İstanbul ve deniz aşığı Sait Faik Abasıyanık | Derya Balcı

Ağustos 10, 2020

İstanbul ve deniz aşığı Sait Faik Abasıyanık | Derya Balcı

“Gelsin de nereden gelirse gelsin!

Bir hişt sesi gelmedi mi fena.

Geldikten sonra yaşasın çiçekler,

Böcekler, insanoğulları.

Hişt hişt!”

İstanbullu, denizci, balıkçı Sait Faik Abasıyanık. Okul sıralarındayken Türkçe kitaplarımızda yer aldı öyküleri. Öykülerinde hep deniz vardı, hep balıkçılar vardı. Olmazsa olmazı İstanbul’du Sait Faik’in.

Sait Faik Abasıyanık, 18 Kasım 1906 tarihinde Adapazarı’da doğmuştur. Ailesi çocuklarının eğitimi için İstanbul’a taşınır. Sait Faik İstanbul Erkek Lisesi’nde lise öğrenime başlar, Bursa Lisesi’nde tamamlar. Liseyi zor zahmet bitirir. Bu yıllarda şiir ve öykü yazmaya başlar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydolur ama üniversite eğimini burada tamamlayamaz. İstanbul’dan ayrılır. Babasının isteği üzerine İktisat okumak üzere İsviçre Lozan’a gider. Yurt dışındaki yaşamı O’nun edebiyatı ve karakteri üzerinde etkiler bırakır. Türkiye’ye dönünce Türkçe öğretmenliği yapar. Fakat uzun sürmez. Sait Faik bohem yaşama alışmıştır. İstikrarlı bir iş hayatı olmaz. Hayatındaki tek düzenli şey “yazarlığı”dır. Geçimini ise ailesinin desteği ile sürdürür. Burgazada’daki evlerinde annesiyle yaşar. 1948 yılında yazarımıza Siroz teşhisi konur ve 11 Mayıs 1954 yılında bu hastalığa yenik düşer.

Sait Faik, sıradan insanların hayatlarından koskocaman dünyalar yaratmıştır. Yalın, samimi, sade bir anlatımı vardır. Kendinden önceki yazarların tersine, bireyi ön plana çıkarır. Toplumun birey üzerindeki etkisine dikkat çeker. Halkın içinde kaybolmayı sever. Toplumun dışına atılmış insanları ne kadar çok severse, bir o kadar da burjuvalardan hoşlanmaz. Tek isteği herkes gibi olmaktır.

Öykülerinde toplumun alt katmanlarında, kenar mahallelerinde yaşayan insanların mücadelelerini, isteklerini, yaşamlarını, sevinçlerini, üzüntülerini şiirsel bir dille anlatır. Balıkçılarla balığa çıkar. Çocuklarla çocuk olur. Kahvehanelere gider. İstanbul’un tüm “öteki”leriyle dostluk kurar.

Sait Faik, İstanbul’u, onun sokaklarını, insanını çok iyi bilir ve anlatır.

Sait Faik okumayanımız varsa okumanızı tavsiye ederim. Çünkü hala günceller. Zamanın ve teknolojinin değişmesine rağmen insan gerçeği hiçbir zaman değişmiyor. Aynı kalıyor. İstanbul’dan insana, Burgazada’dan balıkçılara, doğadan kuşlara, balıklara bakın…

“YAZMASAM DELİ OLACAKTIM” diyerek haksızlığa karşı haykırmıştır.

“Sevmek bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada bir insanı sevmekle bitiyor” diye hüzünlendiriyor.

“Ali, fabrika düdüğünün sesine uyanıp yatağından fırladı. Annesini görünce, uyuyor sandı. Omuzlarından tuttu. Dudaklarını soğumaya yüz tutmuş yanaklarına sürdüğü zaman ürperdi. Sarıldı. Onu kendi yatağına götürdü. Soğumaya başlayan vücudu ısıtmaya çalıştı… O gün akşama kadar ağlayamadı da… Nihayet karşı komşuya haber verebildi…” (Semaver adlı öyküsünden.)

Derya Balcı – edebiyathaber.net (10 Ağustos 2020)

Yorum yapın