Günay Uysal: “Lütfen bir okuma kulübüne katılın, olmazsa kendi okuma kulübünüzü kurun.”

Ağustos 4, 2022

Günay Uysal: “Lütfen bir okuma kulübüne katılın, olmazsa kendi okuma kulübünüzü kurun.”

Söyleşi: Zeynep Yenen

Kütüphaneci Günay Uysal ile okuma kulüpleri üzerine konuştuk. 

Sevgili Günay Uysal Kıbrıs’a hoş geldin. Pandemiden önce Kıbrıs’ta görüşmüştük. Tekrar Kıbrıs’ta olmak sana neler hissettirdi? Öncelikle bunu sormak istiyorum.

Ben de hoş bulduk diyeyim öncelikle. Şu anda bulunduğumuz yeri de düşünürsek eğer nefes alabildiğim, sakin, denizi rahat rahat izleyebildiğim bir yerde olmak benim için çok keyif verici. Bir de her geldiğimde burada bir can arkadaşımın olması ve onunla buluşmak da beni mutlu ediyor. 

Güzel bir tesadüf sonucu Readcom’a geldiğimde seni tanımıştım. Okuyucularımıza Readcom hakkında bilgi verebilir misin lütfen?

Readcom aslında 2007 yılında bir AB projesi olarak başladı. Proje Polonya’ya ait bir projeydi, koordinatör onlardı. Biz; Türkiye, Portekiz, Belçika, Avusturya diğer paydaşlarıydık projenin. Bu projeye başladığımızda da projenin amacı okuma kulüpleri aracılığıyla yetişkin eğitiminde yeni metodolojiler geliştirmekti. Dolayısıyla proje başlar başlamaz benden istedikleri bir okuma kulübü kurmamdı. Okuma kulübünü kurduk, proje üç yıllık bir projeydi, projeyi tamamladık. Okuma kulübümüzde, önce üç beş kişi olan sayımız otuz kişiye kadar yükseldi. Yıllar içinde projeyi tamamladıktan sonra yaptığımız işten çok zevk aldığımızı fark ettik. Katılımcılar yeni şeyler keşfetti, okumada bakış açımız değişti ve eleştirel okumayı öğrendik. Dolayısıyla resmi olarak proje sonlandıktan sonra bile biz devam etmeye karar verdik. On beş yıldır yani 2007 yılından 2022 yılına kadar geçen sürede bilfiil bu okuma kulübünü devam ettiriyorum. Ve her yıl daha keyif aldığımı düşünüyorum. Aslında biraz bencilce bakıyorum bu noktada. Kendimi geliştirmek ve yeni şeyler öğrenmek için seçtiğim bir yol diyelim biz buna. Çünkü tek başınıza okuduğunuzda bu kadar donanmıyorsunuz. Birlikte okuduğunuzda herkesten farklı bir bakış açısı, farklı bir anlayış, farklı bir yorum ortaya çıkıyor. Dolayısıyla kaçırdığınız noktaları birlikte görüyor anlamadığınız şeyleri başkasının dilinden anlıyorsunuz. O yüzden ben kendimi geliştiriyorum bu kulüp sayesinde. Bu bir sosyalleşme, yeni insanlar tanıma olarak bakılmaması gereken bir durum. Kendi doygunluğunuzla ilgili bir şey. O yüzden de yeni kulüp kurmak isteyenlere hep: “Bu işi yaparken topluma hizmet ediyorum, okuma alışkanlığını geliştiriyorum, eleştirel okumayı öğretiyorum, diye düşünmeyin. Bu benim kendim için, ben okumayı seviyorum, kendimi donatmayı seviyorum bu yüzden yapıyorum, diye düşünün” diyorum. Okuma kulüpleri başkası için değil, kendimiz için aslında. Zevkli bir şey olduğunu düşünüyorum. O yüzden de devam ediyor on beş yıldır. Okuma kulübünü ilk olarak Ankara’da kurmuştum. Ben kurduğumda çok az denecek kadar (beş-altı tane) okuma grubu vardı. Daha sonra Türkiye’nin her yerinde oldukça çoğaldı. Arkadaşlarımın çoğu emekli olup başka şehirlere gittiler. Ve gittikleri yerlerde okuma kulübü alışkanlıklarını özler oldular.

Benim gibi, ben de Kıbrıs’a geldim mesela. Ama ayda bir toplantınıza katılmak için Kıbrıs’tan kalkıp Ankara’ya gidiyorum. 

