Öykü: İfadeler | Remzi Tuntaş

Haziran 27, 2023

Öykü: İfadeler | Remzi Tuntaş

A.E.S.

Anlatacak bir şeyim yok. Biz bu memlekete hizmet verdik, canımızı dişimize takarak savaştık. Tüm eylemlerimiz emir komuta zinciri içinde, meşru hükümet temsilcileri tarafından verilen yasal buyruklar sebebiyle gerçekleşmiştir. Yasalar mı? Yasa dediğiniz şey, biziz.

M.T.

Bana H. Ağabey telefonla ulaştı. Nasılsın M., diye sordu. Fena olmadığımı söyledim. Yanına çağırdı. Ağabey dedim param yok, cep bankacılığından biraz atıver de geleyim. Bir küfür savurdu. Ben seni alırım dedi.

H.Y.

Biz devrimci bir kökenden geliriz. Babam kırk üç sene önce işkence odalarında bulunmuş. Oysa ben yetişirken, bir bakıma ataların hatalarından ders çıkarmak anlamında farklı bir çevreye yanladım. Orası daha güvenli, daha sıcaktı. A.E.S’yi de buralardan tanırım. Kendisi devlettir. Ben öyle bilirim. Tabii eskiden birlikte sigaralık içtiğimiz bir kardeşimizdi, sonra birden ağabeyimiz oldu. Arada gelir, kıyağını geçer. Üç beş bırakır önümüze, birlikte biraz asılırız, sonra gitmem lazım deyip vınlar. Yine öyle uğradığı bir gündü. Yüzü hep ciddidir, kolayca gülmez bu adam. Gözlerini üzerime dikti, sanki söyleyeceği şeyi kaldırıp kaldıramayacağımı tartar gibiydi. H., dedi bana, yapılması gereken bir iş var. Hemen dikkat kesilip, neymiş ağabey diye sordum.

M.T.

Aldı da. Eski, faça bir araba. Biz böyle araçların birinden iner diğerine bineriz. Kader denilir buna. Bir şoför kullanıyor, daha önce görmemişim hiç herifi. Kendisi de yan koltukta. Neyse, bir poşet çıkardı torpido gözünden. Keskin koku hemen ortalığı sardı. Bayağı bir vardı ha.

H.Y.

Riski düşük, getirisi büyük işlerden birisiydi. Üstelik devlet ile el ele verip, polislerle organize bir çalışma içine girecektik. Ben daha küçük ölçekli birkaç benzer işin yürütülmesinde evvelde A.E.S.’ye yardımcı olmuştum zaten; başarabileceğimi bilmese yine hayati önem arz eden bir görevde beni kullanmayı düşünmezdi.

Yasaları delmeyecektik, polis koruması altındayken belirli bir hedefe karşı, A. Ağabeyin deyişiyle minimal bir saldırı düzenleyecektik. Hayır, ne anlama geldiğini sormadım. Devletin emirleri açıktır, sorgulamaya gelmez.

M.T.

Dola, deyince hemen bir çarşaf hazırlayıp sarmaya başladım. Birkaç gündür harman kalmıştım, sinirim tepemdeydi, hafif titreyen ellerim aceleciydi ve sabırsızlanıyordu. İçimden ne ayak, diye düşünüp duruyordum. Bakalım altından ne çıkacak gibilerinden. Neyse ne, neyse ne diyerek telkin ettim kendimi. Şu sigarayı bir içelim de.

H.Y.

Ben, yaparım deyince ayaklarının dibinde duran o ana kadar görmediğim çantayı bana uzattı. Yeter de artar dedi. Eyleme geçeceğimiz gün ve saati söyledi; ama iki saat öncesinde kesinlikle buluşmamız gerektiğini belirtti. Son dakika değişiklikleri, her şeyin üzerinden geçmek vesaire için. Talimatları yerine getirmek üzere kalkmaya davrandığımda ne oluyorsun yahu, diyerek beni durdurdu. Acelen ne? Şunları içseydik önce.

M.T.

Anlattı da anlattı. Devletmiş, hükümetmiş, karşı propagandaymış. Bakın, ben böyle şeyleri bilmem. Yani bilirim de üzerine kafa yormam. Ağabey dedim, bunları bırak da ne yapacağız bana onu anlat.

H.Y.

