Sizin zamanınız ne renk? | Şule Tüzül

Ağustos 14, 2014

Sizin zamanınız ne renk? | Şule Tüzül

KIRMIZI-ZAMAN_52639_1Bir yazarın kitapları üzerinden yolculuk etmek, pek sık görüşemediğiniz ama birlikte geçirdiğiniz zamanların tadına da doyamadığınız dostluklar gibi. Bir yazarın peşine düştüyseniz, okumaya başlayacağınız her kitapta o eski dostla yeniden görüşmenin sevinci ve heyecanı, sayfaları bir bir geçerken o sohbetlerin biricik tadı gibi yaşanır zaman. Kitap biter, etkisi sürer.

Mine Söğüt o yazarlardan. Hani bir kitabı okunduğunda, okuyucusunu karşı konulmaz bir iştahla diğer kitaplarının peşine düşüren yazarlardan. Böyle yazarların okuyucuları kendilerini özel hisseder. Birbirlerini ilk karşılaşmada tanırlar, hiç konuşmadan bilirler ruhlarının bir yerlerden akraba olduklarını…

Zamanın rengi varsa nedir? Kırmızı? Sizin zamanınız ne renk?

Mine Söğüt, “Kırmızı Zaman isimli kitabında sözcüklerden sözlüklerden, renklerden isimlerden, masallardan gerçeklerden, çocuklardan kadınlardan erkeklerden yaşlılardan, duyulan ya da duyulmayan efsanelerden inanışlardan bir harman yapmış, öyle bir harman ki dehlizlerinde kaybolup çıkmak istemediğimiz bir İstanbul bekler okuyucuyu, hikâyelerine buyur eder.

“Kırmızı Zaman”, hem asırlar öncesinin hem de bugünün karakterlerinin zaman zaman kesişen, zaman zaman birbirine teğet geçen hikâyelerinden oluşuyor. Her bölümün başında bir sözcüğün sözlüklerde, ansiklopedilerde, halk dilinde, bir kitap adı olarak, tarihte bir isim ya da olay olarak tüm anlamları sıralanıyor. Ama sözcüklere anlamını en çok da yaşamın kendisi vermez mi? Yaşananlar belirlemez mi sözcükleri? Hani kimi kelimelere daha yakınızdır, kimine daha uzak, kimini duymayız bile kimini duyduğumuz anda alt üst oluveririz. Sözcüklerin anlamlarının yer aldığı o sözcüğe özel sayfada kelimelere yaşamın yüklediği anlam da ekleniyor. “Kırmızı” için “Kırmızı manada tehlikeyi işaret eder. Cazip ve cinaidir.”,zaman” için “Zaman belki de tanrının ta kendisidir.” diyor yazar… “Anlam”ın da anlamı var: “Anlamlar bazen kayabilir, karışabilir, kaybolabilir; insanı şaşırtabilir.” Ve sözcükler kitap boyunca kırmızı bir zamanın belirlediği anlamlarına kavuşuyor; hayat, hayal, rastlantı, ölü, mezar, şiddet, suç, cinayet, sır, vs…

Mine Söğüt aşağıdaki röportajında “Çok temel bir sorum var benim hayatta. Yazdığım şeylerin hemen hemen hepsinde de ya bir cümle olarak geçer ya da sayfalar dolusu geçer. ‘Neden?’ sorusuna takılırım hep.” diyor. Aynı röportajda bizlere yaşamlarımıza dayatılan kurgudan, bu kurguya göre yaşamaya zorlanmamızdan, ama tüm bunları sorgulayarak, “Neden?”in cevaplarından çok her cevapla yeni açılan sorulardan dolayısıyla kapılardan geçerek, kendimize ve isteklerimize karşılık gelebilecek başka yaşamlar kurgulayabileceğimizden, başka bir dünyanın mümkün olabileceğinden söz eder.

“Kırmızı Zaman”ın karakterleri de bunu yapıyor. Hepimiz kendi yaşamlarımızın başrolünü oynuyoruz. Senaryoyu kim yazıyor? Kendimiz mi, başkaları mı? “Kırmızı Zaman”ın Zaman Dayı’sı, Halat Niyazi’si, Hüsran’ı, Botan’ı kendi yaşamlarına ait “Neden?”lerin peşinde yaşamlarına anlam kazandırırken okuyucu olarak bizleri kendi yaşamlarımıza dönüp bakmaya, benzer soruları kendimize sormaya yönlendiriyorlar. Kendi izledikleri yollarda okuyucuya yol gösteriyorlar.

“Kırmızı Zaman”da yaşamı bambaşka bir pencereden izliyoruz, Mine Söğüt’ün diğer romanlarında da olduğu gibi. Gerçeküstü bir masalın içinde ilerliyor gibiyiz, ama yer yer bildiğimiz gerçeklerle çarpışıp gerçek yaşamdan da kopmadan ilerliyoruz kırmızı bir zamanın dehlizlerinde. “Kırmızı Zaman”, başımızı biraz çevirmemizi ve gerçeğe başka bir açıdan da bakabileceğimizi anlatıyor. “Gerçek” sözcüğünün anlamını anlatan sayfada diyor ki: “Bazen masal gerçeği gölgeler, bazen gerçek masalı.”

Mine Söğüt kitapları için karamsar ve karanlık olduğuna dair bir düşünce yaygın. Yazarın aşağıdaki röportajlarına bakarsanız o da bu düşünceyi destekliyor.

Bence insan gerçeğin ne kadarına katlanabilirse o kadarını yaşar. Yaşamın pek de karşılaşmak istemediğimiz, ruh sağlımız için çoğu zaman görmezden geldiğimiz gerçekleri ile hiç ummadığımız bir anda, mesela bir kitabı okurken karşılaşmak ve buna da karşı koyamamak, evet zordur. Ama biz görmek ya da bilmek istemesek de, insanoğlu var olduğu günden beri vahşetini, insanın insana eziyetini, katliamlarını, tecavüzlerini sürdürmektedir. Şu satırları okuduğunuz anda bile bir yerlerde birileri ölüyor, öldürüyor, öldürülüyor, tecavüze uğruyor, katlediliyor. Aklı, düşünme ve konuşma yetisi ile övünen insanın bu yetileri ile bugün geldiğimiz noktada korkunç bir dünya yaratmış olması ne tuhaf değil mi? “Kırmızı Zaman”da “tuhaf” sözcüğü için şöyle yazıyor: “Hayat tuhaflıklarla doludur ve katlanılabilir olmasını bu tuhaflıklara borçludur.”

Mine Söğüt okuyucularının kitapların karamsarlığı ya da karanlığı ile bir dertleri olduğunu sanmıyorum. Bana güç ve umut veriyor bu kitaplar, yalnız olmadığımı söylüyorlar.

Sizin zamanınız ne renk? Kitabı okuduğumdan beri benimki de kırmızı…

Şule Tüzül – edebiyathaber.net (14 Ağustos 2014)

Yorum yapın