Ama burada da bir kulüp oluşturmayı düşünüyorsun. Birçok arkadaşımız Türkiye’de sahil kasabalarına gitti ve onlar da gittikleri yerde bu alışkanlıkla, aslında aldıkları bu sonsuz keyifle yeni kitap kulüplerini kurmak için girişimde bulundular. Bir arkadaşımız Marmaris’te bir arkadaşımız Tire’de okuma kulübü kurdu. Yine grubumuzun içinden bir arkadaşımız Çanakkale’de okuma kulübü kurdu. Böyle böyle büyüyor, genişliyoruz, bunu görmek de güzel aslında. Ben artık her önüme gelene “Lütfen bir okuma kulübüne katılın, olmazsa kendi okuma kulübünüzü kurun. Kendinizi iyi hissetmek istiyorsanız yapabileceğiniz yegâne şeylerden biri bu.” diyorum. 

Readcom’a geldiğimiz zaman belli bir sayıda oluyoruz. Bazen de bu sayı değişiyor çünkü; benim gibi Kıbrıs’tan gelen olduğu gibi Azerbaycan’dan gelen, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden ve doğal olarak Ankara’dan katılan arkadaşlarımız var. Yaklaşık sayımız ne kadar acaba söyleyebilir misin sevgili Günay? 

Bizim şu anda kayıtlı olan arkadaşlarımız 30 kişi civarında. Fakat bir sürü sorumlulukları olan ve çalışan arkadaşlarımız var senin gibi. Katılımcılarımız bütün sorumluluklarının arasında bizimle birlikte olmak için fırsat yaratıyorlar. Bu hepimizi mutlu ediyor.  Genelde yazar bir konukla, bir akademisyenle, bir çevirmenle ya da içimizden birinin sunumuyla sürüyor toplantılarımız. Konuğumuz olduğunda toplantımız da daha kalabalık oluyor haliyle. Kitabı erbabıyla konuşmaktan daha verimli ne olabilir ki. 

Sevgili Günay bu toplantılarda mekânın da etkisi var mı acaba? Çünkü Mehmet Akif Ersoy Müze Evi ve Adnan Ötüken Kütüphanesi gibi güzel mekanlarda yapıyorsun toplantılarını.  Bunun okuyucular ve katılımcılar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsun?

Belki başta söylemeliydim, ben kütüphaneciyim ve kütüphaneciler sizin de bildiğiniz gibi binlerce kitabın içinde çalışıyorlar. Kütüphaneci çok okur diye bir yargı da var aslında. Ben de boş çıkarmıyorum bu yargıyı. Kütüphaneci olduğum için de birçok kütüphaneden yararlanma avantajına sahibim. Kütüphaneler zaten bünyelerinde etkinlikler yapılsın istiyorlar. Ben de mümkün olduğunca atmosferin de hoş olduğu yerleri seçmeye çalışıyorum.  Aslında şöyle bir etkisi var: Etrafınızda kitaplarla donanmış raflar var ve siz onların içinde oturup bütün bunlardan gelen kelimeleri cümleleri sanki yutuyorsunuz.  Okumayı sevenler için kitapların olduğu bir mekândan daha güzel neresi var?

Benim de çok sevdiğim bir duygudur kütüphanede kitap kokuları arasında, gözlerim kitapların üzerindeyken kitaplardan konuşmak. 

Mesela konuştuğunuz bir yazar var. O yazarın bütün kitapları o kütüphanede var. Siz bir tane kitabı okuyorsunuz yazara ait. Ama kalkıp raftan diğer kitaplarını da alıp önümüze koyup inceleme şansımız var. Mekân çok önemli bizim için. İlk toplantıları birçok farklı mekânda yaptık aslında. Serüvenimiz bizim Milli Kütüphanede başladı. Milli kütüphaneden sonra Mehmet Akif Ersoy Kütüphanesi, Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi gibi farklı mekanlarda gerçekleştirdik bu etkinliklerimizi. Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi eski bir Ankara evi aslında. Bu tarih kokan yapıda hem Mehmet Akif ‘e ait eşyalar var hem de Ankara’nın bütün yazarlarının kitapları var. Dolayısıyla çok keyif aldık biz orada toplantı yaparken. Şu anda Ankara’nın güzide binalarından Alman Mimar Paul Bonatz’ın yaptığı tarihi bir mekânda yüksek tavanlı ve tavana kadar kitapların olduğu Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi’nde etkinliğimize devam ediyoruz. Kitaplar içinde toplantı yapmak çok güzel aslında. 

