
Tebeşir tozu boğazına kaçıyor, hafifçe öksürüyorsun.
Öğrenciler bir ağızdan, ezberlenmiş bir nakarat gibi:
Su içer misiniz hocam?
Gerek yok yapıyorsun mimiklerinle. Biraz daha öksürüp, ayağa kalkıyorsun.
Nerde kalmıştık? diye soruyorsun.
Ödev vermiştiniz hocam, yanıtını alıyorsun.
Evet, hatırladım, diyorsun. Sait Faik’i araştırmanızı istemiştim. Araştırdınız mı?
Cevap yok.
Sınıfın üzerine bir tür loşluk çöküyor; pencereden sızan ışık bile isteksiz.
Araştırmadınız mı? diyorsun hayal kırıklığı ile beraber.
Derin bir iç çekip yerine oturuyorsun. Çantandan Alemdağ’da Var Bir Yılan’ı çıkarıyorsun.
Tam sayfayı çevirirken…
Hşşt… hşşt…
Başını kaldırıyorsun.
Çocuklar… Ses çıkarmayın.
Hşşt…
Ses çıkarmayın diyorum, herkes sussun.
Hşşt.
Kim çıkarıyor onu?
Öğrenciler; Biz ses çıkarmıyoruz hocam, diyor.
Hşşt.
Suratın düşüyor, sinirleniyorsun. Hem ödevi yapmamışlar,
hem de dalga geçiyorlar, diye düşünüyorsun. Herkes haftaya kadar Sait Faik’i araştıracak
ve eksiksiz gelecek. Yoksa hepinize düşük not veririm, diyorsun.
Ve kimse konuşmuyor.
Zil çalıyor. Sınıf boşalıyor. Gürültü yokluğu kulaklarına çarpıyor.
Kitabı çantaya koyuyorsun ses kesiliyor.
Çıkardığında ise aynı tonda
Hşşt.
Dudakların geriliyor:
Beni yine makaraya aldılar.
Sahilde bir balık restoranına oturup, sipariş veriyorsun. Şalgam, roka, çipura. Doktorun söyledikleri kulağında yankılanıyor sanki. Ferit bey, sakın alkol kullanmayın, damarlarınız patlayacak-….
Sınıfını anımsıyorsun. Sonra kendini. İlk Sait Faik’le tanıştığın zamanı. Ne güzel günlerdi. Onun öykülerinde kendini bulmuştun. Öykülerde geçen, mezarlıkta saklambaç oynayan çocuk sendin işte.
Duygulanıyorsun, kitabı tekrardan açıp, sayfaları çevirirken-
Hşşt.
Kim var orada?
Tedirgin oluyorsun. Kim var dedim?
Ses ne yakın, ne uzak. Tam merkezdeymiş gibi.
Hşşt hşştt.
İşte yine, kim var diyorum!
Garson geliyor. Bir şey mi lazım ağabey? diye soruyor.
Sende duydun mu?
Neyi?
Neyse, hesabı alayım ben.
Hşşt, hşşt.
Yerinden zıplıyorsun. Sonra kitaba bakıyorsun, kitap sana.
Çantana geri koyduğunda, ses kesiliyor. Çıkarttığında;
Hşşt, hşşt.
Anlaşıldı, diyorsun. Bir hayalet dolaşıyor şehrimizde.
Sait Faik’in hayaleti.
Evde kitabı rafa geri yerleştiriyorsun.
O anda ses odanın loş karanlığında tekrar duyuluyor.
Hşşt-…
Yatağa uzanıyorsun.
Gözlerin hafif hafif ağırlaşıyor.
Ses, nefesinin ritmine karışıyor. Ne uzaklaşıyor, ne susuyor.
Bir gölge gibi, yakın bir dost gibi, bir uğultuyla karışık seni takip ediyor.
Ve gözün kapanırken tekrar duyuyorsun.
Hşşt….
Sanki biri yıllardır seninle konuşuyor daömrü doluyormuş gibi hissediyorsun. Hşşt, diyorsun sessiz bir biçimde. Hşşt…


















