Gölgelerin Ardındaki İzler: Sessiz Hayatların Güçlü Hikâyeleri | Lina Yalınçay

Temmuz 10, 2025

Gölgelerin Ardındaki İzler: Sessiz Hayatların Güçlü Hikâyeleri | Lina Yalınçay

İlhan Gerimterli’nin “Gölgeler ve İzler” adlı öykü kitabı, sıradan insanların sıradışı acılarına, suskunluklarına ve görünmez kahramanlıklarına ışık tutan duyarlı bir anlatı evreni sunuyor. Yazar, çocukluktan yaşlılığa, toplumsal yaralardan bireysel travmalara uzanan geniş bir yelpazede, insanın gölgesinde saklı kalan izleri ustalıkla işliyor. Gerimterli’nin öyküleri, anlatı düzeyinde yalın bir dille kurulmuş olsa da, içerdiği psikolojik derinlik ve toplumsal göndermelerle dikkat çekici ölçüde katmanlı bir yapıya sahip.

Kitap, içindekiler kısmına bakıldığında kısa ama çarpıcı başlıklar taşıyan 17 öyküden oluşuyor: Çakıcı, Delik, Hamza’nın Kanatları, Provokatör, Sır, Dondur Zamanı, Yürüyen Ceset, Kırmızı Ajanda, Hak Edilen, Evvel Güneşler, Farkında, Hoşaf, Parmak, Umurumda, Kapak, Toka. Her bir öykü, bireysel belleğin ya da toplumsal bir travmanın iç dünyadaki yankısını kayda geçiriyor.

Öykülerin çoğunda çocukluk bakış açısı, yaşlılık melankolisi, bastırılmış öfke ya da kabullenilmiş yalnızlık gibi temalar yoğunlukla işleniyor. “Çakıcı” adlı açılış öyküsünde, anlatıcının dedesiyle kurduğu sevgi dolu ilişki, 1980 darbesinin yarattığı toplumsal çatlakla kesintiye uğruyor. Dedeye duyulan sevgi, devletin gölgesinde yaşanan bir korkuyla zedeleniyor. Bu öyküde çocukluk masumiyetiyle siyasi arka plan ustaca harmanlanmış. “Delik”te ise, korkularını aşan bir çocuğun içsel dönüşümüne şahit oluruz; bu dönüşüm gerçeküstü bir bağ ile, iki kara yılanla kurulan dostluk üzerinden anlatılır. Doğaya ve korkuya dair metaforlarla bezenmiş bu öykü, çocuk psikolojisini derinlemesine işlerken mitolojik bir atmosfere de kapı aralıyor.

“Hamza’nın Kanatları” adlı öykü, kitabın en dokunaklı anlatılarından biridir. Toplumun dışladığı yalnız bir adamın tek dostu bir güvercin olur. Bu öykü, sevginin, ait olmanın ve kaybın izlerini şiirsel bir dille sunarken, hayvan-insan ilişkisini bir varoluş bağına dönüştürür. Cimcime adlı güvercinin mezarda Hamza’yla bütünleşen hâli, edebiyatımızda nadir görülen bir duygusal yoğunluk yaratır.

Kitaptaki öykülerin bir diğer güçlü yönü, sınıfsal adaletsizlik ve ötekileştirme temalarını sade ama etkili biçimde işlemesidir. “Provokatör” adlı öyküde, kılık kıyafet nedeniyle okuldan atılan, sonra yazdığı şiir yarışmasında başkasının adıyla birinci ilan edilen genç bir öğrencinin isyanı anlatılır. Bu öykü, sınıfsal ayrımcılığın ve kurumsal şiddetin birey üzerindeki yıkıcı etkisini dramatik bir anlatımla sunar. “Sır” ve “Dondur Zamanı” gibi öykülerde ise şehirlerin ruhsuzluğu, yabancılaşma ve insanın geçmişiyle vedalaşamaması gibi temalar işlenir.

Gerimterli’nin dili yalın ve durudur, ancak bu sadelik anlatının sığlaşmasına neden olmaz. Aksine, her cümlede yoğun bir duygusal alt metin hissedilir. Gündelik yaşamın küçük anlarında saklı trajedileri görünür kılmak yazarın temel anlatı stratejilerinden biridir. Karakterlerin çoğu, toplumun “küçük insanları”dır; marangozlar, öğretmenler, çocuklar, yaşlılar, yalnızlar… Ama bu küçüklük, onların hikâyelerini önemsiz kılmaz; tersine, yaşamın özüne daha çok yaklaşmamızı sağlar.

“Gölgeler ve İzler”, adıyla uyumlu biçimde görünmeyen, bastırılmış, ötelenmiş, konuşulamamış duyguların izini sürüyor. Her öykü bir iz, her karakter bir gölge olarak zihnimizde yer ediyor. Gerimterli’nin öyküleri, hafızamıza işleyecek kadar gerçek, yüreğimizi burkacak kadar duyarlı ve edebi anlamda güçlü metinlerdir. Kitap, Türkiye’nin yakın dönem belleğini bireylerin duygu haritaları üzerinden okumamıza olanak tanıyor.

Sonuç olarak “Gölgeler ve İzler”, sıradan insanların içindeki olağanüstü hikâyeleri anlatan, toplumsal gerçeklikle bireysel duyguları incelikle harmanlayan, sade diliyle derin izler bırakan kıymetli bir öykü kitabıdır. İlhan Gerimterli, yaşadığımız coğrafyanın sessiz çığlıklarını duyurmayı başarmış bir yazar olarak dikkat çekmektedir.

Yorum yapın