Kesinlikle o atmosferin kattığı enerjiyi hissediyorum toplantılar kütüphanede olduğunda bambaşka bir duygu oluşturuyor. Ortamdan ayrılmak istemiyor kitapseverler. Bu konuda yeri gelmişken sana sormak istiyorum. Benim de moderatörlüğünü yapmakta olduğum online bir kitap okuma kulübü var. Senin bu online kitap okuma kulüpleri hakkında görüşün nedir? Aynı tadı alıyor musun yüz yüze olanlarla? 

Aslında bunu çok yakın zamanda deneyimledim. Readcom Okuma Kulübünü yıllardır sürdürürüz ama pandemi döneminde arkadaşlarım bu toplantıları online yapmayı çok istediler, ısrar ettiler ve ben hep reddettim.

Evet ben de online olmasını çok isteyenlerden biriydim. Toplantı için Ankara’ya gelip tekrar Kıbrıs’a dönüş sürecinde 14 gün karantinada kalma zorunluluğumuz vardı o zamanlar. Bu da özellikle çalışanlar ve öğrenciler için yerine getirilmesi zor bir koşuldu. O yüzden o dönem toplantılarınıza gelemedim ve online toplantı dileğimde ısrar ettim.

Olmadı, neden olmadı: Yüz yüze toplantılarımızda her şeyi yakalamayı seviyoruz. Benim fark ettiğim bir şeyi okurken senin kaçırdığın da bu hissettiğin şaşkınlığı gözünde görmeyi seviyorum. Okuma kulüpleri etkileşimle olmalı bence. Yani yüz yüze olmalı. Birbirimize dokunuyoruz çünkü. Yanımdaki arkadaşımın beni dürtüp, “Bu yazar ne kadar harika Günay, bir başka kitabını da mı okusak, tekrar mı çağırsak” demesini seviyorum. Online da bunu yapamıyorsunuz. Aynı anda konuşmalar aslında bazen tatsız olsa da çoğunlukla okuma kulüplerinde toplantıyı dinamik tutan, güzel bir durum.  Çünkü bir şeyler yakalamak heyecanlı. Bir de yakalanan şeyin, sana yansımasının bana yansıması gibi olduğunu, ortak şeyleri hissettiğimizi bilmek de heyecan verici. Onun üzerine bu heyecanı el kol hareketleri ile birbirimize anlatmamız, “Şu da vardı bunu da gördün mü?” dememiz çok önemli. Online da bunu yapamıyorsun, yani biri anlatacak, susacak ondan sonra toplantıyı yöneten söz verecek, 

olmuyor.

Bu arada senin online toplantı deneyimi yaşadığını da biliyoruz. Nasıl oldu da başta karşı olduğun bu etkinliği kabul ettin ve ne deneyimledin, anlatır mısın?

Ben Kültür Bakanlığında halk kütüphanesinde kütüphaneci olarak çalışıyorum. Genel Müdürlüğüm bir proje hazırlayacaklarını, benden bunu yürütmek için bir okuma kulübü kurmamı ve online olarak bunu sürdürmemi rica ettiler. Bu şekilde deneyimledim. Grubumdaki arkadaşlarım ve senin gibi beni yakından tanıyanlar bu konudaki düşüncemi bilirler, onlara da söylemiştim başlangıçta online toplantılara olumlu bakmadığımı. Ancak şunu da itiraf etmem gerekiyor burada. Evet ben hep direndim online kitap okuma kulübü yapmamak için. Gerekçelerini de sana açıkladım. Ben birlikte olmayı seviyorum arkadaşlarımla. Ama pandemi boyunca arkadaşlarımla buluşamadığım için o online toplantıyı yaptığımda inanılmaz heyecanlandım. O kadar özlemişim ki bir kitap etrafında sohbet etmeyi, anlatamam sana. Bu özlemin bir kısmını dindirdi.  İtiraf etmeliyim; başlangıçta online toplantıya karşıydım ama yaptığımda gördüm ki, hiç yoktan iyiydi. Yeniden araştırma heyecanı, arkadaşlarımla bir şeyi paylaşma heyecanı yaşadım ve bunu en sevdiğim şeyler üzerinden yaşadım. Kitap ve okumak. 

