Fanzin: İçerisi | Fatma Öztürk

Mart 8, 1980

Fanzin: İçerisi | Fatma Öztürk

odaDuvardan duvara uzanan geniş pencereye rağmen, yazın güneşin en tepede olduğu zaman bile karanlıktır. Karanlığın sebebi,  pencereyi yarım yamalak örtmeye çalışan kırık şerit perde de olabilir,  içlerinde birikmiş sigara izmaritlerine inat yaşam savaşı veren geniş pencere kenarında dizilmiş iri kauçuk ve kılıç saksıları da. Ya da kapıdan başlayıp pencereye doğru tüm duvarı kaplayan eğreti konulmuş dolap dağı da.

Kapıdan girince,  insanın içinden gelen ilk şey uzanıp lambayı yakmak olur, ama anahtarları bulup ulaşabilirseniz tabii. Zira kapının hemen sağına konuşlandırılmış ve dibindeki eski, ama -beni ne müdürler ne başkanlar kullandı biliyor musun diyen- heybetli masaya dayanmış zavallı dev eski plazma televizyon, bu sabırsız aramaya yere düşerek cevap verip, sizi bir dünya kâğıt işiyle uğraşmak zorunda bırakabilir. İstediğiniz bir parça huzur, bir parça yalnızlıktır. Televizyonun karşısındaki kim bilir hangi bitmiş programın dekoru olan, geniş kenarlı, krem rengi, deri koltuğa oturmak istersiniz hemencecik. Ama olmaz. Geceden kalma ayakkabı izleri koltuğu ve önündeki küçük sehpayı, ısırılıp bırakılmış ekmek ve içilmiş meyve suyu kutularıyla birlikte işgal etmektedir. Bu, insana kapı ile dolaplar arasında sıkışıp kalmış olan çöp kovasının varlık sebebini sorgulatırken, hangi hayvan cinsinin ayakkabısıyla burada uyuduğunu da merak ettirir ama bu sorunun cevabını arayıp bulmak zoologların ve belgeselcilerin işidir deyip, pencerenin önündeki koltuklara doğru dinlenecek temiz bir yer bulurum umuduyla birkaç adım daha atarsınız.

Fatma Öztürk – edebiyathaber.net (22 Ocak 2016)

Yorum yapın