Kurtarmasan da Olur: Hayriye Ünal’ın Şiirinde Çoksesli İsyan | Atakan Atabeyoğlu

Eylül 1, 2025

Kurtarmasan da Olur: Hayriye Ünal’ın Şiirinde Çoksesli İsyan | Atakan Atabeyoğlu

Erkek Şairler Kurtarmak Deyince

İnanıyorum erkekler daha yüce kadınlar daha dilsiz…
“divitlerin ucu eğrilir akıtmaya başlar hokkalar”

Bak sen diyesin gelir
Bak şu pazulara –taşı sıksa suyu gelir
Gelir mi gelmez mi erken mi geç mi
Bahsi geçmesin aman kıyma nikah bana kıy
Kır kalbimi filan kırma tahta perde nikel kilidi

Neden kolay iken zoru seçtiğini anlamak
Mümkün olmuyor şu saat.. herkes uyumuşsa
Sen uyanıksan ve saat de üçtür eminim
Bizler için çalacaksa her saat
Mümkündür artık her şey mümkündür beni kurtarman da

Mümkün değildir ama paçanı çekemezsin çamurdan
Çok olmuştur bozulalı façan
Ağızdan her çıkışta kurtarmak lafı
Bilirsin ki kaçın kurrası
Saçı başı yoldurmasın da kurtarırken er Ryan’ı

Bu kavgada sayılmaz vuruş ki sayılsın necat için bir bedel
Açılan kaş kanayan yüz sayılmaz
Zaten benimdir benimse hiç sayılmaz
Benimdir soğuyunca nabız gibi titrek düzensiz
Hırsla yarışan atlar kadar terli ve sıcak, seyiriyor kasları

Kurtarmak mı diyor erkek şairler
Hızla topukla toplayıp tarağı tası
Orada kurtulurken kurşuna değmiş kızlar vardır
Öyle kurtulmuştur ki amcasıdır çocuğunun babası
O kadar kurtulmuş ki taşa gelmiş kaşlarının ortası

Önemli babalar / eve gelmez
Çünkü cennete götürmek isterler herkesi
Mümkündür her şey mümkündür kurtarmak da
İnanıyorum kuzular daha semiz balıklar daha iri
İnanıyorum erkekler daha yüce kadınlar daha dilsiz

Ama kurtarmasan da olur, böyle iyi!

&&&

Ülkemiz toprakları kadim destanların, ağıtların, sevdaların ve büyük bir medeniyet birikiminin coğrafyasıdır; lâkin bu kadim topraklar üzerinde, gölgeler de bir o kadar derin ve kadimdir. Bu gölgelerden biri de toplumsal hafızamıza kazınmış, eril tahakkümdür.

Geleneğin ağır, ataerkil eli, özellikle kadınların hayatlarını şekillendirmiş, onları güçlü ama bir o kadar da ‘görünmez’ kılmıştır. Bu görünmezlik, seslerinin kısıldığı, varlıklarının ikincil eklentiler olarak kodlandığı, yalnızca korunup kollanması gereken ‘zayıf’ bedenler olarak tasvir edildikleri bir sükûnet halesiydi. Neden -di’li geçmiş zaman takısı kullanım? Çünkü; çağın değişen şartlarında içeriden, bu sessizliğin tam kalbinden, yavaş yavaş çatırdamalar yükselmeye başladı. Artık hor görülmeyi, yıpratılmayı, küçümsenmeyi içselleştirmeyen, kendi dilini ve hakikatini inşa eden bir kadın bilinci filizleniyor. Bu bilinç, edebiyatın ve sanatın kadim dilinde de kendine güçlü bir nefes buluyor. İşte tam da bu noktada, sözünü sakınmayan, mevcut düzeni şiirinin keskin bıçağıyla yaran bir isim çıkıyor karşımıza: Hayriye Ünal.

