Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar İlknur Atalkın’ı, kızı Derin Atalkın ile konuştuk.

1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Her yerde. Yazıları derken ne kastettiğimize göre değişir tabii. Bir roman veya öykü çalışması zihninde belirli bir olgunluğa eriştiyse masasının başına geçer ve dizüstü bilgisayarından yazar. Fakat bahsettiğim aşamaya gelene kadar yazmadığı yer kalmaz. Telefonunun notları, ilkokulda ders notu aldıklarımıza benzeyen kocaman defterleri, sosyal medya paylaşımlarında metne ayrılan tüm bölümler, zaman zaman substack üzerinden gönderdiği bültenleri. Sık sık da vızır vızır çalışan kafasının içi. Bu yönüyle ona benziyorum. Yazmayı sadece başına oturularak değil yaşamın içinde savrularak yapılacak bir üretim olarak görüyoruz bence. Yakaladığımız anda kaçırmamak için elimize ilk geçen kalemle ilk bulduğumuz yere yazarak. Hele ki bir hikaye için bir fikre veya meseleye kafayı taktıysak çevremizdeki dünyayı tamamıyla o gözle algılamaya başlıyoruz. Annem de böyle yazıyor aslında. Denk geldiğim ilginç bir anı mıdır bu bilmem ama annemi sabahın dördünde veya beşinde su içmek için uyanıp da yazarken görmüşlüğüm çok vardır. O yarı uyku halinde gördüğüm, masa başında kahvesini içen, gün doğumuna karşı pencere kenarında yazan annem rüyadaymış gibi hissettiren bir imgedir hala benim için. Sonraları kendimi de gece uykuya dalmadan hemen önce aklıma düşenleri kalkıp yazarken veya sabahın absürt saatlerinde boş bir word sayfasına bakarken buldum çok kez. Daha planlı programlı bir insan olmak istemezdim galiba. Gerçek düşüncelerin en dağınık zamanlarda zihnimizden akmasını değerli buluyorum. Belki bu yüzden annemin nerde yazdığındansa nasıl yazdığı üzerimde hep daha kalıcı bir etki yarattı. Biraz da bulaştı diyebilirim.
2) Annenizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Annemle genel olarak çok şey paylaşırız. Birbirini çok seven ve anlamaya çalışan her ilişkide olduğu gibi tartışırız da. Fakat ben çocukluğumun ilk hatırlayabildiğim zamanlarından beri annemle sahip olduğum ilişkinin özel olduğunu hissettim. Bana ilk kitabımı okuyan, okumayı söker sökmez ilk kitaplarımı alan, erken yaşlarımdan beri elimden kitap düşürmeyecek hale getiren bir kişi varsa bu da kesinlikle annemdir. Haliyle yıllar içinde kitaplar, yazı ve edebiyat üzerine kurduğumuz diyalog bu ilişkiyi sadece bize ait olan bir dünyaya taşıdı. Bu meselelere dair paylaştıklarımız da zaman içinde evrildi. Bana ilk kitabımı okumasından tutup da birlikte katıldığımız edebiyat atölyelerine, beni katılmam için teşvik ettiği öykü atölyeleri ve onun sonunda ilk kez bir basılı dergide yayınlanan öyküm olmasından onun ilk roman yolculuğu ve benim bunun her adımında bir parçası hissetmemi sağlayacak kadar düşüncelerime değer vermesine kadar giden upuzun bir yolculuğumuz var bizim burada. Hala devam eden, hep sürmesini umduğum bir yolculuk. Okuyup da kalbimizde yer etmiş her şeyi paylaşıyoruz. Birbirimize destek oluyoruz, fikir alışverişi yapıyoruz, gerektiğinde yapıcı eleştiriyoruz. Ben mesela yazdığım bir şeyden memnunsan ilk annemin görmesini isterim. Sanırım bu duygumuz karşılıklı. Bu epey zor ve bitmeyen bir yolculuk. Biz de bu gemiden birlikte mutlu inmeye söz vermişiz gibi bir his bendeki de.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Bazen henüz kafasında ilk filizlenen düşüncelerle gelir. Bazen “bak böyle bir şey yazdım” diye bir öyküsünü veya bir metnin ilk paragrafını, cümlesini atar. Burada da belirli bir kuralımız yok yani. Fakat önceki soruda da dediğim gibi bir öneri veya fikir isterken söyleyeceğim şeyi büyük bir dikkatle dinlediğini, ciddiye aldığını ve üzerine düşüneceğini bilirim. Bunun benim için ne kadar özel bir duygu olduğunu da ancak ben bilebilirim galiba. Biraz arabesk konuşacağım ama, sana hayatın ilk mücadelelerini öğreten birinin senden öğrenecekleri olduğunu hissetmek insanı başka türlü büyütüyor. Seve seve de yapıyorum. Bir kere bu benim için de çok heyecan verici. Annemin bir cümlesini okuyup da “bunu o mu yazdı gerçekten” demek muhteşem bir an. En çok da gurur verici. Çok mesafeli bakamayabiliyorum tabii metinlerine her zaman. Duygusallığım ağır basabiliyor. Bu belki ufak tefek teknik detayları kaçırmama sebep oluyor ama annemin çok iyi bir yazar olduğuna her okuduğumda daha da emin oluyorum. Bu da başka tür bir gurur. Nasıl öneriler alır sorusunun cevabıysa çok geniş ve yine annemle karşılıklı bence. Hikayenin temelinden meselesine, anlatıcı seçiminden yazım hatalarına ve editoryal düzenlemesine kadar her konuda fikir alırız birbirimizden. Ben sinema bölümünden mezun olurken bitirme projesi olarak uzun metraj film senaryosu yazdım. Karakterlerimden birinin ismini annem bulmuştu mesela. Bilmiyorum, açıklaması tuhaf bir his. Yarattığımız karakterler bir şekilde yolunu bulup birbirimizin hikayesine sızıyor. Sanki yanıtlarım bu soruları tam karşılamıyor gibi ama öyle işte. Bizim hikayemiz de kurallara uymuyor.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Bence annem ritüellerle değil duygularıyla hareket eden bir kadın. Yazarken de öyle. Belirli bir ritüeli olduğunu düşünmüyorum. İlla bir şey söylemem gerekse sabahları yazması derdim. Zihninin sabah berraklığıyla hareket etmeyi seviyor yazma konusunda. Akşam saatlerini keyfine göre yaşayan, kafası bulandığında yazmaktan uzaklaşan bir tavrı var. E her yazarın bir tavrı varsa buna saygı duyuyorum ve bir kez daha burada da ona benziyorum. Ritüel sayılır mı bilmesem de onu iyi ve güvende hissettiren bir ortamda, kendi koşullarında yazıyor diyebilirim. Yaşadığımız her evde, ben evden ayrıldığımdaysa onların yaşadığı her yerde kendine yarattığı onlarca çalışma köşesi, renk renk masalar, lambalar ve kitaplıkları bunun en büyük kanıtı. Kendine ait bir dünya yarattığı müddetçe yazıyor.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Son zamanlarda okuduğu kitaplar; Değişme İsteği, Erkekler Erkeklik ve Sevgi – Bell Hooks, Annem Öldü mü – Vigdis Hjorth, Bir Hayat Nefesi – Clarice Lispector, Bize Ait Bir yer – İlgi Erpelit. Bir de bonus: Şimdilerde ben de onun önerisiyle Okuyucu – Bernhard Schlink okuyorum.















