“Hâlâ söyleyecek lafı olanların barı” | Metin Celâl

Ocak 3, 2024

“Hâlâ söyleyecek lafı olanların barı” | Metin Celâl

Çiçek Bar, 1985’in son aylarında açıldı. Taksim Sıraselviler’de sinema yapımcısı Arif Keskiner’in ofisi “Sinema Sevenler Derneği Lokali” adı altında bara dönüştürülmüştü. Esas olarak sinema sektörüne hizmet etmek üzere planlanan ve üye olmayanın giremeyeceği bu bar kısa sürede “Çiçek Bar” olarak ünlendi. Sinema, tiyatro, edebiyat, müzik, plastik sanatlar, basın ve iş dünyasının önemli isimlerinin buluşma yeri oldu. Yıllarca bir sanat mahfili misyonu da yüklenerek hizmet verdi.

1980’li yıllarda İstanbul gece hayatı şimdiki gibi renkli değildi, Binlerce bar, restoran, kafe yoktu. Akşam iş çıkışı gidilecek, birkaç yudum bir şeyler içilip sohbet edilebilecek mekân azdı. Hele “bar” diye tanımlanabilecek yer sayısı daha da azdı. 

Krepen Pasajı yıkılmıştı ve oradaki meyhanelerin bazıları Nevizade’de yeniden açılıyordu. İmroz’a gidiyorduk. Çiçek Pasajı’nda Entelektüel Cavit, Asmalımescit’te Refik ve Yakup vardı. Geceyi barlarda sürdürmek isterseniz beş yıldızlı otellerin barlarının dışında Nişantaşı’nda Zihni ve Ziya sınırlı seçeneklerdi. Levent’te Ece Bar da canlı müzikle gecenin geç saatleri için iyi bir alternatif olacaktı. Beyoğlu’nda ise Papirüs, Beyoğlu Pub gibi çok az yerden söz etmek mümkündü. 

Arif Keskiner, başta sinema olmak üzere hemen tüm sanat dallarından geniş bir dost çevresi olan biri olarak “sadece eşim, dostum, tanıdıklar gelse yeter” diye bu mekânı kurmuş. Aslında dostlarıyla rahatça buluşup sohbet edeceği kulüp gibi bir yer tasarlamış. O nedenle her geleni almamak için kapıya görevli koymuş, “üyelere mahsustur” diye tabela astırmış. 

Apartmanların arasında küçük bahçeli bir villa gibi görünen binayı yeniden düzenletip Amerikan tarzı, şık bir bar yaptırmış. Uzun bar tezgahında tek başınıza oturup içkinizi içebileceğiniz, rahat koltuklarda dostlarınızla sohbet edebileceğiniz bir ortam yaratmış. Servis dostane, iyi ve dikkatli, sınırlı menüdeki pazı sarması, ızgara köfte gibi yemekler lezzetli, ortam nezihti. Müzik çalınmıyordu. 

Çiçek Bar hızla ilgi odağı oldu. Çünkü oraya başta sinemacılar olmak üzere tüm sanat çevreleri geliyordu. Ben o sıralar Karacan Yayınları’nda çalışıyordum. Cağaloğlu’ndaki yayınevinin bulunduğu binanın en üst katındaki Gazeteciler Cemiyeti Lokali basın ve edebiyat dünyasının uğrak yerlerindendi. Öğle rakıları ile başlayan sohbetler gecenin geç saatlerine kadar sürerdi. Aytekin Hatipoğlu, Faruk Şüyün gibi arkadaşlarımla iş çıkışı orada buluşup sonra da Beyoğlu’na yollanırdık. Tabii Çiçek Bar bizim de ilgimizi çekti. Ama kapıdan nasıl gireceğiz? Çünkü kapıda sıkı kontrol var. Ben de böyle törenle girilen yerleri hiç sevmem. Bir süre gitmemek için direndim. Sonra bir gün Çiçek Bar’ın kapısına dayandık. Tabii ki kapıdaki görevli bizi içeri almadı. Eğer Sinema Sevenler Derneği üyesi değilseniz bar müdavimlerinden bir tanıdığın adını vermemiz, onun da sizi tanıdığını teyit etmesi gerekiyordu. 

