Halil Türkden: “Keçi, edebiyatı konuşmak ve tartışmak isteyen bir dergi.”

Temmuz 2, 2014

Halil Türkden: “Keçi, edebiyatı konuşmak ve tartışmak isteyen bir dergi.”

20140605_183818Keçi edebiyat dergisi ilk sayısıyla internette yerini aldı. “İnadına edebiyat” diyen e-derginin editörü Halil Türkden ile söyleştik.

Keçi edebiyat dergisi fikri nasıl doğdu? Ne amaçlıyorsunuz?

Günışığı Kitaplığı, çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatımızda hem yayınlarıyla hem de projeleriyle yeni yollar açıyor. Yayıncılık yaptığımız kadar, bu ülkenin çocuklarına ve yetişkinlerine bazı farkındalıklar bırakarak da yaşama niyetindeyiz. Yayımlanan kitaplara baktığınızda, Türk ve dünya edebiyatından nitelikli eserleri ve usta isimleri görebilirsiniz. Yakında 20. yılını kutlayacak olan yayınevi, 2010 yılından bu yana Zeynep Cemali Edebiyat Günü ve Eğitimde Edebiyat Seminerleri adlı iki organizasyona evsahipliği yapıyor. Bu organizasyonlara ağırlıklı olarak edebiyatçılar, yayıncılar, yazarlar, akademisyenler, sanatçılar, eğitimciler ve kütüphaneciler katılım gösteriyor. Bu etkinliklerde çok değerli sunumlar yapılıyor ve önemli içerikler elde ediliyor. Edebiyat üzerine bu kadar yeni ve eleştirel içeriği sadece katılımcıların dinleyebiliyor olması bir eksiklikti. Bunun çözümü için konferans bildirisi tadında bir dergi planladık ve birdenbire Keçi geldi önümüze. Keçi edebiyat dergisi de bu gönüllü projelerden sadece biri. Zamanla, yılda iki defa düzenlenen bu iki etkinlik Keçi’yi, Keçi de bu konferansları besleyecek, büyütecektir.

Günışığı Kitaplığı Genel Yayın Yönetmeni Mine Soysal’ın projeye liderlik etmesi ve gönül vermesiyle, sektörün değerli grafikerlerinden Huban Korman’ın çizgileri ve benim editörlüğümle son halini aldı. Elektronik bir dergi olması sayesinde de kolayca ulaşılabilecek ve paylaşılabilecek.Keçi’yi indirebilmek için www.keciedebiyat.com adresini ziyaret etmek yeterli olacaktır.

Edebiyatta derginin yerini nasıl görüyorsunuz?

Dergiler yazarın veya şairin okuruyla baş başa kaldığı, bir anlamda dertleştiği yerlerdir. İlk denemeler, ilk hatalar, ilk düzeltiler ve ilk mutluluklar dergilerde görülmüştür. Markopaşa’da Aziz Nesin’den Sabahattin Ali’ye ve Ece Ayhan’a kadar bir ekol ortaya çıkmış. Ses Dergisi’nin yetiştirdiği sanatçılar, Varlık Dergisi’nin ilk bildirisine yer verdiği Garipçiler ve Diyojen’de ortaya çıkan ilk modern mizah örnekleri… Dergiler hep iyi birer yazın okulu olmuşlardır. Dergi çıkarmak kimi yayıncılar için külfet, kimileri için de bir tutku olmuştur. Bu iş tutku haline gelince, dergiciliğe yıllarını veren usta edebiyatçılar ve imkânsızlıklar içinde pes etmeyen mücadele insanları ortaya çıkmış. Dergilerin, eseri de, editörü de, tasarımcıyı da, yazarı da ve hatta okuru da pişiren bir yazın okulu olduğunu söyleyebilirim.

Keçi kapak görseliDerginin adı ve sloganı dikkat çekici… Neden Keçi ve inadına edebiyat?

Bunca hengâmenin içinde olumsuzluklarla mücadelenin alanı genişletilmeli. Mücadele masada, kitapta, kalemde, düşüncede ve en önemlisi güzelliklerde devam etmeli. Edebiyat da bizim güzelliğimiz. Güzel bir mutfakta, zengin malzemeyle harikalar yaratma şansınız yüksektir. Ancak, ülkenin sokaklarında, fabrikalarında ve dağlarında insanlar ölürken ne yapmalı? Üstelik sansür yüzünden insanların işini yapamadığı, yolsuzlukları konuşmaktan işsizliği ve işçileri konuşamadığımız bir ülkede yeni ve olumlu şeyler üretmek hayli zordur. Tüm bunlara rağmen harikalar yaratmak zordur. Böylesine bir düzende, inadına edebiyat diyoruz.

Keçi’yi bilirsiniz; kimselerin yürüyemediği bir yolu olan, uçurumlara yakın yaşayan, kendi tasmasını kemiren, çevik, refleksleri güçlü ve dirençli bir hayvandır. Yayıncılık gibi direnişe, inatla mücadele etmeye ve özgünlüğe bu kadar ihtiyaç duyulan bir alanda özellikle edebiyatçıların keçi gibi olmak zorunda olduğunu düşünüyorum. İster eğitim sistemi önünüze listeler veya düzenlemeler getirsin, isterse kitabınız hakkında davalar açılsın, inadına edebiyat diyerek, edebiyatı yaşatmak gerekiyor. Bu ülkenin çocukları doğayı, insanı, renkleri ve bozkırı politikaya boyanmış ders kitaplarında mı görsün, yoksa Yaşar Kemal’in betimlemelerinde mi?

Dosya konuları bu iki etkinlik olacak derginin içeriğinden söz edebilir misiniz? Dergide yazmak isteyenler olacaktır, yazmaları için bir davetiniz var mı?

6 aylık e-dergimizin yaz sayılarında, eğitimcileri, kütüphanecileri ve akademisyenleri bir araya getiren Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nin içerikleri yayımlanacak. 2015 ilkbaharda sekizincisini düzenleyeceğimiz bu seminerler, eğitimciler ve kütüphaneciler için meslek içi eğitim niteliğinde altyapısal, kuramsal ve destekleyici sunumları içeriyor. Keçi’nin kış sayılarında ise her sonbaharda yayıncılar, edebiyatçılar ve akademisyenler için düzenlediğimiz uzmanlık konferansı Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nün içerikleri yayımlanacak. 18 Ekim’de dördüncüsü düzenlenecek bu organizasyonda da sektöre dair önemli güncel paylaşımlar yapılıyor. Bu iki etkinliğin yıllar içinde biriken kapsamlı içeriği, ülkemizde benzeri olmayan bir edebiyat dergisi olan Keçi’de toplanıyor. İlk sayıda, 1 Mart 2014’te gerçekleşen yedinci Eğitimde Edebiyat Semineri’nden içerikler, çocuk edebiyatı, felsefe-edebiyat ilişkisi, kitap fuarları ve yayıncılık sektörüne ilişkin yazılar yer alıyor.

Keçi, edebi içerik üreten bir dergi değil, edebiyatı konuşmak ve tartışmak isteyen bir dergi. Bu bağlamdaki yazılara ve yazarlara elbette yer verebiliriz.

edebiyathaber.net (2 Temmuz 2014)

Yorum yapın