Türkiye’deki karikatür dergiciliğin seyri | Can Öktemer

Ocak 9, 2021

Türkiye’deki karikatür dergiciliğin seyri | Can Öktemer

Çok şey öğrendiğim Levent Cantek abime

Karikatür insanoğlunun en eski ifade biçimi alanlarından biri olarak kabul edilmektedir. Güçlü bir sanatsal ifade olarak karikatürün uzantısı hiç kuşku yok ki mizah ve hicivdir.  Karikatür,  bireysel meseleleri ele aldığı kadar güncel ve politik olanla da yakın ilişki içerisindedir.  Tarih boyu karikatüristler iktidarla, otoritenin paçasını bozmaya çalışmışlar onların yanlışlarını vurgulamışlardır.  Karikatürün geniş kitleleri etkileyebilme gücü mizahın da iktidarı sarsıcı söylemi nedeniyle tarih boyu iktidar ve karikatürist sıklıkla karşı karşıya gelmiştir. Özellikle kamusal alanda sözün alanın daraldığı dönemlerde, karikatür önemli bir muhalefet alanı oluşturduğu bile söylenebilir. Mizahın ve güldürünün iktidarların otoritelerini yerinden etme kabiliyetleri vardır. En nihayetinde politika ne kadar asık suratlı icra edilen bir alansa mizah da o ciddiyeti bozacak bir şeydir.

Dolayısıyla karikatür dergilerindeki eleştiriler, otoriter rejimlere, kötü siyasi idareleri korkutabilir zaman zaman yerinden bile edebilir. Bu doğrultuda otoriter rejimler mizah dergilerinin varlığından pek hoşlanmazlar. En nihayetinde ortada gülünecek bir şey varsa orada iktidarın asık suratlı kudreti de var olamaz. Gerektiğinde ya da “çizgiyi” aştıklarında yasaklanmaları, ortada görülmemeleri totaliter siyasetin de tarih boyu ana refleksi olmuştur.  Karikatür dergilerine sadece muhalefet üzerinden de bakmamak lazım. Bazı dönemlerde tam tersi bir şekilde karikatür dergileri ve iktidar arasında yakın bir ilişki olmuş; çizgilerin eleştiri okları muhalefete yönelmiştir. Mizah ve iktidar arasında yaşanan bu karmaşık ilişkisinin bir başka sebeplerinden biri de hiç kuşku yok ki ekonomidir. Karikatür dergileri hayatta kalmak ve yayınlarına devam edebilmek için hatta ifade özgürlüğüne sahip olabilmeleri için ekonomik özgürlüğe sahip olmaları gerekmektedir. Dolayısıyla bazı dergi sahipleri hayatlarına devam edebilmek için iktidara yakın olmayı tercih etmiş bazıları da güncel meseleleri ele alıp, muhalefetlerini sürdürmüşlerdir.

Karikatür dergilerin içerikleri ağırlıklı olarak günceli yakalar onu yorumlamaya çalışır. Siyasetçilerin sıklıkla dergilere kapak olmasının sebebi de budur. Dergilerinin bu arzusu ekonomi-politiğin bir karşılığıdır bir anlamda. Nihayetinde gündem olan bir konuyu dergiye ya da karikatüre taşımak görünür olmayı da arttırır. Bu anlamda tarih boyu karikatür ve güncel olaylar iç içe olduğu söylenebilir. Karikatürün güncelle olan ilişkisine dair en ilginç örneklerden biri Fransız Devrimi sonrasında görülür. Devrimin hemen ertesinde karikatüristler kazananların tarafında olmuşlar, icraatlarından övgüyle bahsedip devrik aristokrasiye de çok ağır eleştirilerde bulunmuşlardır (Cantek&Gönenç, 2017, s.101).

 “ (…) Kraliyet ailesinin kaçarken yakalanıp tutsak edilmesini tasvir eden bir karikatürde Kral ve ailesi çeşitli hayvanlar biçiminde çizilir. Karikatürde yer alan devrimci figürü ise elinde kırbaçla bu hayvanlardan oluşan sürüyü güderken resmedilir” (2017, s.102).