Ben kendi adıma online etkinliklere çok mutlu oldum. Çünkü pandemi döneminde beni besleyen bir unsur oldu. Bu süreçte katıldığım yurt dışı veya Türkiye’deki online şiir, edebiyat, felsefe, sinema analizi atölyelerinden çok beslendim. Ama dediğin gibi, kitap okuma kulübüne gelince bu yüz yüze toplantının yerini tutmuyor hiçbir zaman. Çok etkin olmuyor, o konuda sana katılıyorum aslında. 

Okuma Kulübü için verdiğin çabaların sana mesleğine ve çevrene ne gibi katkıları olduğunu düşünüyorsun?

Dilerim etrafımızdaki insanlar da bu anlamda çabalarlar. Kütüphaneci olduğum için benim mesleğime inanılmaz katkısı var okuma kulübünün. Çünkü sen de biliyorsun o kadar derin araştırmalar yapıyoruz ki. Akademik kaynaklardan yararlanıyoruz, bir sürü tezleri makaleleri ve kitabı okuyoruz. O gün okuyacağımız görev arz ettiğimiz kitap dışında, toplantı öncesi aynı yazarın bir sürü kitabını, konuyla ilgili makaleleri, dergileri ve tezleri de okuyoruz. Kendimizi bir tek şeyle beslemiyoruz. Geldik bir araya bir de kitap okuduk, değil bizim derdimiz. 

Çevremdeki kişilere etkisine gelince; mesela bunu en çok kütüphanede kitap önerirken gözlemliyorum.  Ben bir yazarı okuyucularıma tavsiye ettiğimde yüzde yüz güveniyorlar.  Biliyorlar ki bana sordukları yazarın zaten çok kitabını okumuşum, hayatını incelemişim, o yüzden yeni bir kitap önerdiğimde “O kitabı da mı varmış, Günay Hanım önerdiğine göre kesin okumalıyım ben onları” diye düşünüyorlar. Ben hem kendimi hem onları yetiştirebiliyorum böylece. 

Günaycığım pandemi döneminde gelemediğim toplantılar oldu biliyorsun. Fakat sizin listenizde olan, sizin okuyacağınız haftalarda bende aynı kitabı okudum. Siz orada yüz yüze incelediniz ama ben de sonuç olarak okumuş oldum. Çünkü bana da iyi bir okuma listesi sunmuş oldunuz bu arada ve bunun bana oldukça katkısı oldu. Kurduğun okuma kulübü uzaktakileri de etkiliyor diyebilir miyiz bu durumda? Ya da başka okuma kulüplerini. 

Böyle bir etkileşim olduğuna ben de inanıyorum. Ben bir tane daha okuma kulübü kurulmasına yardım etmiştim. Hatta onun moderatörü de bizim üyemiz. Diri Okuma Kulübü var. Serap Hoca var, bizim toplantılara da geliyor. İlk toplantılarını birlikte düzenlemiştik, listelerini yaparken hep yardımcı oldum. Kendilerini inanılmaz geliştirdiler, harika bir topluluk oldular. Zoom üzerinden devam ediyorlar toplantılarına. Listelerimizi hazırlarken başka kulüpler neler okuyor onlara da bakıyorum. Yani etkileşim çok yönlü.

Readcom grubumuzdaki arkadaşlarımız hakkında ne söylemek istersin

Bizim grubu biliyorsun, bizim grubun hepsi okuma delisi. Evet herkes okuma tutkunu. Bir arkadaş birden fazla kulübün içinde bizim grubumuzda. Power Of Book var senin de devam ettiğin, ODTÜ Kitap Kulübünden insanlar var aramızda, sonra Sevil’in içinde bulunduğu kendi yönettiği gruplar var. Diri Okuma Kulübü’nden arkadaşlar var. Yani biz okumayı ve okuduklarını paylaşmayı seven insanlarız.

Biraz profesyonelleştik diyebilir miyiz grup olarak?

