Kışlanın Aynasından Türkiye: Orada Değildim’e Toplumsal Bellek Perspektifi | Yağmur Yaşar

Ekim 6, 2025

Kışlanın Aynasından Türkiye: Orada Değildim’e Toplumsal Bellek Perspektifi | Yağmur Yaşar

Fatih Turanlı’nın Orada Değildim adlı romanı, ilk bakışta askerlik anılarını temel alan bir bireysel hikâye gibi görünebilir. Oysa metni daha yakından okuduğumuzda, romanın Türkiye’de devlet, erkeklik ve toplumsal hafıza üzerine derin bir söz söylediğini fark ederiz. Kışlanın dar koridorlarında yaşanan gündelik sahneler, aslında ülkenin uzun süredir taşıdığı otoriter yapının ve sınıfsal kırılmaların bir yansımasıdır. Turanlı’nın romanı, bireysel bir yas hikâyesini merkeze alırken, arka planda Türkiye’nin 1980 sonrası toplum yapısının sessiz bir panoramasını çizer.

Romanın geçtiği askerî mekân, sadece bir kışla değil; Türkiye toplumunun küçük bir maketidir. Burada katı bir hiyerarşi hüküm sürer: uzun dönemler, kısa dönemler, alt devreler, üst devreler… Bu düzen içinde güç, bilgi ve zorbalık sürekli yeniden üretilir. Nail ve arkadaşları, önce bu mekanizmanın mağduru olurken zamanla ona uyum sağlar ve hatta başkalarına uygulamaya başlar.

Bu dinamik, Türkiye’de otoritenin kuşaklar boyu nasıl içselleştirildiğini gösterir: baskıya uğrayanlar, sıra kendilerine gelince baskıyı yeniden üretir. Nail’in önce tezkereci olarak zorbalığa dahil olup ardından bunun boşluğunu hissetmesi, yalnızca bireysel bir vicdan sorgulaması değil; bir sistemin nasıl kırılabileceğine dair de ipuçları sunar. Kışla, devleti temsil ederken; askerler toplumun farklı sınıf ve kültürel arka planlarını taşır. İstanbul’dan gelen üniversite mezunları, taşradan gelen işçiler, farklı mesleklerden erkekler bir aradadır ama eşit değildir.

Turanlı’nın dikkat çekici yanlarından biri, romanın kahramanlarını sadece “asker” olarak değil, geldikleri toplumsal katmanların temsilcileri olarak da göstermesidir. Nail ve bazı arkadaşları üniversite mezunu, “kısa dönem” askerdir; ama bu ayrıcalık bile onları korumaz. “Tezkereci” olmanın getirdiği güç, yine sınıfla birleşerek başka bir ayrıcalık yaratır.

Koğuş sohbetlerinde meslekler, okullar, şehirler bir statü savaşına dönüşür. Nail’in bir zamanlar mühendislik okumuş olması, ona bir tür prestij sağlar; fakat aynı zamanda onu

İlk bakışta roman erkeklik ritüelleriyle doludur; ama aslında aile içi rollerin ve kuşaklar arası aktarımın da derin bir izlek oluşturduğunu görürüz. Nail’in annesi romanın duygusal eksenidir; ancak baba figürü de sessiz ama belirleyici bir gölge olarak varlığını sürdürür. Nail, annesinin ısrarıyla okulu bitirmiş, “adam” olma yolunda istemediği adımlar atmıştır. Annesinin ölümü, yalnızca bir yas değil, bu beklentiler zincirinin kırılmasıdır.

Romanın önemli sorularından biri şudur: Türkiye’de bir erkeğin “adam” olma süreci kimin hayallerine dayanır? Çoğu kez annelerin “okul bitir, askerliği yap, eve dön” telkinleri, aslında oğullarını hayatta güvende tutma arzusudur; ama bu arzu, istemeden otoriteyi ve zorunlulukları yeniden üretir. Nail’in “senin yüzünden” diye içten içe annesine kızması, bu ikircikli bağı çok insani bir tonla yansıtır.

Roman, resmi ideolojiyi doğrudan tartışmaz; ama devletin görünmez şiddeti sürekli hissedilir. Kışlanın içindeki zorbalık, aslında emir-komuta zincirinden bağımsız değildir. Komutanlar bazen mesafeli, bazen sıcak ama her zaman belirleyici figürlerdir. Nail’in komutanla karşı karşıya geldiği sahnelerde, paternalist bir devlet söyleminin nasıl bireyin kişisel trajedisine sızdığı görülür. Komutanın annesinin ölümünü haber verirken bir yandan “vatan görevi” söylemiyle konuşması, bu paternalizmin tipik bir örneğidir.

Aynı zamanda devletin bürokratik hantallığı —konvoy gecikmeleri, telefonların çalışmaması, izin alma zorlukları— bireyin en kırılgan anında bile karşısına çıkar. Nail’in annesinin cenazesine yetişememesi, sadece bir talihsizlik değil, devlet mekanizmasının bireysel hayatlar üzerinde kurduğu ilgisizliğin çarpıcı bir sembolüdür.

Roman, bireysel bir bellek anlatısıdır; ama aynı zamanda kolektif bir tanıklık işlevi görür. Turanlı, askerlik deneyimini kişisel travmanın ötesinde bir kuşağın ortak hafızasına kaydeder. Nail’in yaşadıkları, özellikle 1990’lardan sonra Güneydoğu’da askerlik yapan binlerce gencin sessiz hikâyesine ses verir.