Buradaki örnekte de sadece karikatürün güncel olan ilişkisi değil aynı zamanda kamusal alanın sözel ifadesini yansıtma da görülebilir. Buna göre monarşi döneminde Krala yönelik ifade edilemeyen öfke, hınç karikatür yoluyla vücut bulur.  Karikatür, muhalefet ve iktidar ilişkisi karmaşık, dönemsel hatta ülkelere göre farklılaşabilmektedir. Bununla beraber karikatürün hiciv şekli cinsiyetçilik, ifade özgürlüğü gibi kavramların da alanına girmektedir.

Dolayısıyla tarih boyu nelerin karikatürün konusu olabilir, karikatürist neleri mizah malzemesi yapabilir de bir tartışma konusu olmuştur. Benzer bir tartışma konusu da tarih boyu Türkiye’de ola gelmiştir. Karikatürün iktidarla ilişkisi ona muhalefeti ve ifade özgürlüğünün sınırları her dönemde yeni bir tartışma konusu önümüze çıkmıştır.

Karikatürler üzerinden kısa Türkiye tarihi

Bu topraklarda karikatür dergiciliğinin izleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde rastlanır. 1870 yılında Teodor Kasap’ın kurduğu Diyojen Türkiye’nin ilk mizah dergisi olarak kabul edilir. Zaman içinde Diyojen haricinde Çıngıraklı Tatar, Hayal, Tiyatro gibi dergiler de yayımlanır. Bu dönemdeki mizah dergileri I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet döneminde ağırlık kazanır, II. Abdülhamit döneminde ise yasaklanır (Cantek&Gönenç, 2017, s.10).

Yukarıda da tarif edilmeye çalışıldığı gibi kamusal alanda sözün serbestliği mizah dergilerinin hareket alanı arttırdığı gibi sözün daraldığı dönemler de çizgiler suskunlaşabilir. Bu genel vaziyet karikatür dergiciliği adına tarih boyu farklı dönemlerde kendini tekrar edecek bir tarihsel döngüye de dönüşecektir. Mizah dergileri bu bağlamda II.Abdülhamit iktidarı kaybettikten sonra en sert eleştirilerini ona yöneltmiş tıpkı Fransız Devrimi’nde olduğu gibi otoriter dönem sonrası yeni dönem övgülere mazhar olmuştur (Cantek&Gönenç, 2017, s.10).  İki Meşrutiyet dönemi, Osmanlı’nın yıkılışı ve Kurtuluş Savaşı döneminde de mizah dergileri düşük yoğunlukta hayatlarına devam eder. Bu büyük tarihsel aralıkta yayın hayatını Cumhuriyet dönemine sarkıtabilen tek dergi ise Karagöz olur. Bununla beraber karikatür dergilerinin siyasi angajmanları Kurtuluş Savaşı sırasında farklılaşmıştır. Bir tarafta İstanbul Hükümeti’ni destekleyen yayın organları diğer tarata ise Ankara Hükümeti’nin yanında olan ve Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen dergiler vardır (Cantek&Gönenç, 2017, s.11). Atatürk’ün çizgisinde bir duruş sergileyen ilerleyen dönemlerde basının önde gelen isimlerinden biri olacak Sedat Simavi’nin Güleryüz, Relif Halit Karay’ın Aydede gibi isimlerin dergileri vardır.  Bu isimlerin haricinde Türkiye karikatür tarihinde önemli bir isim olan Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon’ın çıkardığı Akbaba dergisi de erken Cumhuriyet döneminin önemli dergilerinden biridir (Cantek&Gönenç, 2017, s.11).

