Mahalle Resimleri: Gözümden Deliler Taştı | Mustafa Oğuz

Ağustos 23, 2025

Mahalle Resimleri: Gözümden Deliler Taştı | Mustafa Oğuz

Çağan Irmak, sinemanın usta ve önemli isimlerinden. Mustafa Hakkında Herşey, Babam ve Oğlum, Issız Adam, Dedemin İnsanları gibi başarılı filmlere imza atmış usta bir yönetmen. Birçok dizi çalışması da var.

Çağan Irmak, sinemacılığının yanında hikâyeci olarak da girdi gündemime. Gözümden Deliler Taştı adlı kitabı, 2024 Sait Faik Hikâye Ödülü kısa listesinde yer alınca bu kitabı edindim, okudum.

Kitapta 6 hikâye var. hikâyeden daha çok teknik ögelerinden arındırılmış senaryolar var. yazar, çekeceği film için önce bir hikâye yazmış sanki. Senaryonun ögelerini sonradan ekleyerek ilgili yerlerine. Çokça Aziz Nesin mizahından tatlar, meddah hikâyecilerinin anlatma tadı ile yoğrulmuş metinler. Cigaralı Naciye, Hüsniye Hanım ve Mahallenin Kaka Meselesi başlıklı hikâyelerde bunlar belirgin. Elektrikçi Kemal ile toplumun içinde olmadık şeyleri ile komik duruma düşen, küsmeleri ile ünlenmiş bir tipi görüyor ve okuyoruz.

Haktan’ın Anlattığıdır başlıklı metinde ise kan davası yüzünden Anadolu’dan kalkıp bir Ege kasabasında tutunan, orada bir kadın kaprisi karşısında zor anlar yaşayan ve hayatından bezen Haktan’ı görürüz. Görürüz diyorum yazar gerçekten de hikâyesinde çizdiği karakteri ete kemiğe büründürüyor, onu gösteriyor, görünür kılıyor. Sinema izleme tutkunu Naciye, başarıyla çizilmiş mahalleli bir karakterdir

Adı Mevta’da ise plajda ölen kimsenin tanımadığı bir gencin dramını sinematografik ögelerle sunuyor okuruna Çağan Irmak.

Herkes yazarken en iyi bildiği şeyden söz eder, derler. Çağan Irmak da hikâyelerini yazarken iyi bildiği sinemadan, sinema dilinden çok iyi yararlanıyor. Olay kurguluyor, kişileri karaktere dönüştürüyor. Mizahi ögelerden yararlanarak metni daha bir okunur kılıyor. Modernist ögelerle olayları gizemli ve kapalı hâle getirmek yerine olanca açıklığı ve yalınlığı ile anlatıveriyor. Kolayca, yalın ve akıcı.

Cigaralı Naciye hikâyesinde geçen “… lahana turşusunu fazla kaçıran taze gelin Nermin, tiz perdeden osurmuştu da “Mari, düdük mü kaçtı kışına?” deyip gek gek gülmüştü Naciye. Bütün salon kahkahadan yarılmış, Yetim Hüseyinlerin Vildan Hanım gülmekten altına işemiş de bir koşu eve gidip donunu değiştirmişti.” Bölümü yazarın halkın içindeki kişilerin dünyasını nasıl da doğal bir anlatımla hikâyeye taşıdığının güzel örneklerinden biri.

Çağan Irmak, klasik hikâyenin tadını iyi biliyor ve yazdıklarına bunu başarıyla yansıtıyor. Gözümden Deliler Taştı, bir de romanı olan Çağan Irmak’ın hikâye dünyasına ilk adım atışı. Devamı gelirse yazar, sular seller gibi akıp giden, kolayca okunan ve okuru eğlendiren hikâyeler yazacaktır. İlk kitabı bunun işaretlerini fazlasıyla gösteriyor.

Perizat, Çocuk ve Bir Bağ Evi Yalnızlığı başlıklı uzun hikâyede iki kameradan izliyoruz olayları. Bir bağ evinde yalnız yaşayan Perizat’ın gözünden ve komşu evdeki çocuğun dünyasından anlatıyor hikâyesini yazar. Bir film izleme akışı rahatlığı içinde akıp gidiyor metin. Perizat’ın aşkı, neden yalnız kaldığı, çocuğun dünyası, Perizat ve çocuğun tuttukları günlüklerle resmediliyor.

Hikâyede ya annesiyle ya da babasıyla başı dertte kahramanların… Bu durum, günümüzde yazılan birçok hikâyede sıkça görülüyor. Yazarlar, ya anne ile ya da baba ile hesaplaşmanın hikâyesini yazıyorlar. Çağan Irmak’ın ünlü filmi Babam ve Oğlum da bir baba-oğul çatışması üzerine kuruluydu.

Çağan Irmak, hikâye yazmaya devam eder mi bilmem ama çok rahat bir hikâye dili yakaladığını görüyorum. Usta bir meddah anlatıcısı gibi rahat ve akıcı bir anlatımı var yazarın. Olaylara bir yönetmen bakışı ile bakma ve yakaladığı kareyi okura ustaca gösterme belirgin bir şekilde öne çıkıyor. Dili de bu anlattıklarımla son derece uyumlu ve rahatça kullanınca ortaya okunurken güzel tatlar veren metinler çıkarıyor Çağan Irmak.

SEMBOLİK ANLATIMLARLA BAŞTANKARA

Sine Ergün’ün Bazen Hayat adlı yapıtının peşine düştüm ama onun satışı olmadığı için yolum Baştankara adlı yapıtına çıktı. Yazarı bu yapıtı ile 2017 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazanmış. 23 öykü içeren kitapta kısa kısa öyküler yer alıyor. En uzunu 6 sayfa. Kitapta küçürek öykü olarak değerlendirebileceğimiz öykü olmadığını da belirteyim.

Yazar, öykülerinde “hesabı tutulmaz zaman”, “masal kahramanı gerçekliği” gibi alışılmadık söz öbekleri kullanarak öykünün şiirsel dilinin gelişimine katkı sağlıyor.

Kısa öykünün vurucu etki gücünden yararlanmayı seçen yazar, okuruna kısa ve yoğun metinler sunuyor. Bir metni okuyup dur, onu sindirmek için okumaya ara ver dercesine. Bazı öyküler dönüp beni yeniden oku dedirtecek denli güzel geldi bana. Özellikle Dost Ziyareti ve Kanun Hükmünde Kararname adlı metinler.

Kanun Hükmünde Kararname başlıklı öykü ayrıca üzerinde durulmayı hak edecek nitelikte. Son dönemdeki sansür yasağı gibi yasakların ve baskının iyice arttığı, toplumdaki kimi çarpıklıkları dile getirmenin zorlaştığı bir dönemde toplumun üstüne çöken kara bulut gerçeğinin nasıl anlatılabileceğinin örneğini son derece usta bir yaklaşımla veriyor Sine Ergün. Bu tür metinlerin nasıl yazılabileceğini görmek isteyen bu öyküyü okusun dercesine.

Metni okuduktan sonra La Fontaine’in fablları aklıma geldi. O fabllar da baskıcı bir dönemde gerçekleri sembolik bir şekilde anlatmak amaçlı yazılmıştı. Dönemin gerçeklerinin bir metne nasıl yansıdığı ve bunun gerçeküstü denebilecek biçimde nasıl anlatıldığını görmek açısından son derece önemli bir öykü Kanun Hükmünde Kararname. İleride döneminin olaylarından beslenen, dönem gerçeklerini yansıtan metinler incelendiğinde Sine Ergün’ün bu metni özel bir konumda yer alacaktır.

Yorum yapın