Sınırların Dışında Düşünmek: Sartre’ın Aydın Portresi | Özge Çalışkan

Ekim 9, 2025

Sınırların Dışında Düşünmek: Sartre’ın Aydın Portresi | Özge Çalışkan

Jean-Paul Sartre, hem düşünceleriyle hem de bu düşünceleri yaşam pratiğine dönüştürme biçimiyle çağının en etkileyici isimlerinden biri. 20. yüzyılın düşünsel iklimini kökten sarsan etkili bir kültür figürü olarak hem yazar hem filozof kimliğiyle tanınır. Varoluşçuluğun da öncülerinden olan Sartre, insanın dünyaya önceden belirlenmiş bir öz yerine radikal bir özgürlükle geldiğini savunur. Ona göre hayat, hazır anlamların aksine seçimlerle, sorumlulukla ve cesaretle şekillenir. Yazar bu düşüncelerini “Varlık ve Hiçlik” adlı eseriyle felsefenin merkezine yerleştirerek yeni bir çağ açtı. Teorik tartışmalarla sınırlı kalmayıp romanlarında ve tiyatro oyunlarında fikirlerini canlı karakterlerle işledi. II. Dünya Savaşı sonrasında sömürgeciliğe, savaşlara ve adaletsizliklere karşı güçlü bir ses olarak öne çıktı. Akademik kürsülerden taşan etkisi, sokaklara, meydanlara ve yazı masasına yayıldı. Entelektüel sorumluluğu eylemle buluşturdu. 1964’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü reddetmesi, bağımsız ruhunun unutulmaz bir sembolüne dönüştü. Bu yazıda Sartre’ın aydın tanımını, entelektüel sorumluluğa yaklaşımını ve günümüze uzanan düşünsel mirasını ele alacağız.

Temel Argümanlar ve Kavramsal Çerçeve

Aydınlar Üzerine, 20. yüzyıl düşünce dünyasında entelektüelin rolünü, sorumluluğunu ve tarihsel konumunu sorgulayan çarpıcı bir felsefi manifesto olarak bilinir. Sartre, bu metinde aydınların ne olduğu üzerime bir tanımsal anlatım haricinde aydının varoluşsal, politik ve etik çerçevesini yeniden kurar. Bu yüzden kitap, hem döneminin siyasal iklimine hem de bugünün entelektüel tartışmalarına ışık tutan ileri görüşlü bir bakış açısı taşır. Sartre’a göre aydın-intellectuel, yalnızca bilgiyi üreten uzman ya da akademisyen olarak görülmemelidir. Aydın, bilgiyi kendi alanının sınırlarına hapsetmeden, toplumsal adaletsizliklere karşı eleştirel bir duruş geliştiren, hakikati kamusal alana taşıyan kişidir. Bu tanım, klasik bilgili kişi anlayışını aşar ve aydını pasif bir gözlemciden çok aktif bir müdahale öznesi olarak konumlandırır. Sartre, özellikle Batı’daki teknik uzmanların kendilerini tarafsız ilan ederek iktidar mekanizmalarına dolaylı biçimde hizmet ettiğini vurgular. Ona göre bu tarafsızlık iddiası, aslında iktidarla kurulan örtük bir ittifakın maskesidir. Aydın ise tam da bu maskeyi düşürmekle yükümlüdür.

Eser daha çok Sartre’ın 1960’ların sonu 1970’lerin başındaki politik atmosferde şekillenen düşüncelerini yansıtır. Fransız sömürgeciliği, Vietnam Savaşı, öğrenci hareketleri ve Marksist tartışmalar bu kitabın arka planını oluşturur. Sartre, entelektüellerin çoğunlukla burjuva sınıfından çıkmasına rağmen, bu sınıfın değerlerini sorgulamaları gerektiğini belirtir. Bu yönüyle kitap, kendi kökeniyle hesaplaşan bir aydın tipolojisi önerir. Aydın, kendi ayrıcalıklı konumunun farkına varmalı ve bu ayrıcalığı mazlumların sesi olabilmek için dönüştürmelidir. Sartre bu noktada, aydını kendi kendisini ihbar eden sınıf kaçkını olarak betimler. Bu, hem cesur hem de trajik bir figürdür.

Üslup ve Düşünsel Derinlik

Kitapta Sartre’ın dili, polemikçidir ama yüzeysellikten uzaktır. Her argüman, felsefi bir zeminle politik bir pratiği birbirine örer. Bu, kitabı sosyolojik bir analize ek diğer bağlamda varoluşçu bir etik tartışması haline getirir. Aydının sorumluluğu, doğruyu bilmek yerine doğruyu söyleme cesaretini göstermektir. Kitapta Sartre’ın sıkça başvurduğu yöntemse çelişkileri açığa çıkarma yöntemidir. Örneğin, entelektüelin hem ayrıcalıklı bir sınıfa mensup olması hem de bu sınıfa karşı mücadele etmesi, onun varoluşunun temel gerilimidir. Sartre bu gerilimi bastırmak yerine, entelektüelin varlığının tam merkezine yerleştirir.

Bugün “Aydınlar Üzerine “

Bugün bilgi üretimi dijital ağlara, medya platformlarına ve küresel akademik sistemlere dağılmış durumda. Ancak Sartre’ın aydın tanımı hala keskinliğini koruyor. Öyle ki hakikatin savunusunu yapmadan yalnızca veri üreten ya da popüler söyleme teslim olan kişi, gerçek anlamda aydın olamaz. Bu açıdan kitap, özellikle günümüzün influencer entelektüelleri ya da akademik teknokratları için güçlü bir eleştiri sunar. Sartre’ın çağrısı, entelektüeli düzeni sorgulayan ve dönüştürmeye çalışan bir özneolmaya davet eder.

ÖZGEÇMİŞ

Özge Nur Botan-İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi HAYEF’ten Pedagojik Formasyon eğitimi aldı.

Saros’ u Unutmak adlı ilk öykü kitabı 2020 yılında yayımlandı.  Çeşitli internet sayfalarında içerik yazarlığına devam eden yazar gençlik yıllarından beri felsefe-düşünce türleri; aydınlanma çağı felsefesi, modern klasikler, çağdaş edebiyat, modern dünya edebiyatı okuru. Halen aktif olarak öğretmenlik yapmaktadır.

Yorum yapın