Jürgen Habermas başta olmak üzere kaleme alınan Eksik Olanın Farkındalığı, Mustafa Derviş Dereli & Mosaddek Billah çevirisi ile Albaraka Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım metninden
Modern dünyanın düşünsel gürültüsü içinde dinin, inancın ve maneviyatın nasıl bir yer tuttuğu uzun zamandır tartışılıyor. Bazıları dinin toplumsal hayattan çekildiğini iddia etti, bazıları ise yeni bir dönüşümün çoktan başladığını savundu. Eksik Olanın Farkındalığı, bu tartışmayı dar ideolojik alanlardan kurtarıp felsefi, teolojik ve sosyolojik bir zemine taşıyor. Kitap, dinin modern dünyada kazandığı yeni anlam katmanlarını araştırıyor; çağımızın temel meselelerine yönelerek onun bugün hangi bağlamlarda etkili biçimde varlık gösterdiğini inceliyor.
Eserde bir araya gelen yazarlar dinin modern toplumlarda nasıl yeniden konuşulur hâle geldiğini farklı disiplinlerin bakış açısından ele alıyor. Felsefi düşüncede, siyaset teorisinde, kültürel değişimlerde ve bireyin iç dünyasında dinin oynadığı rolün artık eskisi gibi açıklanamayacağı vurgulanıyor. Habermas’ın son yıllarda geliştirdiği post-seküler toplum kavrayışı bu tartışmanın merkezinde yer alıyor. Ona göre modernite dini tamamen dışlamadı; aksine, dinin anlam üretme kapasitesi kamusal alanda yeni biçimler altında görünürlük kazanmaya devam etti. Kitap bu düşüncenin çağdaş dünyada nasıl karşılık bulduğunu, hangi gerilimlere temas ettiğini ve hangi imkânları barındırdığını tartışmaya açıyor.
Eksik Olanın Farkındalığı, dinin bireysel bir inanç alanı olmanın ötesinde aynı zamanda etik, toplumsal birlik ve anlam arayışı açısından vazgeçilmez bir referans olduğunu hatırlatıyor. Dinin bütünüyle geride kaldığını ilan eden söylemlerin aksine, onun toplumsal hayatta yeni sorular ve yeni ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden belirdiği gösteriliyor. Eserdeki katkılar, modern insanın kaygı, belirsizlik ve aidiyet arayışı içinde dinle kurduğu ilişkinin hem kırılgan hem de dönüştürücü yönlerine ışık tutuyor.
Kitabın temel sorusu açık: Dinin tamamen görünmezleştiği iddia edilen bir çağda, neden hâlâ ondan söz ediyoruz? Yazarlar bu soruya tek bir yanıt aramıyor; aksine, dinin modernliğe eşlik eden kırılmaları nasıl şekillendirdiğini, bireyin anlam üretme çabalarındaki yerini ve toplumsal dönüşümlere nasıl eşlik ettiğini katman katman açıyor. Böylece dinin geri dönüşünden ziyade modernliğin eksik bıraktıklarını görünür kılan bir “farkındalık” hâlinin ortaya çıktığını savunuyorlar.
Eser, okuru iki uç arasında sıkışmış tartışmalardan uzaklaştırıp daha geniş bir perspektife davet ediyor. Ne dinin mutlak hâkimiyetini ne de tamamen yok oluşunu öne sürüyor; bunun yerine, dinin modernliğin içinden yeniden şekillendiğini gösteren düşünsel bir güzergâh sunuyor. Felsefe ile ilahiyatın, kültürel analiz ile toplumsal teorinin buluştuğu bu çalışma, dinin bugünün modern toplumlarındaki yerini anlamak isteyen herkes için güçlü bir kaynak niteliğinde.
Eksik Olanın Farkındalığı, modern insanın zihninde açılan boşluklara, kaybolan anlamlara ve arayışın kendisine dikkat çekiyor. Her yerine sinmiş düşünsel titizlik ve kavramsal berraklıkla, çağımızın en temel sorularından birine sakin ama etkili bir yanıt arıyor: Din gerçekten hayatın kıyılarına çekildi mi ve bugün hangi biçimlerde var olmayı sürdürüyor?


