İş dediğin şey beklemez. Hemen çalışmaya koyuldum. Gerekli sayıda minibüsü kiraladım. Sürücüleri güvenilir tanıdıklarım arasından seçtim. Asıl önemli olan, eylemde anahtar rol üstlenecek ayak takımının belirlenmesiydi. Geçmişte birlikte takıldığım müptezeller arasından, organizasyon becerisi yüksek birkaç kişiyi gözlerimin önüne getirdim. Zor bir süreçti; çoğunu falsoları sebebiyle eledim. Kimi fazla dürüsttü, kiminin sapkın tarafları vardı. M.’yi düşününce, aradığım kişinin o olduğunu anladım.

M.T.

Mahalleden tanıdıklara haber saldım. Öyle ite köpeğe değil, güvenilir olanlarına. Yanıma birkaç tanesini alıp belediye fen işlerine ait bir depo alanına gittik. Oradaki görevlinin bize gösterdiği etrafa saçılmış kırık kaldırım taşlarını toplayıp çuvallara doldurduk. H. Ağabeyi aradım, minibüsleri yolla dedim. Çuvalları minibüslerin bagajına yükledik. Kendisi de gelerek bu işin başında bizzat bulundu. Her şey tamam, değil mi oğlum diye sordu. Yarın bu işi yapıyoruz bak, beni mahcup etme M, dedi bana. Merak etme ağabey dedim, için rahat olsun.

H.Y.

Şehrin hemen dışında A.E.S. ile buluştuk. Arabayı ben sürüyordum, kendisi arka koltuğa geçti. Sür dedi, bekledikleri yere götür beni. Yol boyunca hiç konuşmadık. Adamların bekleştiği yere gelince in bak, diye emretti. Kendisi istifini bozmamıştı, film kaplı camın ardında bacak bacak üstüne atmış, ortalığı sigara dumanına boğuyordu. Kimisi minibüste oturan kimisi de ayakta pinekleyen adamlar beni görünce sanki bir başçavuşu görmüş gibi kendini toparladı. M. fırlayıp yanıma geldi. İşte orada gerçekten bir astsubay, hatta bir subay gibi hissettim. Aslında bir farkım da yoktu. Hepimiz devlet işlerini görürüz.

Yalnız, elinde kelebek sallayan birkaç başıbozuk vardı, onları sertçe azarladım. M.’ye hepsini toplamasını buyurdum. M.’nin sözünden çıkılmayacak, diye bağırdım. Size temin edilen malzemeler haricinde herhangi bir aparat kullanmak yasaktır. Hepsi aval aval suratıma bakıyordu. Ama anlamış gibi de başlarını salladılar.

M.T.

Madde mi? Hayır ağabey, madde falan yoktu. Yani pasımızı atalım diye herkes birer ikişer sigara sarmıştı da… Kristal mi? Yok, ben hiç bulaşmadım öyle işlere. Tayfamın içinde de tek tüktür hani. H.Y. öyle bir şey vaat etmedi. Sadece ot, o kadar.

H.Y.

A.E.S’yi aldığım yere bırakıp tekrar harekat noktasına geldim. Bu kenar mahallenin izbe köşesi bizim karargahımızdı. Orada son uyarılarımı yaptım. Ne gibi mi? Teke tek girmek yok, tekrar anımsattım, kesici alet yok, sadece taş.

Minibüsleri beşer dakika arayla meydana yolladım. M. ilk aracın içindeydi. Bense son araca komuta ediyordum. Tamam, sinirlenmeyin, son araçta ben vardım. Farklı noktalara park eden minibüslerden inen adamlarımız, miting alanını kesen seçim otobüsünün arkasında toplaşmaya başladı.

M.T.

Çuvalları taşımak biraz zor oldu. Onları sote bir yere zula ettik. Etrafa yayılıp oturduk. Siyasetçinin propagandasının seslerini işitiyorduk. H. Ağabey yanımıza gelince ayaklandık.

H.Y.

Otobüsten bizi zırhlı bir araç ile güvenlik güçleri ayırıyordu. Üniformasından hepsinin amiri olduğunu anladığım bir polise yaklaştım. Amacım selamlaşmak, mevcut durumla ilgili istişarede bulunmaktı. Oysa, bana öfkeyle, siktir git diye bağırdı. Beni yanında, yakınında istemiyordu. Bir noktaya kadar anlaşılır bir şeydi. Yine de asker anılarımızı paylaştığımız dost meclislerinde işittiğim bir sözü anımsadım: Sıracılık, devrecilik ömür boyu sürer. Henüz katıldığımız için bizi hor görüyorlar, aralarına öylece almak istemiyorlardı. Bunu anlayışla karşıladım. M.’ye yaklaştım, omzuna dokunarak, başlıyoruz dedim.

M.T.

