Öykü: Kızınızın Terbiyesi | Dilek Karaaslan

Temmuz 19, 2018

Öykü: Kızınızın Terbiyesi | Dilek Karaaslan

Balkondan atla. Hop. Gizlice gir evin bodrumuna. Buralarda bir define olmalı. Biliyorum. Var. Benim olacak bulduğumda. Hadi kaz. Ellerim acıyor ama. Olsun. Gizli gizli. Kimseler görmesin. Görseler ne olur? Her gün okuldan gelince.  Keseri sakla işin bitince. Suç aletin. Her gün biraz daha derinleşiyor. Az kaldı. İşte bu tam dokuzuncu çukur. Her taraf çamur. Balkon yıkama suları çukurlara dolmuş. Benim göllerim bunlar. Evin altı. Dokuz Göller Bölgesi. Balık da besleyeceğim işim bitince. Kurbağa da.

Davut Bey, kızınız evin bodrumunu kazıyor. Efendim. Temeller diyorum. Bina eski zaten, mazallah üstümüze, bir gecede. Tövbe tövbe. Kızınızın terbiyesini diyorum. Veririm efendim. Pekala veririm.

***

Sıralı dizilmiş sarı kireç boyalı evler, yan yana. Gecekondu değilse de benzer. Kimisi iki katlıysa da şart değil. Çoğu tek. Düz dam şart ama. Bir de ufacık çardak. Akşamları çekirdek, çay, damda uyku. Uyurken damlardan yuvarlanan koca adamlar. Her eve isabet eden bir kırık kol, bacak, kalça. Cibinliği de unutmamalı yaz boyunca. Malum sinekler. Her yanda. Sıtma. Kinin. Bolca böcek. Hamam böcekleri işaret parmağım kadar. Baraj yolu. Ölüm yolu. Geniş bir bıçak gibi, yolun kıyısından geçen kanal. Ortasından ikiye ayırır mahalleyi, sefaletin taksimi. Bir taraf Cemal Paşa’ya diğeri Seyhan Barajı’na kadar. İki kilometre ötedeki köprüyü dolanarak okula giden çocuklar. Yolun sonunda baraj kapakları. Kapaklara takılanlar, yüzenler, yüzemeyenler, parçalananlar. Suyun yumuşattığı gencecik bedenler. Boğulanlar. Şişmiş taze bedenler. Her yaz.

***

Durun sırayla. Su biraz yükselmiş. Sürükleyecek neredeyse. Ayakkabılarını sıkı tut kız. Düşürme sakın. Çorapların ıslanmasın. Sıkmasana boynumu. Suya atacak değilim ya seni. Her gün taşı, karşıdan karşıya. Ne bitmez çile. Çekildi artık. Su. Dize bile gelmez. Al eline ayakkabılarını, sıva paçalarını, kendin geç. Ya da köprüyü dolaş. Yetti artık. Böbreklerimi üşüttüm sizin yüzünüzden. Merve kendi geçmesin ama çok küçük daha, ya boğulursa. Onun yumuk elleri de şişer mi öyle? Sus kız. Tövbe de. Elini bırakmayın kardeşinizin. Sakın. Eteklerini de kapat. Sakın.

***

Davut Bey kızınız oğlumu dövmüş. Baksanıza çocuğun dudağına, kan içinde. Oğul kocaman, kız küçücük. Babanın dudağının kıyısına gizlediği kibirli kıvrım. Görünen tek dişi. Altın. Sadece vahşi kızın bildiği sır. Adamın gözünde kin. Bu mu dövmüş koca oğlanı. Eşkıya n’olacak. Efendim. Kızınız diyorum. Terbiyesini. Peki efendim, terbiyesini. Bir daha dövme kızım elalemin çocuğunu. Bak sıraya dizildi kapımızda elin adamları. Vurmasaydı o da Merve’ye oh olsun. Daha çok vuracağım bir dahaki sefere

***
Hadi oğlum. Atlasana lan aşağı. Bir kamyon kum döktürdüm sizin için. Eğiteceğim sizi, militan yapacağım Allah’ıma. Ağlama oğlum kız gibi. Şehmuz. Döverim Allah’ıma kitabıma. Bak parmak kadar kıza. Sana bakıyor. Ne bakıyorsun kız zilli, atlayacak mısın yoksa? Atlarım ya. Gel bakalım. Bir iki üç deyince. Bir iki… Küt. Şuncağız kızdan utanın. Hadi. Sıra sizde. Abi atma. Abi kurban olayım. Ah! Anam anam, gitti ayağım. Kırdın mı lan? Tuh bana. Ne militan ne ülkücü, bi halt çıkmaz sizin gibi lapacılardan. Ana ben Şehmuz’u hastaneye götürüyorum. Bağırma lan. Bin şu motorun arkasına. Sus. Şimdi senin cırlak ağzını.