Karacan Yayınları’ndaki çalışma arkadaşlarımızdan Nuri Dikeç’in müdavimlerden olduğunu bilmiyorduk. Çünkü rahmetli Nuri ser verip sır vermeyen ketumlardandı. Her akşam mesai bitimi sessizce çıkar, nereye gittiğini de söylemezdi. Onun müdavim olduğunu ancak içeri girmeyi başardığımızda, barda her zamanki yerinde, bir elinde piposu diğerinde kadehi yalnız otururken görünce öğrenecektik.

Çiçek Bar’a girmek için kimin adını verdik anımsamıyorum. Büyük bir ihtimalle Sevin Okyay’dı bara girmemizi sağlayan. Çiçek Bar’ın çok dikkatli bir güvenlik görevlisi vardı. Ancak üçüncü gelişimizde isim vermeden içeri girmeyi başarmışızdır. 

Alışkanlık yapan bir yerdi. Müdavimi olmadım ama çok sık gittim. İlk zamanlar haftada beş gün gittiğimiz bile olmuştur. Sonraları da sık sık uğradım. Sevdiğim bir yer halini aldı. Şef garsonları Sanlı’yla, Esat’la muhabbetimiz oldu, Arif Keskiner’in sohbetlerine katıldık. Atıl Ant, Atilla Birkiye, Turhan Günay ve Selçuk Altun gibi dostlarla buluşmalarımız Arif Keskiner ve ortağı Azmi barı bir başka işletmeciye devredene kadar da sürdü. 

Çiçek Bar esas olarak sinemacıların yeriydi. Örneğin Kemal Sunal’la röportajımı bir öğleden sonra, daha bar kapılarını açmadan, çaylarımızı yudumlayarak orada yapmıştık. Birçok sinemacı ve sanatçı orada randevu verirdi ya da onlara haber bırakmak mümkündü. Ama içeride gazetecilerin fotoğraf çekmesine, kapıya paparazzilerin yığılmasına izin vermezlerdi.

Sinemacılar için önemini ise 90’lı yıllarda senaryo yazma sevdasına tutulduğumda öğrendim. Duayen magazin gazetecilerinden Tayyar Yıldız’ın aracılığıyla bazı yapımcılarla tanıştım ve onların gerçekleşmeyen film ve televizyon dizileri projelerine katıldım. Sinemacılarla görüşmelerimiz akşamüstleri Yeşilçam’daki bürolarında başlar, sonra da mutlaka Çiçek Bar’da devam ederdi. Yazdığım film öyküleri ya da senaryolar için bana avans vermeye para bulamayan yapımcılar orada büyük masalar kurar ve benim istediğim avansın on katını bir gecede öderlerdi. Bu tavır benim çok gücüme gittiğinden bir süre sonra senaryo yazma sevdasından vazgeçmiştim. Oysa hesaba yazdırır, film işlerinden para kazandıklarında borçlarını öderlermiş. Bunu da daha sonra Arif Keskiner’le sohbetlerimizde öğrenecektim.   

Arif Keskiner iyi bir sinema yapımcısı olmasının yanında sanat hayatına şiirle başladığından olsa gerek edebiyat ve yayıncılığa da çok yakındır. İsteseydi büyük bir yayıncı olabilirdi. Düzenlediği etkinlikler ve eylemlerden de büyük bir sanat organizatörü olabileceğini anlıyoruz. Tam bir proje adamıdır. 

Çiçek Bar’da edebiyat ve yayıncılık çevrelerinden dostlarını ağırlamakla kalmamış birçok edebiyat etkinliği yapmış. Duvarlarını resim, karikatür, fotoğraf, film afişi sergileri için kullandığı, Tuncel Kurtiz gibi büyük ustaların oyunlarını sergilediği, Fazıl Say gibi büyük yeteneklerin piyano başına geçtiği barda bir de şiir duvarı vardı. O şiir duvarında sergilenen şiirler daha sonra kitaplaşmıştı. İsveçli şair Gunnar Ekölöf’ün büstünün yaptırılıp Çiçek Bar’ın duvarına asılması olayı da çok ilginçtir. Cevat Çapan ve Onat Kutlar’ın kurduğu ve Türk şairlerin yabancı ülkelerde tanıtılması amaçlayan Divan Şiir Derneği’nin adresi de Çiçek Bar’mış.  