O da doğru, çok özür dilerim bu biraz övünmeye girecek ama biz başladığımızda konuk davet ettiğimizde kabulde zorlanıyorduk. Fakat bizi tanıdıktan sonra o kadar hoşlarına gidiyor ki onların ince ince her şeyini araştırmamız, her şeyini bilmemiz. Biz artık konuk bulmakta hiç zorlanmıyoruz. Aksine onlar gelmek istiyorlar, akademisyenlerle çalışıyoruz, çevirmenlerle çalışıyoruz. Herkes birbirine tavsiye ediyor artık. Çok hocamız bizi bir başka profesör ile tanıştırıyor “Günaycığım lütfen onu da davet et” diye öneri getiriyor. Davet için aradığım, konuştuğum hocalar ise “A, ne demek tabii ki gelirim” diyor ama eskiden çok zordu bunları yapmak. Biz hakikaten üst düzey bir grubuz. İyi kitaplar okuyoruz, iyi tartışmalar koyuyoruz ortaya. Titizlikle seçtiğimiz yazar ve eserleri dışında yayınevi, çevirmen de önemli bizim için. Boşa harcayacak zamanı yok grubumuzdaki arkadaşların, o yüzden ince eleyip sık dokuyoruz. Konuklarımıza ayna oluyoruz yaptıkları işlerin yansımalarını göstererek ve çalışmalarının boşa gitmediğini doğru yerlere ulaştığını hissederek ayrılıyorlar yanımızdan.

Bunları yapmanız biz katılımcıları da çok mutlu ediyor. Çünkü okuduğumuz kitabın yazarıyla tanışıyoruz ya da çevirmeni ile tanışıyoruz. Mesela Japon edebiyatından Can Hocayla tanışıyoruz. Can Hoca geliyor ve anlatıyor, muhteşem bir toplantı çıkıyor ortaya. Sevgili Günay bu söylediklerinin hepsi oldukça yoğun çalışma gerektiriyor, bunları bu şekilde organize etmek, bütün bağlantıları tek başına başarmak zor olmuyor mu?

Aslında ben her toplantı için çok çalışıyorum. Hani dedin ya en azından bir kitap listem oluyor. O kitap listesinin oluşması sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Bizim bir havuzumuz var, herkes fikrini söylüyor ama ben bana önerilen her kitabı yazarından ülkesine kadar araştırıp üstüne konuşabilir miyiz diye düşünerek öyle seçiyorum. Ben şanslıyım ki aslında benim grubumda okumayı ciddiye alan çok okuyan hatta okuma manyakları diyorum ben, çünkü sayısız kitap okuyorlar, hızlarına yetişemediğim arkadaşlarım var. Grubun moderatörüyüm, evet ben kurdum bunu ama grubumda benden çok daha iyi okuyan insanlar var. Bir tane arkadaşım var mesela sen de tanıyorsun ve onun Power Of Book okuma grubundasın, sevgili Özlem Cengiz, başlangıçtan beri benimle beraber. Özlem okur ve okuduğu her şeyi de hatırlar. Çok donanımlı biri. Bu kadar da hatırlanmaz arkadaşım, derim ben ona. Özlem benim en büyük yardımcım, destekçimdir. Ben hemen hemen bütün kitap listelerini hazırlarken kendisiyle iletişime geçerim. Çünkü onun grubuyla da belli bir paralellik içinde gitmesini düşünürüz biz. Kitaplarımızın çakışmaması gerekir bir kere. Ayrıca aynı dönemde her iki grupta da ağır kitapların olmaması gerekiyor. 

Ve tabii ki kitapların arasında 15 gün olması gerekiyor. Ben her iki gruba da geldiğim için biliyorum. Yurtdışından veya şehir dışından gelecek katılımcılar için bu da çok önemli oluyor. İki toplantı ardışık haftada olursa birinden birini kaçırıyor katılımcı. 

Tarih bile belirlerken Özlem’le konuşurum. Çünkü Özlem’in grubundan birçok arkadaş benim de grubumda. Özlem kitap seçimimde de bana çok yardımcı olur. Çünkü ben hep tereddüt ederim, araştırırım.  Sonra derim ki “Özlemciğim bu benim içime sinmedi evet böyle bir kitabı var bu yazarın ama başka neyi okuyabiliriz?” O mutlaka bana der ki “Şöyle bir şeyi var o yazarın bir de ona baksana”. Biz birlikte liste hazırlarız. Ben şanslıyım aslında böyle okumayı çok seven, çok iyi takip eden arkadaşlarım var benim grubumda.  Bu ben kurdum, ben yöneteceğim ben seçeceğim meselesi değil asla. Biz sonuçta beslenmek istiyoruz bundan, birbirimizi besleyelim istiyoruz, sağlıklı şeyler yemek istiyoruz ve kitaptan daha sağlıklı bir şey düşünemiyorum.

Bu toplantıların 15 gün veya 1 ay öncesinde okunacak kitapla ilgili kaynakları, tezleri, makaleleri, bizi besleyecek diğer yardımcı kitapları gruba internet ortamında göndermeniz veya önerilerde bulunmanız bizim bilinçli okumamızı sağlayan unsurlar aynı zamanda.

