Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son dönemde okuduğu kitapları, bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Selcan Kırnal’ı, arkadaşı Kuzey Kayahan Saran ile konuştuk.

1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Selcan, bir masa ve sandalyenin olduğu her yerde yazabilir. Ama en çok evde, odasında rahattır. Sessiz ve huzurlu bir ortam olmalı tabii. Yazma anına denk geldiğimde rahatsız etmemeye çalışırım, yoksa sinirlenip masadan kalkıp gitme ihtimali bir hayli yüksektir.
2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Edebiyatın her türü hakkında konuşmayı severiz. Özellikle yeni yazım biçimleri ve yeni türleri kaleme alma deneyimlerimizi sık sık paylaşıyoruz. Yayınevlerinin farklı tür ve biçimde olan metinlere karşı gösterdiği korkaklıkları, güncel öykü kitaplarındaki sıradanlığı ve Türkçenin uğradığı katliamları konuşuruz. İkimiz de birbirinden farklı metinler okuruz ve bunları haftada bir birbirimize anlatırız.
3)Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazdığı öyküleri bana gönderip gözden kaçırdığı yerleri sorar. Selcan, oldukça titiz çalışır. Yazarken metninin editörlüğünü de yapar. Yeni yazacağı metinler ve yapacağı araştırmalar üzerine istişare ederiz. Dikkati çabuk dağıldığından onu motive etmeye ve yönlendirmeye çalışırım.
4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Mutlak sessizlik ve mutlaka yalnız olmak.
5)Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Dimitris Sotakis’in “Soluğun Mucizesi”ve Julie Otsuka’nın “İmparator Tanrıyken” kitaplarını okuduğunu biliyorum. YouTube’de “O Kitabın Filmi Var” isimli bir programımız var. Şu an Paul Bowles’in “Çölde Çay”ını okuması gerekiyor ama başladı mı emin değilim.

















