Yazarın Odası: Emel Kalender | Meltem Dağcı

Aralık 29, 2022

Yazarın Odası: Emel Kalender | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Emel Kalender’i, oğlu Emir Haktan Sevinç ile konuştuk.

Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Annemin yazdığı bir yer yok. Kitap yazdığını biliyordum ama ne zaman yazdığını anlamazdım. Yazdığını, annemden daha çok arkadaşlarından duyuyordum. “Annen bir gün yazar olacak,” diyorlardı. Ortak bir hayal kurduklarını düşündüm. Son zamanlarda arkadaşlarıyla heyecanlı bir şekilde kitap hakkında konuştuklarını hatırlıyorum. Açıkçası annemin bir gün kitabının çıkacağına inanmadım. Kitap çıktığında çok şaşırdım, okuyunca da şaşırdım. Bana ilginç gelen şu; normalde yazarlar yaşadıklarını eserlerinde ağır bir şekilde hissettirirler ama annem bunu yaparken canımızı sıkmadan, her sınıfa seslenen ve eğlenceli bir dille anlatıyor, ben bile eğlenerek okudum.

Annenizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Ben annem kadar okumam. O durmadan okuyor ve bu yüzden gözleri bozuldu. Beni de okumam için yönlendirdi. Kitaplıkta sadece Oğuz Atay’ı, Sartre’ı ve Saramogo’yu sevdim. Heyecanla bir kitap önerdiğinde beğenmediğim zaman üzülüyor. Sanki o kitabı kendi yazmış da beğenmemişim gibi üzülüyor. Zaten evin her yeri kitap, mutfakta bile kitap var. İlgimi çeken olursa bakıyorum. Ama annem kadar detaylı okumuyorum, kitabın her yerine notlar alıyor ve bazılarını seslendiriyor. “Neden bu kadar yoruyorsun kendini?” diyorum, anlamak içinmiş. Yazdıklarımı anneme gösteriyorum, okumadığım için zayıf olduğunu söylüyor. Sonra hevesim kaçmasın diye bana yazma tüyoları veriyor. Dinlemiyorum tabii, annemin dediklerini yapsam profesör olurum. Bir hikâye yazmak için bu kadar çalışmak bana garip geliyor.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Bazen bana yazdıklarından birkaç cümleyi zorla okutuyor. Sıkıcı bulursam şaşırıyor. “Sen olsan bu durumda ne söylerdin?” diyor. Basit bir cümle kuruyorum, sevinerek gidiyor. Bazen de bana fikir soruyor; “Eve hırsız girse ne yaparsın?” Bir arkadaşı, “Rakı içerdim,” demiş. O öyküyü okudum. Gerçekten hırsızla ev sahibi rakı içiyor, komik de yazmış. Ben annemin yazar olarak anılmasına alışamadım. Çorapsız geziyorum diye bana kızan annem nasıl o hikâyeleri yazmış, ikisi nasıl aynı kadın, anlamıyorum.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Annem bulduğuyla yetinen bir insan. Şaka değil, her şeyi yer, her yerde uyur, her şeyi giyer.  Hayal kurarken bile çekinir, olabilecek hayalleri kurar. Bildiğim kadarıyla ritüeli yok. Aynı evde yaşadığımız halde ne zaman yazdığını anlamadığıma göre her yerde yazıyor olmalı. Biliyorum garip ama annem böyle bir kadın.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Annem birkaç kitabı aynı anda okur. Okuduklarını da tekrar okur. Bir de çok yavaş okuyor. Demin de söylediğim gibi kitap seslendirmeleri de yapıyor. Acele etmiyor yani, yavaş yavaş sindirerek. Mitoloji kitapları ve Sait Faik hep masasında. Şu sıra açık olan kitaplar da ‘Huzur’, ve “Lacan Seçkisi”.

edebiyathaber.net (29 Aralık 2022)

Yorum yapın