Hepimizin bir gölgesi vardır; kimimizin daha koyu, kimimizin daha sessiz. Tavşan’ın kara arkadaşı ise on bir yaşından beri hiç ayrılmamış, hep omzunda durmuş, kulağına fısıldamış. Başkalarının göremediği bu varlık, büyüdükçe daha da ağırlaşmış. Kimi zaman korkutmuş, kimi zaman bıkkınlık yaratmış; ama bir süre sonra Tavşan ona inanmayı, söylediklerini içselleştirmeyi seçmiş. Çünkü karanlıkla yaşamayı öğrenmek, bazen ondan kurtulmaktan daha kolaydır.
Ama hayatın tek yüzü bu değil. Tavşan’ın karşısına çıkan gökyüzünü aralayan bir kuş, yepyeni bir ihtimali işaret eder. Kara arkadaş hâlâ oradadır ama hayatın renkleri yavaş yavaş geri gelir. Çünkü hiçbir gölge, ışığı bütünüyle yok edemez.
Omzumdaki İki Arkadaş, büyümenin sancılarını, çocuklukta açılmış yaraların yetişkinlikte nasıl bizimle yürüdüğünü anlatıyor. Travmayı “geçmişte kalmış bir acı” olarak değil, insanla birlikte büyüyen, şekil değiştiren, kimi zaman omzumuza yük olan, kimi zaman bize yol gösteren bir varlık gibi ele alıyor. Bu hikâyede mesele travmayı silmek değil; ona bakabilmek, onunla konuşabilmek, hatta zamanla ona sevgi gösterebilmeyi öğrenmek.
Lee Suyeon’un sulu boyayla kurduğu yumuşak renkler, hikâyenin sertliğini incelikle dengeliyor. Her sayfa, okuru kendi omzundaki karanlığa dönüp bakmaya çağırıyor. Çünkü hepimiz, az ya da çok, görünmez yol arkadaşlarımızla yaşıyoruz. Ve bu roman bize fısıldıyor: iyileşmek, gölgeyi yok etmek değil; onunla birlikte adım atmayı öğrenmektir.
Yazarın kendi cümleleriyle:
“Bu dünyada hiçbir sorun büyüyünce bitmez. Yaşamak, öğrenmeyi gerektirir. Ve her şeyden önemlisi bizzat deneyimleyerek öğrenmektir.”
Duygusal derinliği, görsel dünyası ve sessiz ama güçlü atmosferiyle Omzumdaki İki Arkadaş, travmayla yüzleşmekten korkmayan, insanın kırılganlığını şefkatle anlatan nadir grafik romanlardan biri. Okuruna acıyı hafifletme sözü vermiyor; ama o acıyla yürüyebilmenin, onunla barışabilmenin mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Ve belki de en kıymetlisi, şu cümleyi kalbimize yerleştiriyor:
Seni seveceğim diyebilmek, karanlığa karşı bulduğumuz en büyük tesellidir.

