Bu noktada Akbaba dergisine ayrı bir parantez açmak gerekebilir. Akbaba dergisi Türkiye’nin en uzun soluklu karikatür dergisi olmakla beraber derginin politik içeriğini de farklı dönemler üzerinden okumak ilginç bir manzara ortaya çıkarmaktadır. Türkiye’deki karikatür tarihini araştıranlar Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayımlanan dergilerde muhalefetten ziyade yeni ideolojik tahayyülün yanında olma isteğinin göze çarptığını belirletmektedirler. Buna göre, Akbaba da benzer bir çizgi üzerinden yer almıştır. Akbaba’nın uzun soluklu olmasının en önemli nedenlerinden biri de hiç kuşku yok ki siyasi iktidarla kurduğu yakın ilişkidir. Üstelik bu ilişki biçimini oldukça esnek tutup farklı dönemlerde farklı siyasi tutum alabilmiştir:

“Yayıncı Yusuf Ziya Ortaç, muhalefet partilerini eleştirmesi için maddi teşvik almış, dergisine resmi abonelikler sağlamış, kâğıt alımında kolaylıklar elde etmiştir. Öyle ki, bu kazanımlarını 1923-1950 döneminde CHP, 1950 sonrasında Demokrat Parti’den elde etmiş, iktidar değişiminde daha önce yandaş olduğu partiyi bu kez eleştirmeye başlamıştır”. (Cantek&Gönenç, 2017, s.12).

Akbaba’nın politik esnekliğinin en önemli sebeplerinden biri ekonomik koşullardır. Kâğıt temini ve dağıtım koşullarının devlet tarafından sağlanması bir anlamda Akbaba’yı iktidarla arasını hoş tutmaya yöneltmiştir. En nihayetinde ticari bir oluşum olarak karikatür dergilerinin yaşayabilmeleri için iyi bir satış grafiği yakalaması gerekmektedir. Lakin dergi kadrosunun siyasi görüş olarak resmi ideolojiye yakın olduğu vurgulanmalıdır. Derginin yayın çizgisi resmi politikalarla paralellik taşır. Buna dair en çarpıcı örneklerden biri derginin azınlıklara karşı ayrımcı ve neredeyse ırkçı tutumudur. Gerek mübadele zamanı gerekse de Varlık Vergisi’ne giden yolda Akbaba gayrimüslimlere yönelik ayrımcı bir söylem tutturur. Lakin bu noktada şunu da hatırlatmak lazım kâğıt temini ve dağıtım koşulları açısından iktidara yakın olmak Akbaba’yı görece rahatlatsa da genel okuyucunun ilgisini kaybettirir (Cantek&Gönenç, 2017, s.28). En nihayetinde karikatürün varoluşu muhaliflik ve iktidara eleştiridir. Okuyucu sayfalarda iktidarın sesini değil kendisinin sesini görmek ister.  Bu anlamda Akbaba’nın yayın çizgisinin dışına çıkan Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin kurduğu Markopaşa’dır.

Markopaşa iktidarla yakın ilişki kurmaması hem CHP’yi hem Demokrat Parti’yi kıyasıya eleştirmesi sebebiyle büyük ilgi görmüştür. Lakin her iki kesime de aynı uzaklıkta olması bir anlamda derginin sonunu getirecek, dönemin kuvvetli rüzgârlarından “atnikomunizm” avı derginin kapanmasına yol açacaktır. Markopaşa’nın ömrünün görece kısa olması karikatür muhalefet ve iktidar arasındaki sorunlu ilişkiyi de ortaya döker bir anlamda. Burada da iktidarın belirlediği bir eleştiri ve ifade alanı söz konusudur. Türkiye’deki karikatür dergiciliğinin tarihine bakıldığında da farklı dönemlerde söylem alanın genişlediği çoğu zamanda da daraldığı görülmektedir. Dolayısıyla Markopaşa’nın kısa sürede kapatılması o tarihlerdeki söylemin sınırlılığını imlemektedir. 1940’lı ve 1960’lı yıllar Türkiye’nin siyasi hayatının çalkantılı dönemine işaret eder.  Demokrat Parti’nin otoriterleşmesi ve sonrasında gelen askeri darbe önemli tarihsel gelişmeler olarak yerini alır. Askeri darbe sonrası karikatür dergileri Demokrat Parti dönemini ağır bir şekilde eleştirir, yeni döneme alkış tutar. 1961 Anayasası’nın açtığı kısmı özgürlük alanı da aynı şekilde kamusal ifadeyi genişletir. Bu durum da hiç kuşku yok ki karikatür dergilerine yansır.  Lakin bu dönem de kısa sürecektir 12 Mart’la beraber tüm kazanımlar iade edilecektir. Türkiye siyasi hayatının sürekli çalkantılı olması ve sert politik iklim mizah dergiciliğini zorlar. Yayın politikaları veya muhalefet biçimleri onları ömürlerini de belirler bir noktada. Özellikle askeri darbeler ya da siyasi iktidarın otoriterleşmesi muhalefet alanını da kapatır.

