
Richard Osman’ın Perşembe Günü Cinayet Kulübü serisinin yeni kitabı “Ölecek Son İblis” Türkçe’de de yayınlandı. İngiltere’nin Kent şehrinin Fairhaven kasabasında bir tatil köyü gibi düzenlenmiş lüks bir huzurevinde yaşayan yetmişli yaşlardaki arkadaşlar her hafta perşembe günü toplanıp geçmişte işlenip faili bulunmamış cinayetleri inceler ve akıl yürüterek katili bulmaya çalışır. Elizabeth Best, eski bir MI5 ajanı, Ron Ritchie eski bir sendika lideri, İbrahim Arif Mısırlı emekli bir psikiyatr ve Joyce Meadowcroft emekli bir hemşiredir. Richard Osman esprili bir anlatımla kahramanlarının ruh hallerini ustaca yansıtırken akıcı romanlar kaleme alıyor.
“Ölecek Son İblis” arka kapağında şöyle tanıtılıyor; “Perşembe Günü Cinayet Kulübü sarsıcı bir haber alır. Antikacı eski bir dostun gizemli bir şekilde öldürülmesiyle koruduğu tehlikeli paket kayıplara karışır. Cinayet Kulübü’nün üyeleri bu esrarengiz olayın peşine düşer; sahte sanat eseri üreten üçkâğıtçılar, internet dolandırıcıları ve uyuşturucu kaçakçılarıyla karşı karşıya gelirler. Tüm bu yaşananlara yakınlarından biriyle ilgili yürek burkan bir olay da eklenir.”
“Sahte sanat eseri üreten üçkâğıtçılar, internet dolandırıcıları ve uyuşturucu kaçakçıları” ve tabii faili meçhul cinayetler polisiyelerin sıkça işlenen konuları. Son cümle ise daha farklı bir şeyi işaret ediyor; “Tüm bu yaşananlara yakınlarından biriyle ilgili yürek burkan bir olay da eklenir.”
Yürek burkan olay, Elizabeth’in kocası Stephen’in demans hastalığı. Demansın ortaya çıkıp ilerlemesini abartmadan, tüm doğallığıyla, samimi ve inandırıcı bir dille anlatıyor Richard Osman.
Zaten “Perşembe Günü Cinayet Kulübü”nün üyeleri yetmiş yaşını geçmiş ihtiyarlar. Serinin ilk kitabından beri yaşlanma, onun getirdiği sorunlar, dünyaya bakış açısındaki değişiklikler, yaş farkı nedeniyle toplum içinde ve çocuklar ve torunlarla yaşananlar mizahi bir dille işlenmişti.
Okudukça benim için önemli olanın antikacının öldürülmesiyle kahramanlarımızın içine daldıkları uyuşturucu ve sahte sanat eserleri ticaretleri ve peşpeşe gelen ölümler kadar Stephen’in demans hastalığı olduğunu fark ettim. Richard Osman, bu konuyu polisiyenin ana unsuru olan cinayetler ve katilleri yakalanma çabası kadar, belki de daha ayrıntılı ve derin bir şekilde işlemiş. Hastalığı ve hastaları iyi inceleyip gözlemlediğini düşünüyorsunuz. Kafanızda yaşlılık, demans ve ölüm hakkında bir çok soru oluşuyor. Yaşlanmak ve ölmek üzerinde düşünüyorsunuz. Zaten bu nedenlerle Ölecek Son İblis “serinin duygusal olarak en yoğun kitabı” olarak kabul edilmiş.

“Polisiyeler aslında ne anlatır?” diye düşünmemin nedeni de Stephen’in demansının böyle ustaca ve etkileyici bir şekilde verilmesi oldu. Polisiyeler, gizem romanları edebiyattan sayılmasalar, küçümsenseler de en çok okunan kitaplar. Polisiyeler, gizem romanları gerçekçi romanlardan kalan boşluğu doldurdu. Bu arada da evrim geçirdi. Yalnızca bir suçun çözümünü değil, toplumsal nedenlerini, sistemin bozukluğunu, olayların kaynaklandığı arka planı ve sosyal yapıyı da gözler önüne seriyorlar.
Polis teşkilatlarından başlayıp, adalet mekanizması, bürokrasi gibi kurumlara, sistemin işleyişine dair oldukça gerçekçi, hatta somut diyebileceğimiz eleştiriler getiriyorlar. Göçmenler, işsizler, alt sınıflar, toplumun görünmeyen katmanları bu romanlarda yer alıyor. Kadına yönelik şiddeti kadın cinayetleri özellikle ve dikkatle işleniyor. Suçun arka planındaki ekonomik eşitsizlik, eğitim yetersizliği, sosyal dışlanma gibi nedenler vurgulanıyor. Polisiye artık yalnızca suç çözmekle değil, toplumsal eşitsizlikleri görünür kılmakla da ilgileniyor.
İyi yazılmış polisiyeler, derin karakter çözümlemeleri ve etkileyici atmosferleriyle “edebi” sayılıp önemsenen bir çok romanlardan daha çok okuru etkiliyor, kendine bağlıyor. Türün gelişimiyle birlikte polisiyelerdeki psikolojik derinliğin de arttığını görüyoruz. Suçun arkasındaki duygusal motivasyonlar daha fazla irdeleniyor.
* Ölecek Son İblis, Richard Osman, çev Volkan Ersoy, Bilgi Yay. Mayıs 2025.

















