Italo Calvino’nun Görünmez Kentler haritası | Erdinç Akkoyunlu

Umberto Eco ‘roman nedir’ sorusuna şu cevabı verir: “Bir adam nehir kıyısında balık tutarken suda bir cesedin sürüklendiğini görürse, bu sadece bir olaydır. Ama cesedi gören balıkçı eğer hapisten çıkmış eski bir katilse, işte  roman o zaman başlar.” Bu basit ve bir o kadar da güçlü imge romanı tanımlamak için nasıl diğer tüm sözleri gereksiz … Read more

Jose Saramago’nun görünmeyen Körlük’ü | Erdinç Akkoyunlu

Jose Saramago, insanı gördü ve kendisini derinden sarsan bu yalansız dolansız, rol yapamayan  ama en çok da çırılçıplak gerçek bizi de rahatsız etsin istedi. Bu karşılaşmanın tesadüfen meydana geldiğini söyleyerek kadere yapılacak bir atıf, Saramago edebiyatını incelerken sözün ucunu Tanrı’ya getirmek olur. Ki Portekizli ustaya böylesi bir ihanet olsa olsa körlüktür. Çünkü Saramago dünyasında insan … Read more

Shakespeare usulü hayat | Erdinç Akkoyunlu

1580’ler, İngiltere’nin en büyük kenti Londra. Yirmili yaşlarındaki taşralı (kimine göre çiftçi, kimine göre ise bir kasap) William Shakespeare, Londra’nın en önemli tiyatro şirketinde oyun yazarı ve oyuncu olarak çalışıyor. Oyunculuğu kimsenin ilgisini çekmiyor. Dramaları ve komedileri, ondan çok daha iyi yorumlayan onlarca meşhur oyuncu var. Ama yazdığı oyunlar. İşte onlar çok farklı. Merak uyandırıyor, … Read more

İhsan Oktay Anar neden yazmıyor? | Erdinç Akkoyunlu

2016 kışı. Tüm acıların çetelesini tutan ve döndürüp dolaştırıp önüme koyan fil hafızam hangi ay olduğunu kaydetmemiş. Tarih dışında her şey taze. Ama hava çok sıkıntılı. Ancak kabusta karşılaştırılabilecek cinsten gri ve siyahın iç içe geçtiği tekinsiz kar bulutları, arada gönüllerin çivisini oynatarak gümbürdüyor. Çalıştığım gazetenin son katındaki sandalyeleri mitolojik bir Yunan Tanrısı kavgası patlamışçasına … Read more

Aşkın roman hali | Erdinç Akkoyunlu

Romanlarda hoşunuza giden metinlerin altını çizer misin? Böyle çalışkan bir okuma biçimi insanı metinden uzaklaştırır diye düşünürüm. Benim için bir roman iyi ve kötü bölümleriyle bir bütün oldu hep. O sebeple altı çizilsin diye yazılmış sözleri altını çizmeden fil hafızamın güvencesine verdim. Bunun kaçınılmaz sonucuna da katladım: Bir romanın konusu, kurgusu ve iklimini çok iyi … Read more

Yüzyıllık Yalnızlık hakkında: “Yasa dışı” gerçekler | Erdinç Akkoyunlu

Rotaları belli 500 milyardan fazla güneşin ve bir o kadar da gezegen ile en az onlar kadar uydunun yanında yörüngesiz bir başıboşlukla tehlike saçan sayısız ıvır zıvır göktaşından ibaret 700 milyardan fazla galaksi, günü gelip tek bir toz zerresine dönüştüğünde, bir vakitler Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez‘in Yüzyıllık Yalnızlık adlı Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş romanı … Read more

Kürk Mantolu Tutunamayanlar | Erdinç Akkoyunlu

Türkiye’de yaşıyorsan edebiyat üzerine düşünceler bir yerinden daima popüler okumalara ilişkin olur. Elinde değil, Sabahattin Ali‘nin hüzünlü hikayesini yazarsın, belki bir ‘okur’ çıkar diye… “Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza … Read more

Anayurt Oteli’nde Zebercet usulu intihar yöntemleri | Erdinç Akkoyunlu

Anayurt Oteli’nin katibi Zebercet, sabah uyandığında kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Sonra Olric’e dönüp ‘Kelimeler Albayım. Bazı anlamlara gelmiyor’ dedi… Ve kendi kendine ‘İntihar etmeyeceksek içelim bari’ sözlerini ettikten sonra içkiyle arasının pek olmadığını hatırlayıp intihar için ip aramaya başladı… Okuduğum kitaplar hakkındaki yazılarımdan dolayı her ne kadar bana ‘eleştirmen’ denilse de, aslında … Read more

Yaşar Kemal’in son telefonu | Erdinç Akkoyunlu

İstanbul, 2014’ün Eylül’ü. Akşama kadar gazetedeki bilgisayarın ekranına ajanslardan düşen haberleri ve internet sitelerinin bol flashlı son dakikalarını takip ettikten sonra buğulanmış gözlerle etrafa bakarken, cep telefonumun sesini duydum. Başımı masamda bilgisayar ekranı ile klavyenin arasında duran telefona çevirdiğimde, ekranda beliren ‘Yaşar Kemal’ yazısını görünce de kendimi haber denizinde boğulmuş gibi hissettim: Otuz üç yıllık … Read more

Raskolnikov’un baltasını kim aldı | Erdinç Akkoyunlu

1991 yılının bir yaz günü, vücuduna elektrik veriliyormuş gibi titreyen genç bir anne, yanında biri 8 diğeri 3 yaşındaki iki oğluyla Söğütlüçeşme’den tren istasyonuna geldi. Aslında kadının planı kendi trenin altına atıp, dayanamayacağını düşündüğü bu hayatın çilesine son vermekti. Büyük oğlunun bu plandan haberi vardı ve bunu engellemek için tetikte bekliyordu… Ama genç anne bu … Read more

Quasimodo tarzı okuma biçimleri | Erdinç Akkoyunlu

Ben, yalnız olduğum için okumaya başladım. Okudukça yalnızlaştım. Bu kuyudan yükseldikçe çıkılmıyor, aksine kuyu derinleştikçe varıyorsun varacağın yere… 1990’ların ortalarıydı. Liseye gidiyordum… Ailemle Kadıköy’ün varoşu Fikirtepe’de yaşıyordum. Ve bir edebiyat okuru olma hakkında hiçbir fikrim yoktu. Annem, çocukken yediği dayaklar ve rencide edilmelerden oluşan acıları unutmak isterken, benim altı yaşımda tepeden tırnağa yandığım bir ev … Read more

Hangi romanın kahramanına sarılırsın | Erdinç Akkoyunlu

Bir yürek kaça bölünebilir bir başka yüreğin acısından? Bu sorunun yanıtını mı arıyordum bilmiyorum… Ama geçen gün elim kitaplığıma gittiğinde, aklımda bin küsur kitap arasında Erdal Öz’ün Yaralısın romanını bulma düşüncesi vardı. Kentsel dönüşümle arsası değerli yaşlı apartmanların ötenazisine karar verildiğinden beri, Kozyatağı’ndaki kira evinin kırk yıllık tabanı daha çok çatırdıyor ben kitaplığa yeni kitaplar … Read more