Ünal’ın şiiri bu topraklarda kadın olmanın ikiyüzlü romantizmine, eril kurtarıcılık mitlerine ve toplumsal cinsiyet rollerinin dayattığı sahte masallara karşı isyankâr bir manifesto gibidir. Geleneksel kalıpları alır, ters yüz eder ve onlarla adeta alay edercesine yeniden kurar. Bu şiir, bir kadının ağzından, kendisine biçilen ‘kurban’, ‘kurtarılması gereken zavallı’ rolünü reddedişinin, hatta bu rolü oynayanları teşhir edişinin sert ve çarpıcı bir dilidir. 0, Toplumsal bir yaranın üzerine cesaretle dokunur, acıtır, düşündürür ve asla teselli sunmaz. Aksine, teselliyi, kurtarılmışlık hissini bir yanılsama olarak gösterir.

 Hayriye Ünal’ın mısraları, bir kadının iç monoloğundan çok daha fazlasıdır; toplumun tüm hücrelerine sinmiş bir hastalığa, eril tahakküme ve ikiyüzlü ahlâk anlayışına karşı savaş açmış bir bilincin yüksek sesle haykırışıdır. Bu haykırış, kurtarıcı bekleyen bir dilenciyi değil, kendi hayatının öznesi olmayı seçmiş, gücünün farkına varmış bir bireyin zafer çığlığı gibidir adeta ve bu çığlık en çarpıcı ifadesini, eril edebiyat geleneğinin en kutsal kavramlarından birine, ‘kurtarmak’ eylemine odaklandığı o unutulmaz şiirinde bulur. İşte tam da bu yüzden, sözü nihayet onunla ve o çarpıcı mısralarla buluşturmak gerek, tıpkı bir nehrin denizle buluşması gibi… Çünkü her şeyi anlatmanın mümkün olduğu, fakat kurtarmanın aslında hiç de gerekmediği o derin hakikati, en çarpıcı haliyle Hayriye Ünal’ın “Erkek Şairler Kurtarmak Deyince” isimli şiiri fısıldar kulaklarımıza: “İnanıyorum erkekler daha yüce kadınlar daha dilsiz…”

&&&

Şiir  Terry Eagleton’ın deyişiyle, yalnızca “dilsel bir oyun” değildir; o, dünyayı algılayış biçimidir, varlığa yönelmiş bir bakış tarzıdır. Bu yüzden şairin hayatı, yazdığı metinler kadar önemlidir; çünkü o bakışın menşei oradadır. Hayriye Ünal’ın şairliği de böyledir: Matematik eğitimi almış, Farsça öğrenmiş, çeviriler yapmış, dergi editörlüğüyle düşünce ve şiir arasındaki köprüler kurmuş bir şair. Bir yanı disiplinli, akılcı; öte yanı ironik ve direnen. Onun poetikasında da, şiirlerinde de, söyleşilerindeki yüksek perdeden konuşmalarında da aynı şey belirir: tek sesliliğe itiraz.

“Erkek Şairler Kurtarmak Deyince” şiiri, bu itirazın en berrak örneklerinden biridir. Açılış dizesi, bir şok etkisi yaratır: “İnanıyorum erkekler daha yüce kadınlar daha dilsiz…”
Sanki şair, toplumun belleğinde kökleşmiş bir inancı dile getiriyor gibi, ama ton, ironiktir; Eagleton’ın işaret ettiği “şiirin jestleri” burada devreye girer. Şiir yalnızca anlamıyla değil, söylediği şeyin nasıl söylendiğiyle de işler. Bu ilk dize, ciddi bir kabule gönderme yaparken aslında onunla alay eder, onu bozar, ters yüz eder.

Şiirin ilerleyen bölümlerinde, “kurtarmak” fiili etrafında dönen eril söylem sahneye çıkar. Erkek şairler, erkek kahramanlar, erkek babalar… Hepsi kurtarıcı rolünde. Ama Ünal, bu kurtarmaların ardında kalmış karanlığı gösterir:
“Öyle kurtulmuştur ki amcasıdır çocuğunun babası / O kadar kurtulmuş ki taşa gelmiş kaşlarının ortası.”
Burada dil, parodiden trajediye kayar. Kurtarma eylemi, kadın için kurtuluş değil; tam tersine yeni bir esarettir.