***
Çok sıcak. Gölgede oynayın. Deli İdris’in önünden geçmeyin. Bugün taşlıyormuş gene. Hangi bahçe serinse orada. Seldaların damı. Gölgelidir şimdi. Çağırdığım anda geleceksin ama. Bir daha sokak yüzü göremezsin. Selda’nın annesi de öyle diyor. Ne diyor? Bizim evin yan tarafı yapılınca onlarınki gölgede kalmış. Çamaşırları hep ıslak kalıyormuş. Ona mı soracaklarmış? Sabahat Hanıma söylesin. Evin sahibi o.Anne asmaları korukla dolmuş. Koruk yeme yarışı yaparız. Kız sakın. Yıkanmadan kimsenin evinden bir şey yenmez. Bak pisboğaz Asiye’yi hastaneye yatırmışlar. Pis pis yiyip duruyordu ne bulursa. Na böyle parmak kalınlığında kol gibi şeritler döküyormuş poposundan. Hastaneye yatırmışlar. Ne yiyeceksen evinde ye. Tok evin aç kedisi.

***

Müzeyyen teyze fareleri çiftleştiriyormuş, oğlanlar konuşurken duydum. Sus kız. Gebertirim valla. Çiftleşmek ne demek. Bak valla geliyor oklava. Allah yarattı demem. Sus. Şimdi senin terbiyeni çift tarifeden verince öğrenirsin çiftleşmeyi. Oklavanın tadına bakınca.

***

Sırayla binin tornete. Sadece asfaltta, toprakta gitmez bu, dümeni sağa bükünce sağa, sola bükünce sola. Ayağınla mandala yavaşça basarsan durur, hemen değil ama. Hop, evin önünden sal kendini. Kanala dikkat. Ta yokuşun sonuna, bakkala kadar. Kuş gibi. Baba abim tornetimizi aldı elimizden. Nerde oğlum tornet? Konuşsana. Kanala uçurdun öyle mi? Gör, bak. Nasıl uçuracağım seni. Dayaktan. Ne istedin ulan çocukların tornetinden. Akşama. Evde. Senin terbiyeni. Maşayla hem.

***
Baba o ses gelen yerler neresi? Pavyon. Orda şarkıcılar mı varmış, filmlerdeki gibi. Evet kızım şarkıcılar. Pavyon ne demek baba? Kötü kadınların gittiği yer demek. Annem de kötü kadın değil mi baba? Sus. Şamar geliyor şimdi. Senin terbiyeni vermek farz oldu artık. Susmayacağım. Annem daha kötü işte. Hep dövüyor bizi. Ama sen hiç dövmezsin. İyisin. Sen sakın pavyona düşme,olur mu baba?Annem gibi kötü olma. Sakın. Sus kızım sus. Öyle değil.

***

Arabesk ne demek baba. Böyle acıklı, içli şarkılar demek kızım. Karşıki pavyonda söylediklerinden mi? Evet. En çok söylediklerinden. Sen de gidiyor musun pavyona? Ne demek kızım, estağfurullah, orda kötü kadınlar var. Kötü kadın niye kötü baba? Kötülük yapıyor da ondan. Ne kötülük yapıyor? Üvey anne gibi mi yani? Şey, şey işte. Arkadaş olmak istersen para ister. Oynarken mızıkçılık yapar. Yani paralı misket oynamak gibi mi? Bir nevi kızım. Ha, bir de çok makyaj yaparlar. Bak annene. Hiç makyaj yapıyor mu? Topuklu pabuç giyiyor mu? Annemin de topuklusu var. Senden saklıyor hem. Dolapta. Karıştırırken buldum. Apartmanmış topukları. Kalk kız. Kalk dersinin başına. Geliyor oklava. Muhbir. Görürsün. Baban gidince. Hep sen yüz veriyorsun buna. Bana kalsa… Kötü kadınmışım ha. Topuklunun tadına bakınca öğrenirsin kötüyü. Terbiyeni verince.

***

Babam neden eve gelmiyor anne. Pavyona dadandı da ondan. Soranlara söylersin. Kötü kadınlara gitti dersin. Kart sesli şırfıntılardan birine. Kazandığı üç kuruşu da orospulara yedirmeye. Boyu devrilesi. Sizin rızkınızı. Kaldım el kadar çocuklarla başbaşa. Selda’nın babası da gitmiş. O da eve gelmiyormuş. Teneşire gelsin. İkisi de. Hep o mendebur ayarttı babanızı. Gök gözlü şeytan.

***

Artık hiç babamız olmayacak mı bizim? Yok. Olmayacak. Geri gelmeyecek mi bir daha? Teneşire gelsin. Gelmeyecekmiş. Haber yollamış. El üstünde tutuyormuş. Şırfıntı. Büyü yapmıştır kesin. Kedi sidiği içirmiştir çorba niyetine. Çok mutluymuş. Hah. Boyu devrilsin inşallah. Babanın alasını bulacağım, hem paralısını. Yaşatacağım sizi. Neyim eksik o şırfıntılardan. Apartman topukluları da giydim mi. Şırfıntı ne demek? Sus kız. Cilveliymiş. Cıvıl cıvılmış. Canım, canımın içi, diyormuş konuşurken. Taktım mıydı koluma yeni kocayı. Göstereceğim ona cilveyi. Şırfıntıyı. Sana da ahiret sorgusunu. İçeri girince. Şıfıtını çıkarana kadar topuklu terlikle hem. Terbiyeni vereceğim.

Dilek Karaaslan kimdir:

Bir sigorta şirketinde çalışıyor. Okumayı, yazmayı seviyor. Mozaik ve fotoğrafla ilgileniyor. Çeşitli öykü yarışmalarında dereceye girdi.

edebiyathaber.net (19 Temmuz 2018)

Yorum yapın