Derler ya emir kulu, aynen öyle. Biz keyfimize, yolumuza bakan adamlarız. Körlemesine sallayacağımız üç beş taş, bize birkaç günlük doyasıya alemin kapılarını aralıyordu. Bizim takım üst ligdeyken tribünlere az mı takıldım, deplasmanlarda az mı dayak yedim. İki olay arasında bir fark görmüyorum.

H.Y.’den aldığım talimatla adamlarımı yönlendirdim. Hadi, başlıyoruz diye haykırdım. Taşları az sayıdaki polisle zırhlının üzerinden aşırarak otobüse doğru fırlatıyorduk. İlkokuldaki tebeşir savaşlarını anımsayıp gülümsedim bir an. Allah’ın adını anmayı unutmuyorduk, H. Ağabey bunu sıkıca tembihlemişti. Atacak taş bulamayanlar sloganlarla yetiniyor, gerçi bağırtıları siyasetçinin gürültüsünden pek işitilmiyordu.

Etrafıma baktığımda tanımadığım birçok yüzün aramıza karıştığını fark ettim. Durumu bildirmek üzere hemen H. Ağabey’in yanına koştum.

H.Y.

Ona sakin olmasını söyledim. Her şey bilgimiz dahilindeydi ve planlandığı gibi gidiyordu. Devletin işleri böyledir. Polislerin bazısı sabırsız, bazısı ise sıkkın görünüyordu. Ama onların olaydaki rolünün daha çok bir gözlemci sıfatından ibaret olduğunu ben çoktan anlamıştım. Durmayın, atın taşları hainlere, diye bağırdım.

M.T.

Açılar sakattı. Ne derece başarılı olduğumuzu bilemiyorduk. Ancak çıkan gürültüye ve siyasetçinin söylediklerine bakılırsa, bir miktar zarar vermiştik. Çok geçmeden karşı saldırıya uğradık. Attığımız taşlar iade edildi, birkaç arkadaşımız hafif yaralandı. Elin adamının eli armut mu toplayacak? H. Ağabey ve devlet yetkilileri bunu hesaplamış mıydı bilgim yok ancak bize hiçbir şey geri adım attıramazdı.

H.Y.

Benim personelim delifişekti, tamam personelim değil, adamlarım, oldu mu amirim? Ama karşıdaki kalabalık, göz göze geldiğimiz emniyet güçlerinin yüz ifadeleri, işlerin kolaylıkla aleyhimize dönebileceğini düşündürdü bana. Mitingi gerçekleştiren siyasinin konuşmaları, neyse ki imdadımıza hızır gibi yetişti; karşısındaki kalabalığı bir nebze de olsa sakinleştirdi ve meydanı terk edeceğini duyurdu.

Otobüs yola koyulurken bir taarruz emri verdim. Herkes son bir koşu tutturdu; son cephanemizi otobüse doğru savururken baştan beri bizi seyretmekle yetinen ve ortak bir operasyon yürüttüğümüz söylenen polisler bize coplarıyla, zırhlı araç ise tazyikli su sıkarak saldırmaya kalkıştı.

M.T.

Geri çekil emriyle birlikte çil yavrusu gibi dağıldık. Minibüslere yeniden binmeyecek, şehrin içine ikili üçlü gruplar halinde dağılıp izimizi kaybettirecektik. Tazyikli suyun basıncıyla yaralanan birkaç arkadaşımız oldu. Ama az sonra anladık ki polis, bizi uzaklaştırmakla yetinecekti. Herhangi bir yakalama veya tutuklama yaşanacağa benzemiyordu. Ferahladık; stresimizi atmak üzere bir yerlerde biraz bira içtik.

H.Y.

Herkes bir yerlere savrulunca telefon ederek görevin sona erdiğini bildirmek için sessiz sakin bir köşeye çekildim. Fakat A.E.S.’ye ulaşamadım. Gece yarısına kadar aradıysam da yanıtlamadı. Ölüm sessizliği gibiydi amirim.

A.E.S

Ben bu M.T. denilen şahsı tanımıyorum. H.Y.’yi on sekiz yirmili yaşlarımdan bilirim. Serserinin, yalancının önde gidenidir. Uyuşturucu madde bulundurmaktan bir sürü sabıkası vardır; üstüne üstlük babası da karşı devrimin bir üyesidir, terör odaklı faaliyette bulunmaktan bir vakit hapis yatmıştır. Böyle ne idüğü belirsiz adamların iddialarıyla devleti temsil eden birisini suçlamaya utanmıyor musunuz siz? Telefon kayıtları mı… Onlarla bir şekilde oynanmış olmalı.

edebiyathaber.net (27 Haziran 2023)

Yorum yapın