Edebiyatımızın değerlerini çocuklara tanıtmalıyız. Ama nasıl? Öğretim programında yer aldığı (!) şekilde değil tabii. Ders kitaplarındaki bir ya da birkaç öykü/şiirle de olmaz bu. Ya da kısa bir yaşam öyküsünü aktararak hiç olmaz. Okuma sevgisini yitirmiş bir kuşaksa söz konusu olan daha özverili davranmalıyız. Önceliğimiz okuma sevgisini kazandırmak olacak tabii ki. Sonra da bu değerlerimizle tanıştırmak.


Peki, bir başkasının ağzından düz bir anlatımla yazılan bir yaşamöyküsü mü yoksa otobiyografik bir kitap mı? Nehir söyleşi adı altında pek çok kitap var önümüzde. Biyografik kitaplar da var. Otobiyografik örnekler daha az sanırım. Neyse, sözü çok daha fazla uzatmadan gelelim konuya/kitaplara.
Taylan Özgür Köşker imzalı iki kitaptan söz edeceğim bugün. İki büyük değerin çocuklarla buluşması bu kitaplar. “Fazıl Hüsnü Dağlarca Kitabı/ Söz Kuşları” ve “Hüseyin Rahmi Gürpınar Kitabı/Kedilerimi İyi Doyurunuz.” Pamey Yayın Grubu tarafından yayımlanan bu kitaplar otobiyografik bir anlatımla yazılmış. Özenli ve özverili bir çalışmanın sonuçları olarak önümüzde duruyor.
Fazıl Hüsnü Dağlarca şu şekilde tanıtıyor kendini çocuklara: “Hepinize merhaba sevgili çocuklar. Ben Fazıl Hüsnü Dağlarca. Yani Ozan Dede Dağlarca. Bir diğer adım da Şiir Tankeri’dir. Bana bu lakabı Şair Cemal Süreya takmıştı, yakışıp yakışmadığına siz karar verin. İri yapılı olmam ve çok şiir yazmamdan dolayı bana bu lakap verildi. Günlerce, gecelerce, aylarca, yıllarca durmadan şiirler yazdım. Şiirle uyudum, şiirle uyandım. Beni ne kadar çok çocuk okursa o kadar çok yaşarım, dedim. Bana ‘tek başına bir okul’ diyenler de oldu, ‘şiir fabrikası’ diyenler de.
Şu satırları okuyunca sandım ki Fazıl Hüsnü Dağlarca karşımda oturmuş, anlatıyor. Taylan Özgür Köşker öyle güzel anlatmış ki, büyük ozana can vermiş adeta. Arada kendisinin olduğunu unutturmuş okuruna. Kitapta “günakıtan” sözcüğü ile karşılaştım. Bu sözcüğü daha önce duymamıştım. Dağlarca “takvim” sözcüğünün yerine kullanıyormuş günakıtanı. Kulağa ne kadar da hoş geliyor, dile ne kolay. Bu tınıyla geçelim diğer kitaba.
*Kedilerimi İyi Doyurunuz
Kedilerimi İyi Doyurunuz ne hoş bir kitap adı değil mi? Bir Hüseyin Rahmi Gürpınar kitabı. Bakalım Gürpınar kendini nasıl tanıtıyor çocuklara: “Merhaba. Ben Hüseyin Rahmi Gürpınar. 19 Ağustos 1864’te İstanbul’un Ayazpaşa semtinde doğdum. Yani Aslan burcuyum. Hiç evlenmedim, derdim günüm yazmak ve okumaktı. Ömrüme 37 roman, 7 öykü kitabı ve bir de uzun öyküden oluşan toplam 45 kitap sığdırdım. Çocukluğum ve gençliğim anneannemin cıvıl cıvıl köşkünde dadılar, komşu ve akraba kadınlar arasında geçti. Bu yüzden eserlerimde kadınlar hep ön plandadır. 12 yaşımdayken karalama defterleriyle başladığım yazı serüvenimi 80 yaşıma dek sürdürdüm.”
Kitapta Hüseyin Rahmi Gürpınar’la yapılmış söyleşiler ve yapıtlarından kesitler de yer alıyor. Böylelikle yazar ve yazdıkları hakkında edinilen bilgileri pekiştirme olanağı buluyor okur.
Söz Kuşları’nda da Fazıl Hüsnü’nün şiirlerine ve tüm yapıtlarına yer vermiş Taylan Özgür. Derinlemesine anlatmış ozanı.
Bu iki kitap iki büyük edebi değeri yeterli düzeyde çocuklara anlatacak ve tanıtacaktır. Bu tür kitapların sayısının artmasını dilerim. Ama önce okuma sevgisi. Hazır okuma sevgisi demişken de okulların açıldığı şu dönemde, öğretmenlerin sınıfları için hazırladığı listeler havada uçuşuyor. Buradan arkadaşlarıma seslenerek bitireyim. Çocukları rahat bırakın, okuyacakları kitabı özgürce kendileri seçsin. Her aya bir kitap belirleyerek kısıtlı listelerle onları zorlamayın. Çeşitli türden kitapların yer aldığı uzun listeler sunun, onlar içinden seçerek okusunlar. Aksi takdirde ekran karşısında kalmaya devam edecekler. Benden söylemesi…


