1970’li yıllarda ise Oğuz Aral’ın kurduğu Gırgır ise Türkiye mizah dergiciliğinde büyük bir dönemeç olur. Dergi kısa sürede büyük bir satış grafiği yakalar. Oğuz Aral’ın mahalle kültürü, “tadında” muhalifliği, argo ve cinsellik temalı içeriğiyle tüm Türkiye’nin benimsediği bir dergi olur. Oğuz Aral, derginin içeriğini ve politik duruşu dengede tutmaya çalışsa da “sol” çizgisini çoğu zaman hissettirir (Cantek&Gönenç, 2017, s.30). Siyasi liderler, partiler ve iktidarın hatalı politik uygulamaları dergide eleştirilir. Özellikle siyasi liderler çoğu kez kendilerini kapakta bulurlar. Yukarıda da belirtildiği gibi bu dergiler aktüel siyaseti yakaladığı ölçüde görünür olabilmektedirler. Üstelik okuyucular da bu dergileri politikacıları eleştirdiği için takip etmekte, onların söylemediklerini söyledikleri için sevmektedir.

12 Eylül askeri darbesiyle beraber yine ifade özgürlüğü alanı ciddi oranda azalır. Sert bir nizam, intizam dönemi başlar. Gırgır da kendine bulabildiği kısıtlı alanda yayına ve eleştirel tutumunu sürdürmeye çalışır. Gırgır gerek içeriğiyle gerekse de popülerliğiyle Türkiye mizah ve karikatür tarihinin yapı taşlarından biridir. Dergiden yetişen ve sonrasında kendi dergilerini kuran yeni kuşaklar da Gırgır’ın açtığı patikalar sayesinde yollarına devam edebilmişlerdir. 1980’li yıllarda çıkmaya başlayan dergiler bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Fırt, Hıbır, Limon ve sonrasında gelecek olan Leman önemli satış rakamlarına ulaşabilmişledir. 1980 ve sonrasındaki dönem yine Türkiye için ilginç bir zamansallığı ifade etmektedir.

12 Eylül sonrası yeniden demokrasiye dönüş kamusal alanda bir ifade özgürlüğü alanı doğurmuştur. 1980’li yıllar kadar kendilerine söz hakkı bulamayan tüm dezavantajlı gruplar kendilerini açık bir şekilde ifade etmeye başlamışlardır. Dönemin en çok ilgi gören dergisi Leman’da da bu durumun izlerine rastlanabilir. Leman hem Kürt sorununa hem İstanbul’un o tarihlerdeki kentsel dönüşümüne, ekonomik krize karşı zaman zaman sert tavır alır. Bu anlamda da dergi sol ve sosyalist çizgiye yakın olduğunu açıktan vurgulamış olur. 1980 sonrası Türkiye basının çok sesli haline gelmesi, kağıt temini ve dağıtım ağlarının genişlemesiyle birlikte bir çok farklı basın ya da yayın kuruluşunun kendisini rahatlıkla ifade ettiği de bir dönemdir. Dolayısıyla Leman da kendi ekonomik özgürlüğünü elde etmiş ve iktidar partileriyle kendi arasına bir mesafe koyabilmiş bir dergidir. Leman tıpkı Gırgır’da olduğu gibi bünyesindeki genç yazarların ayrılıp Penguen ve Uykusuz gibi dergiler çıkarana kadar Türkiye’nin güncel siyasi mevzularında tavır almayı sürdür. Penguen ve Uykusuz Leman gibi doğrudan bir muhalefet yapma ihtiyacı hissetmez. Genç kuşak mizahçılar doğrudan mizahla ilgilenirler. Bu durum da dergiler arası politik-apolitik tartışmasına neden olur. 2000’li yılların ortalarına doğru AKP’nin iktidara gelmesi ve her dönemde oyunu arttırıp tek başına iktidar olması karikatür dergileriyle iktidarı karşı karşıya getirir. Leman, Uykusuz ve Penguen’in kapaklarına taşınan iktidar eleştiri mevcut siyasi iktidar tarafından hoş karşılanmaz. Hakaret davaları hatta sonraki dönemlerde dergi toplama girişimleri bile söz konusu olur. Günümüzde ise matbu yayıncılığın krize girmiş olması karikatür dergilerini derinden etkilemiştir. Üstelik mizahın artık neredeyse sadece dijital ortamda ve yeni bir söylemle yapılması da bu dergilerin etki alanını daraltır. Lakin mevcut iktidar ve dergiler arasında kısa süreli yüksek tansiyon da sürer.

