Melih Berk Objektifinden “güle güle ara güler” | Hande Balkız

Şubat 5, 2021

Melih Berk Objektifinden “güle güle ara güler” | Hande Balkız

Yayın yönetmenliğini Güney Özkılınç’ın üstlendiği Melih Berk Objektifinden “güle güle ara güler”,  Ara Güler’in yakın dostu Melih Berk’in fotoğraf makinesi ve cep telefonu ile çektiği fotoğraf karelerinden oluşuyor. Küçükçekmece Belediyesi tarafından yayımlanan kitapta Ara Güler’in dostlarıyla çekildiği özel fotoğraflar dışında kısa bir biyografi, hayatına dair pek bilinmeyen kesitler ve dostlarının yazdığı notlar da yer alıyor. “Elinizdeki albüm benim çektiğim Ara Güler fotoğrafları ve anı kırıntılarıdır.” diyor Melih Berk ve kitabın bir ağıt veya Ara Güler araştırması, anlatısı olmadığını ekliyor.

Kendisini arşivci ve foto muhabiri olarak tanıtan Ara Güler’in hayat hikâyesinde iz sürüldüğünde yazar, tiyatrocu, belgeselci, gazeteci kimliklerine de rastlanıyor. “Sanat olmasına lüzum yoktur fotoğrafın. Fotoğraf tarih olayıdır. Tarihi zapt ediyorsun, bir makine ile tarihi durduruyorsun.” diyen Ara Güler’in fotoğraf arşivi İstanbul’un geçirdiği değişim evrelerinin okunabildiği bir belgesel niteliği taşıyor. Modernleşme paradigması içinde iç ve dış dinamiklerle biçimlenen kentsel, kültürel dönüşüm Ara Güler kareleriyle tarihin içinde donuyor ve hafıza görselleri oluşturuyor.

Tarihi adımlayan, kareleyen Ara Güler’in kişisel fotoğrafları Melih Berk’in objektifiyle dolu dolu geçen bir hayatın belgelerine dönüşüyor. ‘MERHABA’ sözcüğünün Ara Güler terminolojisindeki imgesini, Yaşar Kemal ile Küçükçekmece yürüyüşlerini, komadayken Emel Sayın’ın ziyaretiyle ‘Ahh Emel’ diyerek bölünen derin uykunun ardındaki hayranlık ve sevgiyi,  kültürsüz, çıkarcı, laubali kişileri kendisinden uzak tutmak için aksi ihtiyar gibi davranan ancak düşünceli, entelektüel, kadirşinas ve eğlenceli bir kişiliği olduğunu ve  karşı taraftan hoşlandıysa imzasının yanına balık, kuş, portre çizdiğini öğreniyoruz.

Ara Güler

1928’de İstanbul’da doğan Ara Güler, 1951’de Getronagan Lisesi’nden mezun olur. Lise yıllarında sinemacılığın hemen her dalında çalışır ardından da Muhsin Ertuğrul’un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi almaya başlar.  Bazı edebiyat dergilerinde ve Ermenice gazetelerde öyküleri yayımlanan Ara Güler foto muhabiri olmaya karar verince İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ndeki eğitimini yarıda bırakır. Yeni İstanbul gazetesinde çalışmaya başlar ve  1956’da Time Life, 1958’de Paris Match ve Stern dergilerinin foto muhabirliğini üstlenir. Nemrut Dağı fotoğrafıyla bütün dünya onu tanımaya başlar.

1961’de British Journal of Photography Year Book, onu dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak tanımlar. Aynı yıl Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği’ne de kabul edilir.  1962’de Almanya’da Master of Leica unvanını kazandı. 1974’te Amerika Birleşik Devletleri’ne davet edilir ve birçok ünlü Amerikalı’nın fotoğraflarını çektikten sonra Yaratıcı Amerikalılar adlı sergisi dünyanın birçok kentinde sergilenir. Mimar Sinan yapıtlarının fotoğrafları 1992’de Fransa’da Edition Arthaud, ABD ve İngiltere’de ise Thames&Hudson Yayınevleri tarafından; Sinan, Architect of Soliman the Magnificent adı ile yayınlanır. 2002 yılında Fransız hükümeti tarafından “Lejion D’Honneur; Ofiicier Des Arts Des Lettre”, 2009 yılında Paris Belediyesi tarafından “La Médaille de la Ville de Paris” unvanları verilir. 2005 yılında ‘Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’, 2008 yılında ‘Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Sanat Hizmet Ödülü’, 2009 yılında ise ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Üstün Hizmet Ödülü’ne değer görülür. Başarılarla dolu bir hayatın ardından Ara Güler 17 Ekim 2018’de aramızdan ayrılır.

Hayatından Çok Bilinmeyen Kesitler

Ara Güler 1928’de Talimhane’de doğarken, Gülhane Parkı’nda yeni alfabemiz hayata geçiyordu.

Babası Dacat Bey, Çanakkale gazisiydi, iki ayağından vurulmuştu. Dacat Bey Eczacı mektebinde, Süleyman Ferit Eczacıbaşı ile ömür boyu sürecek bir dostluk kurdu. Annesi Verjin Hanım’ın babası Mısırlı Kirkor Efendi, İstanbul’un hatırı sayılan zenginlerindendi.

