Söyleşi: Aslı Kemal Gürbey
Ertan Erkovan’ın, Uzun Hafız Sokağı Günlükleri isimli ilk kitabı bu hafta Kalan Yayınları’ndan çıktı. Yazarla kitap hakkında söyleşi yaptık.
Merhaba Ertan Bey. Öncelikle yeni eseriniz hayırlı olsun. Sanırım kitabınızı ilk okuyanlardan biriyim. Öncelikle Ertan Erkovan’ın kim olduğunu okurlarımıza tanıtarak başlayalım. Evet, Uzun Hafız Sokağı Günlükleri ‘ni yazan Ertan Erkovan kimdir?
Merhaba, önce şunu belirtmeliyim. Kitabımı okuma nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ederim. Ve beğendiğinizi duymak beni ayrıca mutlu etti. Aklınızın bir köşesinde 80’li yılların tatlarından bir iz bırakabildiysem belirtmeliyim ki buna çok mutlu oldum. 1970 senesinde İstanbul’da doğdum ve hastaneden geldiğim evin, kitapta belirttiğim Uzun Hafız Sokağı’ndaki evle aynı olduğunu söylemeliyim. Çocukluğum, gençliğim 26 yaşına kadar bu sokakta geçti. İlk ve ortaokulu 3-5 dakikalık yürüme mesafesindeki mahalle okullarında okudum. Liseyi, Göztepe Ticaret Meslek Lisesinde, Üniversiteyi İstanbul Üniversitesinde okudum. Ama bitirecek kadar sabırlı olamadım. Kadıköy’de çarşının göbeğinde bir mağazada uzun yıllar çalıştım. Bu iş hayatı bana değişik insan profillerini gözlemleme olanağı sağladı. Zaten lise yıllarından başlayan günlük tutma ve yaşamı kaleme alma isteğim hep artarak devam ediyordu. İstanbul’un değişen şartları zaman içinde aleyhime gelişince ailemle birlikte Kocaeli’nin küçük bir beldesi olan Hereke’ye yerleştim. Yazma konusuna artık her şeyin karşı konulamaz bir itici güce dönüşmesi beni bu noktaya getirdi.
Uzun Hafız Sokağı Günlükleri, sizin ilk eseriniz. Ben eseri beğendim. Başarılı bir çalışma olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eseri okuyanların da bu görüşe katılacaklarına en ufak kuşkum yok. Uzun Hafız Sokağı Günlükleri iyi ki okumuşum dediğim kitaplar arasına girdi. İlk kitabınızı yayımlamanın sizin için anlamını merak ediyorum?
İlk kitabım olan Uzun Hafız Sokağı Günlükleri benim için her şeyden önce gerçekleştirdiğim bir hayalim olarak çok önemli. Bu, gelecekte nereye evrilir onu bilemem ama kitabın anlattığı şeylerin insanların aşklarına, hırslarına, içlerindeki adalet ve dürüstlük kavramlarına ve anılarına dokunmasını bilmek beni çok mutlu ediyor.
Şimdi birbiriyle bağlantılı 2 soruyu cevaplamanızı isteyeceğim. A) Bu kitap, sizin de içinde olduğunuz kişisel bir hikâye mi, yoksa tamamen kurgu bir eser mi? B) Uzun Hafız Sokağı Günlükleri’ni yazmaya nasıl karar verdiniz? Motivasyonunuz neydi?
Bu kitap, benim 1985 –1989 yılları arasında tuttuğum günlüklerden beslenen ve içinde bulunan karakterlerin hepsinin gerçek olduğu bir anı/öyküdür. Tabi ki kimseyi incitmemek adına isimler değiştirilmiş olarak anlatılmıştır. Bir iki noktada kurgusal dokunuşlar yaptığımı da belirtmeliyim. Bunun sebebi öykünün tarihsel bütünlüğünü korumak içindi.
Bu kitabı yazmamın temel nedeni yaşadığım şeylerin kendi içinde orijinal ve eşsiz olduğunu bilmemdir. Ve bunu yazmamak en azından o sokağın o zamanındaki sakinlerine ve en önemlisi kendime haksızlık olurdu.
Kitabı yazma süreciniz nasıldı? Yazma aşamasında karşılaştığınız zorluklar ve keyif aldığınız anlar nelerdi?
Kitabı inanılmaz bir heves ve hızla yazdım. Beni zorlayan, o yıllara tıpkı bir zaman yolcusu gibi dönmeye çalışmaktaki karşılaştığım zorlanmalar oldu. Bunu da günlüklerimdeki anılar ve diyaloglardan faydalanarak aştım. Çünkü o zamanın sokak diliyle şimdiki sokak ve konuşma dili arasında belirgin farklar var. Bunu tahlil etmek ve kitapta tatbik etmek en çok titiz davrandığım konu oldu. Bir “anı” anlattığım için yaşanılanları tekrar hatırlamak bu kitabı yazmanın bana en keyif veren yanı oldu.
Romanın içinde kullanılan sade dili beğendim. Ayrıca günlük yaşam biçimleri, mahalle kavgaları, haylazlıklar, aşklar beni kendi çocukluğuma götürdü. Bu tarzınızın, hikâyeyi daha samimi ve içten kıldığını düşünüyorum. Bu yüzden de kitabınızı okurken ben de sık sık çocukluğuma gittim. Eminim okurlarda da aynı etki oluşacaktır. Size sorum şu: 1980’lerin İstanbul’u, özellikle Kadıköy semti, kitapta çok önemli bir yer tutuyor. O dönemde Kadıköy nasıl bir yerdi?
80’lerde Kadıköy kısaca daha samimi, daha güvenli ve daha ucuzdu. Bir işçi çocuğu olarak aynı filme sinemada üç kere gittiğimi hatırlıyorum. Sokak lezzetleri günümüzün hijyen yasakları ve çekincelerinden habersizce sık sık deneyimlediğimiz leziz tatlardı. Kimse “sana mesaj attım” demezdi haliyle cep telefonları yoktu. Mektuplar ve bayram tebrikleri için kart postallar vardı. Site “kültürü” nedir bilmezdik. Komşuluk, sokakların en temel sosyal olayıydı. Gösteriş kaçınılan bir şeydi. Hiç şüphesiz teknolojiyi bir yana koyarsak insan olmanın ve yaşamanın çok keyifli olduğu zamanlardı.
Gelecekte bu kitabı bir dizi ya da film olarak görmek ister misiniz? Eğer öyleyse, nasıl bir uyarlama olmalı?
Aslında kitabın öyküsü film olmayı bence hak ediyor. Aslına sadık kalınarak ve özellikle anlatılan yıllardaki haliyle bir uyarlama çok başarılı olur kanaatindeyim.
Okurlar spoilere bayılırlar. Uzun Hafız Sokağı Günlükleri‘nin devamı var mı? İlerleyen dönemler için Ertan Erkovan’dan ikinci bir kitap beklemeli miyiz?
Evet aslında kitabın bir devamı olduğu sonundan belli oluyor. Şöyle bir bilgi paylaşabilirim. İkinci kitap 10 yıl sonra Kadıköy iskelesine yanaşmakta olan bir vapurdaki tanıdığımız iki karakterin konuşmasıyla başlıyor. İnşallah yakında bunu da okurla buluşturacağım.
Söyleşiyi sonlandırırken Türk edebiyatına bu çalışmayı kazandırdığınız için kendi adıma size teşekkür ederim. Okurlarınız bol olsun.
Ben size teşekkür ederim.
edebiyathaber.net (28 Aralık 2024)