Ancak bu tanıklık kahramanca değildir; aksine sıradan, bazen korkak, bazen zalim, çoğu kez çaresizdir. Bu da onu daha sahici kılar. Türkiye’de resmi tarih askerleri çoğunlukla kahraman veya mağdur olarak tasvir ederken, Orada Değildim askerliği gri bir deneyim olarak gösterir: insanı değiştiren ama onu tam olarak kahraman da mağdur da yapmayan bir süreç.

Romanın zaman kurgusu sadece kişisel bekleyişle değil, toplumsal bellekle de ilişkilidir. “Şafak sayma” kültürü, sadece askerî bir alışkanlık değil, Türkiye’nin askerliği bir erginlenme ritüeli olarak kodlamasının göstergesidir. Nail’in takvime attığı her çarpı, hem bireysel hem kolektif bir sabır ritüelidir.

Öte yandan Nail’in annesinin ölümüyle zamanın hızla dağılması, bu ritüelin kırıldığı noktayı simgeler. Devletin rutinleriyle ilerleyen zaman, bireysel trajediyle uyumsuzdur. Roman böylece, modern Türkiye’de kamusal zaman ile özel hayat zamanı arasındaki çatışmayı da görünür kılar.

Turanlı’nın anlatımında belki en etkileyici unsur, politik bir metin yazmadan politik bir gerçeklik yaratabilmesidir. Yazar, herhangi bir slogan atmadan, ideolojik deklarasyonlardan uzak durarak, sadece gündelik dil ve küçük ayrıntılarla Türkiye’deki otorite kültürünü görünür kılar.

Bu sade ama yoğun anlatım, edebî gücünü özellikle diyaloglardan alır. Askerlerin argo dolu konuşmaları, kantin sahnelerindeki küçük hareketler, komutanların hem sert hem babacan tavırları… Hepsi bir belgesel sahiciliğinde akar. Buna karşın Nail’in iç sesleri, özellikle anne anılarıyla dolu pasajlar, romanın duygusal derinliğini sağlar ve metni kuru bir rapordan ayırır.

Türkçe edebiyatta askerlik hikâyeleri uzun zamandır var; ancak çoğu ya anı kitabı ya da mizahî dille yazılmıştır. Orada Değildim bu geleneği kırar. Mizaha sığınmaz, kahramanlık söylemi kurmaz; askerliğin gerçekçi ve çoğu kez travmatik yüzünü anlatır.

Ayrıca roman, askerliği bir “erkeklik olgunlaşması” değil, aksine erkekliğin kırıldığı ve sorgulandığı bir süreç olarak çizer. Bu yönüyle Murat Uyurkulak’ın sert gerçekçilikten beslenen romanları ya da Emrah Serbes’in erkeklik hikâyeleriyle akraba olsa da, Turanlı’nın metni daha çok sessiz bir gözleme, içsel bir kırılmaya yaslanır.

Romanın adı bu bağlamda tekrar anlam kazanır. “Orada değildim” sözü sadece cenazeye yetişememenin değil, ülkenin dayattığı kimliklere, askerî ritüellere ve erkeklik rollerine de bir mesafe koymanın ifadesidir. Nail, kışlada “orada”dır ama ruhen orada değildir; ailesinin hayatında “adam” olarak konumlandırılmıştır ama bu role tam anlamıyla ait değildir.

Bu aidiyetsizlik, bir yenilgi değil, sessiz bir isyan olarak okunabilir. Turanlı, kahramanını kahramanlaştırmaz; ama onu teslim olmuş bir figür olarak da bırakmaz. Nail’in içsel isyanı, sessiz ama anlamlıdır. Modern Türkiye’de bireyin en güçlü direniş biçiminin bazen “oradan zihnen kopmak” olduğunu hatırlatır.

Orada Değildim, yüzeyde kişisel bir yas ve askerlik romanı olsa da, derininde Türkiye’nin otoriter yapısını, sınıfsal kırılmalarını ve kuşaklar arası aidiyet çatışmalarını görünür kılar. Bunu yaparken ne akademik bir mesafeye sığınır ne de politik sloganlara; aksine gündelik hayatın küçük sahnelerinden, dilin samimiyetinden beslenir.

Fatih Turanlı’nın ilk romanı olması da bu açıdan dikkat çekici: Edebî cesaret ve sahici gözlem gücüyle, Türkçe romanda askerlik deneyimini sadece bireysel değil toplumsal bir mesele olarak yeniden tartışmaya açıyor. Nail’in hikâyesi, tek bir askerin değil, kuşaklar boyunca otorite altında büyüyen, anne-baba beklentileriyle şekillenen ve çoğu kez sessizce direnen erkeklerin hikâyesine dönüşüyor.

Sonunda okur, Nail’in “oradaydım ama değildim” sözünü kendi hayatına da uyarlıyor: Devletin, ailenin, toplumun bizden beklediği birçok sahnede bulunuruz; ama ruhumuzun bir kısmı çoğu zaman başka yerdedir. Turanlı’nın romanı tam da bu kopuş anını, sessiz isyanın başladığı o ince çizgiyi yakaladığı için güçlü.

Yorum yapın