Çocuk Ara Güler, Atatürk’ü Florya’da denize girerken birçok defa görmüştü.

1946 Mayıs ayında, ortaokul son sınıf öğrencisi iken Mahkûm adlı öyküsü yayımlandı.

Ara Güler, yirmi yaşında “ Bir Garip Yılbaşı Gecesi” adlı öyküsü ile otuz lira ödül kazandı. 

Kahramanın Sonu

Kahramanın Sonu, Ara Güler ‘in  “Yavuz Zırhlısı” hakkındaki eleştirel belgeseli… Üzerinde 10 yıl çalıştığı, 16 mm film makinesiyle çekilen ve 27 dakika süren belgesel yurt dışı gösterimlerinde ödüller alır. Dönemin hükümeti tarafından Türkiye’de yasaklanan, gösterimi kısıtlanan belgeselin başında Ara Güler “İnsanlar her çağda kahramanlar yaratırlar ve sonra yine kendileri, kendi istekleriyle yarattıkları bu kahramanları yok ederler!…” tespitinde bulunur. Zira tarihsel açıdan çok önemli olan, Türk denizcilik tarihinin en ünlü gemisi Yavuz Zırhlısı’nın jilet yapılmak üzere lime lime edilip kilo hesabıyla İtalyanlara satılması onu son derece üzer.

“Yaptığım; Yavuz’un acıklı hikâyesinin şiiri gibi bir şey! Underground, acayip bir şey çıktı ortaya. Ama sonuç olarak ben yaptığım işten çok memnunum.”

Ara Güler’e Veda

Maria Ekmekçioğlu: Çok özel bir dosttu

Kocaman renkli bir hayat, maceralarla dolu… Sophia Loren mi desem, Salvador Dali mi desem, Maria Callas mı desem… Hayran olduğumuz tüm dev insanlar, onun gözlerinden ölümsüzleşti.

Nezih Tavlaş: Türkiye’nin Gözü

Bunca romantikliğe rağmen Ara Güler’in kareleri asla gerçeklikten ayrılmaz çünkü kendisini foto muhabiri, yani ‘tarihi makinesiyle yazan adam’ olarak görür. Ara Güler yaşamı boyunca icra ettiği foto muhabirliğinin yalnızca olayların gidişini izlemek değil; devrinin yaşamını, sanatını, gelenek ve göreneklerini, insanların nelerle uğraştıklarını, sevinçlerini, üzüntülerini gelecek çağlara aktarmak olduğuna inanır.

Ercan Arslan:  Ara Güler, kültürel mirastır

O, klasik fotoğraf anlayışında kendi tarzını oluşturmuş ender fotoğrafçılardan biridir. Onun fotoğraflarında insan, insan kadar ışık, ışık kadar içerik, içerik kadar kompozisyon da önemlidir. O, portresini çektiği insanların dünyasına girebilmek ya da yaşadığı şehrin ruhunu yakalayan fotoğraflar çekebilmek için sınırları zorlayan, kendi tabiriyle ‘doyumsuz’ bir fotoğrafçıydı.

Şener Şen: Anadolu medeniyetinin evrensel filozofu

Sahip olduğu yeteneğiyle değişik açıdan; ışıktan, gölgeden, tüm inşalara aslında kendi davranışını, hüzünlerini, sevinçlerini yansıtmıştır. İnsan olmayan fotoğraflarında da Ara Güler’in insana ait bakışı gizlidir.

İlber Ortaylı: Zamanı ustaca zapt etti

Türkiye’nin ve İstanbul’un geçirdiği o hızlı değişim dönemi, herkesin hafızasında yanıltıcı ve silik görüntülerle kaldı. Eğer 1940’lardan beri Ara Güler’in fotoğrafları olmasa, bu ilginç dönemin İstanbul ve Anadolu tarihi önümüze gelemezdi. Memleketimizin en enteresan çağını, yani İkinci Cihan Savaşı’ndan sonraki modernleşme evresini onun kadar ekrana getiren yok. Bu çağı Türkiye tarihçiliği iyi kaydetmedi. Ara Güler bu görünümü; yaşadığımız zamanı, o anılarımızı ebediyen ekrana getirecek bir portredir. Türkiye bir tarihçisini, bir hafızasını kaybetti.

Cem Yılmaz: Ara Bey, bin fotoğraf çektirebilir miyiz?

Ara abi gözle yapıldığı zannedilen bir işi gönlüyle yaptığı için kamerası hep doğru yere bakıyordu. Paskalya çöreği yapsa da böyle olacaktı. O fotoğraf çekmiş.

Şimdi onu görsem, gencecik hali ile kırlarda koştururken, on şunu söylerdim; “ Ara Bey, bin fotoğraf çektirebilir miyiz?…”

Künye:

Yayın Yönetmeni: Güney Özkılınç

Küratör: Erkan Doğanay

Grafik Tasarım: Ahmet Gürlen

Editör: Yasemin Ekmekçi

Proje Asistanları: Deniz Aslan, Murat Sefa Dinç

Hande Balkız – edebiyathaber.net (5 Şubat 2021)

Yorum yapın