Mine Soysal, Yaşasın Kitap! (2025) adlı yapıtında gençlerin dünyasına bir kez daha umut, öfke ve merakın gözüyle bakıyor. 2006 yılında yayımlanan Eyvah Kitap!’ta gençlerin okuma alışkanlıklarını, kitapla kurdukları mesafeli ilişkiyi sorgulayan yazar, yıllar sonra aynı temayı yeni bir kuşak üzerinden yeniden ele alıyor. Ancak bu kez mesele yalnızca kitap okuma alışkanlığı değil, dijitalleşen, hızla tüketen, kutuplaşan bir dünyada anlamın ve empatinin nasıl kaybolduğunu sorgulayan derin bir iç hesaplaşmadır.
Yaşasın Kitap! 32 farklı gencin ağzından anlatılan kısa öykülerden oluşur. Her bir karakter, farklı toplumsal, kültürel ve psikolojik koşullarda yaşar. Ancak hepsi bir şekilde kitapla, okumayla ya da yazmayla temas eder. Bu temas, her biri için dönüm noktasıdır. Dolayısıyla kitap, Mine Soysal’ın anlatısında yalnızca nesne değil, bir direniş aracıdır. Bu durum yetişkinlere, sisteme, kalıplara, sessizliğe karşı bir başkaldırıdır.
Eserdeki her hikâye, okuma deneyiminin bir bireyi nasıl dönüştürebileceğine dair küçük bir örnektir. Örneğin Mert’in “Rüyada Gibiydim” başlıklı öyküsünde ekstrem sporlarla özgürlüğü arayan bir genç, bir anda bir kitap kapağındaki cümleyle yüzleşir: “Yetişkinler Ejderhalardan Neden Korkar?” Bu, Mine Soysal’ın karakterler aracılığıyla sorduğu temel sorulardan biridir, peki biz büyüdükçe neden korkarız, neden hayal gücümüzü bastırırız?
Mira’nın “Özür Dileyeceksiniz!” adlı öyküsünde, toplumsal cinsiyet rolleriyle yüzleşme ön plandadır. Kitap okuyan bir erkek öğrenciyle alay eden sınıf arkadaşlarına karşı çıkan Mira, kitap aracılığıyla hem adalet duygusunu hem de cesareti temsil eder. Bu sahne, Türkiye’de hâlâ varlığını sürdüren “okuma = kadın işi” algısına güçlü bir eleştiridir.
Pamir’in “Geçmiş mi, Gelecek mi?” adlı hikâyesi ise, arkeoloji üzerinden zaman, aidiyet ve kimlik konularını işler. Burada kitap, geçmişin bilgeliğini geleceğin hayaline bağlayan bir köprü işlevi görür. Bu öykü, Türkiye’nin kültürel mirasıyla gençliğin modern arayışını harmanlayan en başarılı parçalardan biridir.
Soysal’ın anlatı evreninde kitap, sadece okuma sevgisiyle alakalı değildir. Kitap sınıf farkları, toplumsal baskılar ve dijital kültürle mücadele eden bir dayanışma aracıdır.
Bazı karakterler kitaplara erişememenin ekonomik zorluklarıyla karşı karşıya kalırken bazıları kitaplar aracılığıyla sınıf atlama ya da kendini ifade etme yolunu bulur. Cenk’in duyma problemi yaşayan bir kızla tanıştığı “Çatı Katı Ziyaretlerim” öyküsünde ise, kitap bir iletişim biçimidir; kelimeler, sessizliği aşmanın dili olur.
Dijital çağın gölgesi de eserin tamamına sinmiştir. Ali’nin “Yirmi İki Sayfa Ödev” adlı öyküsünde yapay zekâya yazdırılan bir ödev üzerinden “düşünmeden üretme” eleştirisi yapılır. Bu hikâye, günümüz gençliğinin hız ve kolaylık tutkusunun arkasındaki boşluğu yansıtır
Mine Soysal’ın Anlatım Tekniği ve Dil Kullanımı
Mine Soysal’ın dili yalın ama derindir. Yazar, gençlerin kendi ağızlarından konuşmalarına izin verir. Her hikâyede bir iç monolog havası vardır. Bu teknik, okuyucuda “gözlemci” değil, “tanık” hissi yaratır. Karakterlerin dili, yaşlarına, sosyal çevrelerine ve ruh hallerine göre değişir; bu da kitabın inandırıcılığını güçlendirir.
Öykülerin hepsinde “ben anlatıcı” tercih edilmiştir. Bu sayede her hikâye, kişisel bir itiraf, bir büyüme ânı ya da bir fark ediş olarak algılanır. Bu içtenlik, genç okurların kendilerini hikâyelerde bulmalarını sağlar.
Eyvah Kitap!’tan Yaşasın Kitap!’a: Kuşaklararası Fark
2006’daki Eyvah Kitap! gençlerin kitapla mesafesini ele alırken, Yaşasın Kitap! artık dijital çağın gençliğini anlatır. Artık mesele kitap okumamak değil; bilgiyle nasıl ilişki kurulduğudur. 2000’lerin başında kitap eksikliği sorundu, 2020’lerde ise bilgi fazlalığı. Soysal bu farkı fark ettirir; çünkü bugünün gençleri, her şeyin “bilinir” olduğu bir çağda neye inanacaklarını bilememektedir.
Bu açıdan Yaşasın Kitap!, yalnızca bir edebiyat eseri değil, kültürel bir belge niteliğinde. Türkiye’de gençlik, eğitim sistemi, toplumsal baskılar, teknolojik dönüşüm ve aile içi ilişkiler hakkında bir panorama sunar.
Mine Soysal, uzun yıllardır çocuk ve gençlik edebiyatına yön veren bir yazar. Bu kitapla birlikte, okuma kültürünün yalnızca bireysel bir faaliyet değil, toplumsal bir bilinç olduğunu savunur. Okumak, onun dünyasında bir sivil direniş biçimidir. Bu nedenle kitap, öğretmenler, ebeveynler ve eğitimciler için de bir rehber niteliği taşır.
Kitabın öğretmen karakterleri Hatice Öğretmen ve Murat Öğretmen, gençlerin yaşamında bir fark yaratabilen rehber figürlerdir. Bu figürler, eğitimde empati, güven ve kitap sevgisinin önemini temsil eder. Mine Soysal’ın Yaşasın Kitap! adlı eseri, okumanın sadece bir hobi değil, varoluşsal bir ihtiyaç olduğunu hatırlatır. Her öyküde bir dönüşüm, bir yüzleşme, bir umut vardır. Yazar, okuru eğitmeden, nasihat vermeden düşündürür. Onun genç karakterleri, hayatın içinden, sokaktan, okuldan, dijital ekrandan konuşur, ama her biri sonunda aynı gerçeğe ulaşır. Kitaplar insanı yaşatır. Soysal, bu eseriyle genç edebiyatında yeni bir döneme kapı aralıyor. Eyvah Kitap!’ta uyarı vardı, Yaşasın Kitap!’ta ise umut.


















