gidip Ecinniler’i okumamanız gerektiğini de söylemem gerek. Okumayın çünkü, Ecinniler ayarında bir politik taşlamayı bugün hiçbir yazar tarafından çağdaş halde bulamayacaksınız. Çünkü bugün dünyadaki tüm edebiyat alemi kendini parlatma, daha çok satma, daha çok okura ulaşma ve metinlerinin sinema haklarını yüklü ücretlere verme peşinde. Kimse Dostoyevski gibi bir ülke gençliğini derinden ama kötü yönde etkilediğini düşünerek, bunu telafi veya daha çok da itiraf amacıyla Ecinniler gibi bir metin yazmaya girişmiyor. Kıyısından dahi geçmiyor. O nedenle Ecinniler, okunduğunda ‘Acaba günümüzde de bu metinden hangi örnekler var’ sorusunu doğurup yanıtsız kalacağı için okunmamalı. Yoksa bir edebiyat sınıfında ders olarak

Hicivli politik roman nasıl yazılır?

Ters köşe karanlık karakterler nasıl oluşturulur?

Yazar, yaşadığı dönemi nasıl ele alır ve eleştirir? gibi başlıklara yanıt aramak için pekala okunabilir.

Zaten bu tür metinler dünyada ancak birkaç edebiyat sınıfında belki ele alınıyordur ki orada da derslere Nobel Edebiyat Ödülü alan yazarlar giriyordur tabii şanslılarsa ve 80’lerinden önce bu ödülü alıp da bu işlere vakitleri kalıyorsa. Yoksa bizimki, Ecinniler’e bir selam ve Edebiyat Haber’in 15’inci yılını kutlama çabası o kadar. Tek romanı yayınlanmış, pek tanınmayan, popüler de olmayan bu yazarın vaktiyle ağlamalı sızlamalı metinlerin çok yayınladılar hiç çekinmeden. Tekrar yolları açık olsun.

Yorum yapın