Çiçek Bar’da 29 Ekim de kutlanır, 10 Kasım’da Atatürk anılır, İsmet Ay’ın ellinci sanat yılı, Erdal Öz’ün, Aydın Boysan’ın doğum günleri, çeşitli kitap tanıtımları gibi keyifli etkinliklerin yanı sıra ülke ve dünya gündemini ilgilendiren basın toplantıları da yapılır, protesto eylemleri de düzenlenirdi. Bunlardan en çok olay yaratanı aralarında sinema, tiyatro ve edebiyat dünyasından tanınmış isimlerle, yazarların ve akademisyenlerin de bulunduğu 80 kişi adına Demirtaş Ceyhun’un ‘Orhan Pamuk Olayı ve Nobel Edebiyat Ödülü’ başlıklı bildiriyi okuduğu basın toplantısı olmuştu. Bildiride “Bu ödül kesinlikle Türk edebiyatına verilmiş bir ödül değil, Orhan Pamuk’a verilmiş bir ücrettir” deniliyordu. İmzacılardan bir bölümü daha sonra “Ben böyle bir bildiriyi imzalamadım” diye açıklamalarda bulunmuştu (Pamuk’un Nobel Ödülü’nü suçlayan bildiri – Güncel Haberler Milliyet).  

Arif Keskiner Çiçek Bar’ın 2004 yılındaki 20. yıl kutlamaları için de bir kitap planlamış. Kitapta, sinema ve sanat dünyasının önemli isimlerinin, müdavimlerin Çiçek Bar’la ilgili anılarına yer verilecek, sonra da kitap kutlamalara katılanlara dağıtılacakmış. Kitabın adı için yarışma bile düzenlenmiş. Yarışmada müdavimlerin önerdiği hangi isim daha çok oy alırsa kitaba o ad konacakmış. Yarışmaya katılmayan ama Arif Keskiner’in kulağına ‘Akşam Çiçekleri’ni fısıldayan Zeki Ökten’in önerisi, kitabın adı olarak seçilmiş ama proje tamamlanamamış. 

Yirmi yıl sonra ‘Akşam Çiçekleri’ (Literatür yay.) okurla buluştu. Kitapta hem müdavimlerin Çiçek Bar’lı anıları hem de Arif Keskiner’in bu müdavimlerden ve Yeşilçam’ın efsane isimlerinden yola çıkarak bir başka müdavime, Hümeyra Erdoğan’a anlattığı anıları yer alıyor. Tarık Akan’dan Rutkay Aziz’e, Yılmaz Güney’den İsmet Ay’a, Kemal Sunal’dan Fatma Girik’e kadar Türk sinemasından birçok tanıdık isim var anılarda. Tarık Akan, Mustafa Alabora, Bülent Kayabaş, Tuncer Cücenoğlu, Savaş Dinçel, Nuri Dikeç, Nur Sürer, Menderes Samancılar, Yaman Tarcan, Hülya Uçansu, Deniz Türkali, Mazlum Çimen gibi bir bölümü artık hayatta olmayan müdavimler de kendi Çiçek Bar’larını anlatmış. Üstün Akmen’in kitabın sonundaki yazısı da çok etkileyici. Türkiye’nin 80’lerden 2015’e kadar kültür ve sanat tarihini anımsıyorsunuz. 

Sanıyorum Arif Abi, edebiyat ve yayıncılık dünyasından Çiçek Bar müdavimi dostlarıyla ilgili anıları bir başka kitaba, belki de 50. Yıl kutlamalarına bıraktı. Başta Yaşar Kemal ve Aziz Nesin olmak üzere birçok isim var bara gelenler arasında. Ahmed Arif de Çiçek Bar’a gelmiş. Basın toplantısı ile protesto edilen Orhan Pamuk da Çiçek Bar’a gelirdi. Onu protesto için eylem düzenleyen Demirtaş Ceyhun da… Erdal Öz, Fethi Naci, Aydın Boysan, Selçuk Altun, Yiğit Okur, Zeynep Oral, Sevin Okyay, Cevat Çapan, Ataol Behramoğlu, Ülkü Tamer, Özdemir İnce, Deniz Kavukçuoğlu, Refik Durbaş, Turhan Günay gibi isimler hemen akla geliyor.        

edebiyathaber.net (3 Ocak 2023)

Yorum yapın