Haftanın önerisi: “Unutmanın Genel Teorisi”

Aralık 25, 2020

Haftanın önerisi: “Unutmanın Genel Teorisi”

José Eduardo Agualusa’nın “Unutmanın Genel Teorisi” adlı romanının 3. baskısı, Sevcan Şahin çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Angola bağımsızlığını kazanmadan hemen önce, Ludo yaşadığı apartman dairesinin kapısına bir duvar örer. Burası onun otuz yıl boyunca ayrılmayacağı yuvasıdır artık. Terasında yetiştirdiği birkaç sebze ve yakaladığı güvercinlerle beslenir. Isınabilmek için kitapları, mobilyaları yakar. Ve evin duvarlarını kendi hikâyesiyle kaplar, satır satır işler yalnızlığını.

Ancak dış dünya bırakmaz Ludo’nun yakasını, yavaş yavaş sızar hayatına: Radyoda bir cızırtı, yan daireden bir ses, peşindekilerden kaçan bir adam, ayağına not bağlı bir güvercin. Ta ki bir gün küçük Sabalu, yan binaya kurulan inşaat iskelesine tırmanarak Ludo’nun terasına çıkana kadar…

Angola’nın bağımsızlık öyküsüyle birlikte akan Ludo’nun öyküsü bu, evinden dışarı çıkmayan bir kadının duvarlarında yankılanan gerçek bir hikâye.

“J.M. Coetzee ile Gabriel García Márquez’i karıştırın, José Eduardo Agualusa’yı elde edeceksiniz: Portekiz’in Nobel Edebiyat Ödülü için bir sonraki adayı.” — Alan Kaufman

“Sayfalara sığmayan bir hayal gücü.” — The Irish Independent

Unutmanın Genel Teorisi, okuru ‘kahraman’la ‘kötü adam’ arasındaki çizgiyi çekmeye ve tarihle kurgu arasındaki ilişkiyi sorgulamaya davet ediyor. İyi edebiyatın yapması gerekeni yapıyor: Okuru koltuğuna mıhlıyor, bırakıp gitmek imkânsız.” — Maaza Mengiste

“Portekizli Fernando Pessoa ve Arjantinli Jorge Luis Borges gibi, Portekizli-Angolalı yazar José Eduardo Agualusa da yarattığı kurgusal dünyalarla oynayan bir hokkabaz… Ortaya koyduğu parçalı türün ustası olan Agualusa polisiye bilmecelerden pastoral betimlere, oradan mekânın yansımalarına başarıyla geçiyor. Ancak onun kalbi hep kahramanlarından yana, – her karakterin hikâyesi okurun içine işliyor, algı ve empati sınırlarını genişletiyor.” —Star Tribune

“Angola’nın en yaratıcı yazarlarından Agualusa, yaşanmış bir olay üzerine kurguladığı bu hikâyeyi, ülkenin zorlu geçmişini analiz etmek için en uygun araca dönüştürüyor… O, hiç şüphesiz, Portekizce konuşulan Afrika ülkeleri yazarları arasında öne çıkan ses. Romanın karakterlerinden biri diyor ki ‘İyi bir hikâyesi olan insan neredeyse kraldır.’ Bu doğruysa, Agualusa kendini kıtasının asilleri arasında görmeli.” — The Financial Times

Kitaptan Alıntılar

İnsanlar bulutlara baktığında gerçek biçimlerini göremiyorlar, –ya da zaten bir biçimleri yok, çünkü her an değişim halindeler. İnsanlar, kalpleri neyin özlemini duyuyorsa onu görüyorlar.

Tanrı ruhları bir terazide tartar. Bir yanda ruh, diğer yanda onlar için ağlayanların gözyaşları vardır. Kimse ardından ağlamazsa, ruh cehennemin dibine gider. Eğer yeterli gözyaşları varsa ve yeteri kadar içten dökülmüşlerse ruh gökyüzüne yükselir.

Başkaları tarafından özlenen insanlar cennete giderler. Cennet, başkalarının kalbinde işgal ettiğimiz yerdir.

Günler sıvıymışçasına akıp gidiyor… Yediğim yemekten, içtiğim sudan, yaktığım ateşten ve kullandığım sıfatlardan tasarruf ediyorum.

Uyurken rüyamızda uyuduğumuzu görüyorsak, görebiliyorsak, gözümüzü açtığımızda da daha bilincinde olduğumuz bir gerçekliğe uyanabilir miyiz?

Okurken hata yapıyorum ve bazen bu hatalarda inanılmaz doğrular buluyorum. Hatalarda sıklıkla kendimi buluyorum… Kendi rüyalarıma gömülüyorum. Belki buna ölmek deniyor.

Sokakta çocuklar benimle oyun oynuyorlar, elimden tutuyorlar. Çok yaşlı olduğum için mi, yoksa en az onlar kadar çocuk olduğum için mi, neden, bilmiyorum.

Hem ağına yaklaşan bir örümcek, hem de o örümceğin ağına takılıp kalmış bir sinektim.

Affedebilmek için hatırlamalıyız…

edebiyathaber.net (25 Aralık 2020)

Yorum yapın