Murat Sayım, yeni romanında küçük kahramanlarının başından geçenleri okura sunarken aslında hayatı ve karşımıza çıkan insan portresini çiziyor bize. Katmanlı romanında zorbalıktan, hayatı acı çekerek öğrenmekten, şiddetten, çaresizlikten, ülkenin siyasi çelişkisinden ses yükseltmeden usul usul bahsediyor.
Umut, İsmet, Fatih. Hepsi birbirinden farklı ama hepsi acının tam orta yerinde. İsmet zorbalığın içinde ne kadar acı çekiyorsa gücünün yettiğine bunu uygulamaktan çekinmiyor. Hem de kıvrak bir kurnazlıkla. Ne kadar uygularsa o kadar kendini güçlü hissediyor. Oysa şiddet timsali baba eve geldiğinde, kapı kapandığında küçücük kalan, hiç edilen kendisi. Bu acıyı, içinden çıkamadığı, özendiği kıskandığı ne varsa o güzelliği yaşayan kişiye zorbalık yaparak kapatıyor. Acı içindeyken acı yaşatarak büyüyor. Babasıyla, babasız yaşıyor. Güvensiz olduğu kadar kendi de hiç güven vermiyor.
Umut bu keşmekeşin içine tüm iyi niyetiyle düşüveriyor. Her hamlede kuzeni İsmet’i tanırken aslında hayatı tanıyor. Hayat saf olmayı hele de güçsüzleri o mezar taşları gibi dilsiz yapacak, yavaş yavaş öğreniyor. Romanı katmanlı yapan kahraman ise Fatih. Fatih, Türkiye gerçeği. Doğu kültürünün çıkmazını kente taşımış. Annesine ortak oluyor. Babasının veda mektubunu hem öfkelenerek hem de özlemle cebinde taşıyan bölünmüş bir benlik. Aslında İsmetle Fatih’in bölünmüşlüğü Umut’un sıradan yaşamına oyun arkadaşları olarak katılmaları sadece anın değil hayatın o karışık o yorucu ama en gerçek penceresini açıyor. Bölünmüş benliklerle Umut, belki de daha çabuk büyüyor.
Mezarlıktaki Ateşböcekleri, romanın merkezine bu üç çocuğu koyarken aslında günümüz insan modelini sunuyor bize. Kim kendini ait hissetmiyorsa yaralıdır. Kim yaralıysa, yaralar. Aitsiz çocukların sancıları da yaş aldıkça büyür, eksilmez.
Murat Sayım, romanın başka bir çığlığını ise oldukça gerçek bir kurguyla okura veriyor. Ülkenin doğusunda savaşan insanlar, aslında ülkenin batısında, merkezinde komşuluk ve dayanışma içinde. Hepimizin kabul ettiği, hepimizin insanca birbirine yardım ettiği gerçeğini yeniden hatırlatıyor bize. Asker doğuda savaşırken biz büyük şehirlerde Kürt-Türk ayrımı yapmadan komşuluk yapmıyor muyuz? Romanın bu detayını, çocukların psikolojik savaşı kadar önemli ve incelikli bulduğumu söylemeliyim…
Mezarlıktaki ateşböceklerinin gerçeğini kitabın meraklısına bırakarak, bu yılın en iyi kitapları arasına gireceğini düşündüğüm Eksikparça Yayınlarından çıkan Mezarlıktaki Ateşböcekleri ‘ni herkese öneririm.