Evet okuma kulübümüzdeki her bireyimiz bizimle beraber nasıl araştırma yapacağını nasıl sunum hazırlayacağını biliyor. Bu bir gelişme, çünkü ben bu grubu kurduğumda kimse bilgisayar bile kullanmıyordu. Şimdi çok başarılı slayt sunumlarıyla gerçekleşiyor toplantılarımız.  Yüksek düzeyde bir okuma kulübü olduğunu göğsümü gere gere söyleyebilirim. Yani her bir arkadaşım çok ilgili, çok bilgili. Ve şansıma benim grubumun içinde senin gibi şairler, öykücüler var, bir sürü kitap yazan arkadaşımız var. Akademisyenler doktorlar ve ev hanımları var. Şanslıyız aslında. Onlar da bizi çok besliyorlar, edebiyatla birbirimizi beslerken onlar da kendi alanlarıyla bizi besliyorlar. Yani bizim grup profilimiz çok güzel. Mesela gruba katılmak isteyenlere biz genelde birazcık uzak duruyoruz. Hep referansla yola çıkıyoruz. Çünkü biz kapalı bir grubuz. Biri önerildiğinde bir süreç gerekiyor. 

Orada bir bekleme ve tanınma süreci geçiriyor katılmak isteyen kişi, bildiğim kadarıyla. G.U. Ben bu noktada kurucu olmak babında biraz inisiyatif kullanıyorum.  Katılmak isteyene “Önce bir gelin, bakalım biz sizinle anlaşabilecek miyiz? diyorum. Çünkü herkese dediğim gibi “Biz bir edebiyat kulübüyüz. Bizi siyaset, etnik kökenler, şu, bu ilgilendirmiyor. Biz hepimiz farklı geçmişleri olan kişileriz. Bizim tek derdimiz edebiyat üzerinden sohbet edebilmek, biraz katıyım galiba.

Bence katı olmak gerekiyor. Bunu Özlem de uyguluyor.

Evet çok iyi yapıyor. Çünkü böyle müdahale ediyoruz ki kimse kimseyi incitmesin. Çünkü adını koyduk zaten Zeynepciğim. Ne dedik; edebiyat, evet hepimiz yetişkiniz, kendi dünya görüşlerimiz var, kendi siyasi görüşlerimiz var ama biz onları başka gruplarda tartışabiliriz. Aile içinde konuşabiliriz. Edebiyat bunun dışında kalmalı. Ben öyle düşünüyorum. Bu yüzden de kimse kimseyi incitmeden bugünlere kadar geldik. On beş yılı tamamladık. Dilerim bastonla yürüyene kadar biz birlikte oluruz. Güzel günlerimiz olur.

Sevgili Günay sohbetimizin içinde geçen bir cümleden senin yeni kurulacak kitap kulüplerine önemli ölçüde destek sağladığını çıkardım. Lütfen bize bu konuda biraz bilgi verir misin?

Eski bir okuma kulübü olarak birçok okuma kulübüne de ilham verici oluyorum aslında. O kadar yıldır yaptığım için eğitimlere de başladım. Özellikle birçok yere gidip nasıl okuma kulübü kurabilirsiniz, bunu nasıl başlatabilirsiniz listenizi nasıl oluşturabilirsiniz, bunu çocuklarla nasıl yaparsınız, yetişkinlerle nasıl yaparsınız konusunu seminerlerde ders olarak öğretiyorum. Bu kadar yıl bu işi yapınca bunu yapmaya hakkım var diye düşünüyorum. Zaten biliyorsun kütüphaneciler eğitimci bir yandan da. Kıbrıs’ta böyle bir okuma kulübü kurulumuna seve seve yardımcı olmak isterim. Burada çok sevdiğim gurur duyduğum bir arkadaşım olarak senin bunu başlatmanı çok isterim Zeynepciğim. Başlat, eminim bayrağını alacak insanlar çevrende olacaktır. 

Çok güzel bir dilek oldu. Ümit ediyorum gerçekleştiririz. Sevgili Günay iyi ki Kıbrıs’a geldin, iyi ki bunları seninle konuştuk, anlattıkların ve bize kattıkların için teşekkür ediyorum. 

Ben teşekkür ediyorum, böyle bir ambiyansta söyleşi yapmak ve seninle bir arada olmak benim için ayrı bir zevkti. 

edebiyathaber.net (4 Ağustos 2022)

Yorum yapın