“İzmir Kitap Çadırı Üzerine, Bir kez Daha…” | Mehmet Özçataloğlu

Ekim 29, 2025

“İzmir Kitap Çadırı Üzerine, Bir kez Daha…” | Mehmet Özçataloğlu

İzmir Kitap Fuarı (!) 6.kez kapılarını açtı ve kapattı. 17-26 Ekim tarihleri arasında Kültürpark’ta çadırların altında gerçekleşti organizasyon. Ben 6.kez gitmedim. Eşzamanlı olarak Anadolu’nun ücra köşelerinde de kitap fuarları vardı. Olmaya da devam edecek. Birçoğunda 6’dan daha büyük rakamları gördüm ve garipsedim durumu. Neden? “Demokrasinin, çağdaşlığın, uygarlığın başkenti” olarak lanse edilen beş bin yıllık tarihe sahip bir kentte sanki kitap fuarı kültürü yeni yeni gelişiyormuş izlenimi verdiği için. Oysa 2023 yılına kadar 25 kez yaşadı bu kent kitap fuarı heyecanını. TÜYAP’ın kurumsal kimliği çekilince organizasyondan, yerel yönetimin yapmaya çalıştığı fuarcılık 6.kez açtı kapılarını. Bilenler biliyor da bilmeyenler için şaşırtıcı tabii. Bunu bir kenara bırakalım.

İzmir Kitap Fuarı olağan dönemlerinde Nisan ayının sonuna doğru gerçekleşirdi. 23 Nisan tarihini de içine alarak Kültürpark’ta şenlik havasında geçerdi. Yeni dönemde bir de Ekim ayı fuarcılığı türedi. Ne oluyor Ekim ayında olunca, diyenler olabilir. Şu oluyor. Yağmur yağıyor, bahçedeki çadırlar yazarı korusa da kitapları koruyamıyor. Fuarı ziyarete gelen okura sergilenecek kitapların üstüne naylon bir örtü seriliyor. Oysaki okur fuar alanını gezerken kitapların ışıltısıyla baş başa kalabilmeli. Okura kitap imzalayacak yazar da o naylon örtünün altında imza atmamalı. Görüntüler sosyal medyada mevcut. Bu görüntüyü kendine reva gören arkadaşlara benim sözüm. Gerçekten bu kadar önemli mi orada bu şekilde bulunmak?

Bununla da bitmiyor tabii. “İzmir Kitap Fuarı’na giden arkadaşlarla görüştüm, zurna tavuk dürüm çok güzelmiş” gibi paylaşımlara da tanık olduk, oluyoruz. Bu mizahi isyan da çok kıymetli ve ciddi bir ders içeriyor.  Alabilene…

Bir başka paylaşımda ise Aytekin Yılmaz’dan şu satırları okudum. “İzmir Kitap Fuarı’na uğradım bazı yayınevinden tanıdık editörleri görürüm sanmıştım ama yine yoktular. Büyük yayınevleri de kitaplarını, İzmir’deki kitapçılara sattırıyorlar. Hal böyle olunca kitap fuarlarının özgünlüğü de kalmamış oluyor. Tanınmış büyük yayınevlerinden hangisine giderseniz gidin yayınevi çalışanından kimseyi bulamıyorsunuz. Sanırım ekonomik krizi gerekçe gösteriyorlar. Kitap satışları eskisi gibi değil, yayınevleri zarar etmek istemiyorlar. Bu durum nitelikli okuru kitap fuarlarından uzaklaştırıyor. (…) İzmir Kitap Fuarı’nı gezdik ama anlatabileceğimiz bir şey yok. Hazır gitmişken Kültürpark’ta açılmış sergileri gezmek iyi geldi.” Bir yazar bunları söylüyorsa vah halimize bu kentin yaşayanı, bir okuru olarak.

Stand ücretlerinin m2 fiyatlarına hiç değinmeyelim bile. Bu konuda küçük ölçekli yayınevlerinin derdi büyük.

İzmir Kitap Fuarı sadece Kitap Fuarı adını taşıyan bir organizasyon(suzluğ)a dönüştü. Gözler görmüyor, kulaklar duymuyor. İşin acı tarafı sadece düzenleyenlerin tavrı değil bu. Yazar-okur-yayınevi… Tüm paydaşlar. Yazıyı, kapalı kapılar ardında, “bir konsensüs oluşturup sorunları konuşalım, çözüm önerilerimizi iletelim” demesine rağmen hiçbir duruş sergilemeyen ve 6 ayda bir panayır alanına elinde imza kalemiyle koşarak gidenleri selamlayarak sonlandırayım. Sosyal medya fotoğraflarınız çok, yüzünüzdeki gülücükler eksik olmasın.

Yorum yapın