Bu noktada Hayriye Ünal’ın “çoksesli şiir” poetikasını hatırlamak gerekir. Ona göre tek sesli şiirle avunma imkânı kalmamıştır. Şiir direnç kazanmak istiyorsa, çok sesli olmak zorundadır. “Erkek Şairler Kurtarmak Deyince” tam da bu poetikanın pratiğe dönüşmüş hâlidir: ironinin sesi, acının sesi, öfkenin sesi, alayın sesi… Hepsi aynı şiirde birbirine çarpar, çatışır, yan yana akar.

Ünal, bir söyleşisinde iletişimin imkânsızlığını fark ettiğinde şiire başladığını söyler. Ne kadar bağırsa da duyulmayan bir sesin şiire dönüştüğünü anlatır. İşte bu şiirde de o imkânsızlıkla yüz yüzeyiz: erkek şairler bağırır, kahramanlık pozları takınır, kadın ise susturulur. Ama Ünal’ın öznesi, tam da bu susturulmuşluktan doğar; ironiyle, isyanla, kırıcı bir mizahla konuşur.

Şiirin sonu, bütün bu oyunu bir çırpıda tersine çevirir:
“Ama kurtarmasan da olur, böyle iyi!”
Bu cümle, yalnızca bir reddiye değildir, aynı zamanda özgürlüğün ilanıdır. Kadın özne, artık kurtarılmaya muhtaç değildir; kendi öznelliğini, kendi dilini kurmuştur. Bu da şiirin politik boyutunu görünür kılar. Eagleton’ın söylediği gibi, şiir çoğu zaman “söylenemeyeni dile getirme” gücüne sahiptir. Burada söylenemeyen şey, kadınların yüzyıllardır maruz kaldığı kurtarıcı erkek diliydi; Ünal bunu alaya alarak ve ters yüz ederek ironiyle ifşa eder.

&&&

Hayriye Ünal’ın şairliğini tek bir tema ile sınırlamak mümkün değil. Aşk, ölüm, şehir, tarih, mitoloji… Hepsini farklı biçimlerde işlemiştir. Fakat hangi temaya el atsa, orada daima direnç, çoğulluk ve sorgulama vardır. “Erkek Şairler Kurtarmak Deyince” ise bu tavrın kristalize olduğu bir metin gibidir: Kadın-erkek ilişkisinde, şiir dilinde, edebiyat sahasında hüküm süren iktidar pozlarını alt üst eder.

Ünal’ın poetikasını okuyanlar bilir: o, yalnızca şiir yazmaz, şiirin meselelerini de yazar. Eleştirir, tartışır, teoriler geliştirir (son olarak topolojik eleştiri teorisi- son kitabı ‘Eleştirinin Yeni Yasaları’ hakkındaki yazımı okuyabilirsiniz ek olarak). Bir şairin poetika yazması Türkiye’de çoğu kez şaşkınlıkla, dirençle karşılanmıştır. Ünal da söyleşilerinde bundan söz eder: erkek şairlerin “haydaa” tepkilerinden bahseder. İşte “kurtarmak” teması biraz da bu bağlamda okunmalıdır: yalnızca toplumsal bir mesele değil, aynı zamanda edebiyat alanında erkeklerin kendilerine biçtiği kurtarıcı rolün taşlanmasıdır.

Sonuçta, Hayriye Ünal’ın şairliği, kendi poetikasını kendi kalemiyle meşrulaştıran, ironiyi keskin bir bıçak gibi kullanan, tek sesli söylemlere karşı çok sesliliği savunan bir şairliktir. “Erkek Şairler Kurtarmak Deyince” de bu şairliğin özlü bir manifestosu gibidir. Dize dize erkek söylemini çözer, alaya alır, gerçeği gösterir ve sonunda özgürce haykırır:
“Ama kurtarmasan da olur, böyle iyi!”

KAYNAKÇA:

Yorum yapın