Görüldüğü üzere, Türkiye’de karikatür dergiciliği dönemin siyasi ve politik koşullarına göre şekillenmiş ifade özgürlüğünün çizgisi de bu koşullara göre belirlenmiştir. Askeri darbeler, siyasetin otoriterleşmesi bu dergilere doğrudan yansımıştır. Bununla beraber 1940’lı yıllardan itibaren karikatür dergileri kapaklarına sayısız kez siyasileri taşımışlardır. Çoğu zaman cinsiyetçi bir şekilde onları kadın olarak tasvir etmiş ya da rövanşist bir tutumla çok ağır eleştirilerde bulunmuşlardır. Geçmişte, günümüze kıyasla bu kapaklara, siyasetçiler tarafından çok az tepki gösterilmiştir. Bu dergilerin politik mizaha yönelmelerinde  ki en büyük sebep ideolojik olmakla beraber ticaridir. İdeolojiktir çünkü, çizerle ve mizahçılar dünyaya soldan bakarlar, ticaridir çünkü dergi günceli yakaladığı kadar iyi bir satış rakamı yakalar.

Geniş halk kitleleri açıktan ifade edemedikleri görüşleri karikatür dergileri vasıtasıyla söylenmesinden hoşnut olurlar. Özellikle Türkiye gibi kamusal alanda ifade özgürlüğünün neredeyse hiç olmadığı bir yerde bu dergiler bir anlamda geniş kitlelerine sesi olabilmişlerdir  (Cantek&Gönenç, 2017, s.25). Dolayısıyla mizah ve gülme hali iktidarı derinden sarsması insanları rahatlatan bir unsurdur. Uzun yıllardır insanların karikatür dergilerine yönelik ilgi de bu şekilde yorumlanabilir.

Günümüzde iktidar ve karikatür dergileri arasında zaman zaman gerginliğe hatta yasakçılığa varana bir durum olması ayrı ve detaylı bir analiz gerektirmektedir hiç kuşkusuz. En nihayetinde bugüne kadar siyasetçiler ve karikatür dergileri arasında dengeli bir ilişki hatta hoşgörü çerçevesinde bir ilişki söz konusu olmuştur. Bugün biraz daha farklı bir siyasi iklim söz konusudur. Son derece ciddi, hamasi ve asık suratlı bir siyaset yapma biçimi var.  Böyle bir ortamda mizah ve gülmek hiçbir şekilde hoş karşılanmaz.

1980’li yılların başlarında genişleyen ifade özgürlüğü için “Konuşan Türkiye” sloganı atılırdı günümüzde ise her daim kürsüden yükselen sinirli haller de “Bağıran Türkiye”’yi mi imlemektedir bir anlamda. Lakin siyasetçinin mizaha ve gülmeye dair bakış bir olgunluğu ifade eder. Gülmek de aynı zamanda iktidar ciddiyetini hafifletir karşılıklı diyalog kurma ihtimalini arttırır.  Görünen o ki biz o olgunluğun bir hayli gerisindeyiz. Tarih boyu çizgilerle bu denli hasmane oluşumuz da bundadır belki de.

Kaynakça:

Levent Cantek& Levent Gönenç Muhalefet Defteri Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür, Yapı Kredi Yayınları, 2017

edebiyathaber.net (9 Ocak 2021)

Yorum yapın