PKD’nin zihnine yolculuk | Burak Soyer

Mart 30, 2023

PKD’nin zihnine yolculuk | Burak Soyer

Bilimkurguyu kendine has bir biçimde yorumlayarak kendi “türünü” yaratan Amerikalı yazar Philip K. Dick’in sıra dışı yaşamı, “PKD – Bir Philip K. Dick Hayatı” adlı çizgi romanda resmediliyor. Fransız çizgi roman senaristi Laurent Queyssi’nin yazdığı, Mauro Marchesi’nin renklendirdiği kitap, okuru, Dick’in eserlerinin çıktığı zihne bir yolculuğa çıkarıyor. 

Philip Kinred Dick ya da bizim onu tanıdığımız ismiyle Philip K. Dick, 16 Aralık 1928’de doğdu, 2 Mart 1982 yılında hayatını gözlerini yumana dek ardında 44 roman, 121 öykü bıraktı. O da değeri yaşarken bilinmemiş yazarlardan biriydi. Ancak ölümünden sonra eserleri keşfedildi ve başta Blade Runner, Total Recall, The Minority Report olmak üzere yazdıkları beyazperdeye uyarlandı. Yapıtları uçuk kaçık bilimkurgu türünde değildi. Daha çok “ayağı yere basan” ve gerçekleşmesi mümkün olan olaylar üzerine eğildi. Ayrıca toplumsal konuları, bilimkurgunun içinde politik düzlemde eğilerek kendi türünü yarattı. Fransız çizgi romancı Laurent Queyssi’nin yazdığı Mauro Marchesi’nin çizgileriyle hayat verdiği, Alfa Yayınları çizgi roman dizisinden Burçak Targaç çevirisiyle yayınlanan “PKD – Bir Philip K. Dick Hayatı” kitabı, bilimkurgu edebiyat tarihine damgasını vurmuş Dick’in hareketli, bolca boşluğa düşen, devreleri yanma noktasına hayli yaklaşmış hayatını anlatıyor. 

“Aslında her şey bakış açısı,” diyor Laurent Queyssi kitabın son sözünde ve devam ediyor: “Dolayısıyla bu albüm, Philip K. Dick hakkında bizim vizyonumuz, kişiliğine ve yaşadığı çevreye bizim bakışımızdır. Yazar artık günümüzde, Hollywood makinesinin sinematografik uyarlamalarının küreselleşmiş etkili görüntülerinin eklendiği kitaplarının, fütürist veya marjinal kapaklarıyla ilişkilendirilse de, Dick ortamı denilince, kaleme aldığı ortak dünya hemen göze çarpmaz. Oysa eseri, banliyö conapt’ları ve palmiyelerle dolu sokakları (Dick’ten bu yaşadıklarına dair anamnez alınırken bu sokaklar palmiye bahçelerine dönüşecektir), sefil ve fakirlerin ve de yenilikçi sanatçıların karşı kültürüyle XX. yüzyılın ikinci yarısı California’sıyla ilintilidir.” Hiç de haksız sayılmaz Queyssi. Zira yazarın bahsettiği “bakış açısı”, Dick’in kırmızı trafik ışığının kime göre, neye göre kırmızı olduğunu sorgulamasıyla başlar. “PKD – Bir Philip K. Dick Hayatı”nda Dick’in yapıtlarında bolca yaptığı gerçekliği irdeleme işi de kırmızı ışık örneğiyle doğar. Giderek açılır, büyür ve kitaplarında olayların içinden çıkarılacak onlarca soruyla okura geri döner. Bu süreçte elbette Dick’in zihninin bir hayli bulanık olmasının payını göz ardı etmemek gerekir. Sık sık girdiği bunalımlar, ardı arkası kesilmeyen gönül ilişkileri, dalıp gittiği hayallerden çıkardığı mistik âlemini gerçeklikle harmanlayarak deşelemesi, FBI’ın ve daha pek çok kişinin kendisini takip ettiği paranoyasıyla yaşaması, astım krizleri Dick’i çoğu kez normal hayattan koparmıştır. “İçeride” ne olduğunu bilemeyiz elbette ancak, Philip Dick’in klişe deyimle “görsel şölene” dönüştürdüğü kitaplarının nasıl bir kafayla ortaya çıktığını yine “görsel bir şölenle” anlatan “PKD – Bir Philip K. Dick Hayatı”, onu anlamak için önemli bir rehber niteliği taşıyor. 

edebiyathaber.net (30 Mart 2023)

Yorum yapın